Ulan
çitlenbik beyinler, kimin malını paylaşmaya kalkıyorsunuz. Onbinlerce yılın
tarihini yazmış, aslında sizin de atalarınız olanlara, çakma tarihinizle ne
öğretmeye kalkıyorsunuz. Arkalarınızda ki, kendilerine Avrupalı denilen - ki
bunlara eski Avrupalı yeni Amerikalı olanlar da dâhildir - bir zamanların taş
devri klanlarını, ilkel güncelerinden çekip çıkararak, onları medeniyet
kapısından içeri sokan Asena Türklerine (Etrüskler denilen Oğuz boyunun aşağı
Türkeli kavmi), bir şeyler öğretebileceğinizi mi düşünüyordunuz yoksa. Ne anlatacaksınız
ki, Türkten çalıntı tarihinizden başka hangi geçmişiniz var ki, bunu hiç
sorguladınız mı?
Merkantalist
evrede sömürgelerinden aşırdıkları altın, gümüş gibi asil metallerle para
manyağı olan; ama tarihi şecereden yoksun kalan yeni zengin Avrupalılar, doğal
olarak, bütün sonradan olma zenginler gibi, kendilerine şecere yaratma
sevdasına düştüler. Kökleri tarih öncelerine uzanan (Nuh peygamberin torunları),
bazen büyük imparatorluklar kurarak, zaman zaman da boylar halinde yaşayan
Türkleri, sanki ayrı milletlermiş gibi yerleştikleri bölgelere göre (Lidyalı,
İyonyalı, Fenikeli, Giritli vs.) adlandırarak eritmeye, yok etmeye
çalışmışlardır. Asya da (Yukarı Türkeli) ise, Kırgız, Uygur, Peçenek, Moğol,
Tatar, Gürcü, Çerkez vs. gibi Türk boylarını ayrı isimlerle, farklı milletler gibi
göstermişlerdir 1. Türklerin,
Amerikada ki Aztek, Maya, Kızılderili akrabalıklarını ise saymaya gerek
kalmıyor.
Bu bağlamda da, Roma
İmparatorluğunun kurucusu Etrüsklerin (Lidyalı), Helenizm dedikleri Türklerden
çalıntı çakma tarihlerinin ise, İyonyalı (Yunanlı); Hıristiyan oldukları
nedeniyle tercih edilen Yunanlılara (İyonyalı) ve İtalyanlara (Romalı) mal
edilmesi de hep bu şecere özentileri nedeniyledir. Gerçek tarihlerinin
bilincinde olan objektif Yunanlıların (İyonyalı), arada sırada Yunanlılarla
Türkler kardeştir demeleri de boşuna değildir; ama diğer Avrupalı, çakma şecerelerine
kendileri de inanmış patronları, bu söylemlerden pek hoşlanmazlar. Ne var ki
bilim dili olarak Batı dünyasına lanse ettikleri Latincenin bile kaynağının,
aslında Türklerin runik alfabesi olduğunu da ne hikmetse(!) bir türlü anlamak
istemezler.
Gerek Roma, gerekse Grek
cemiyetlerinde erkeğiyle anılırdı ve hiçbir kıymeti harbiyesi yoktu kedinin,
pardon kadının. Yani ha kedi ha kadın. Oysa Türklerde, erkeğe eş değerde savaşçı
(Amazon), yabgu, lider hanımefendi olabilen, kendi adına karar verebilen,
erkeğini kendi seçebilen kadın, Türk cemiyetlerinde en saygın bireydi. Bu nedenle de esasen, Asenaların (Etrüskler)
kendilerine aşk ve bereket tanrıçası yaptıkları kadınları Turan’ın 2 çakma Avrupa tarihine, İtalyanlarca Venüs,
Greklerce Afrodit adıyla aktarıldığını da anımsayalım.
Kadını sadece nesillerini üreten
doğurgan, bir süs ve seks oyuncağı olarak gören, kadınlar arası lezbiyen
ilişkiler bile yasaklanırken, erkekler arasında olanların yasallaştırıldığı ve
asillerin saray yavrusu konaklarında, erkek cariyelerinin fazlalığı ile
birbirlerine hava attığı medeni(!) bir kültür düzeyinde, hem de kadından tanrıça
olması maskaralığına veya trajikomedisine, gülünmez de ne yapılır. Bu
alışkanlıklarını tarihi filmlerinde de her fırsatta görebilirsiniz. Bu arada
içimize soktukları bazı dernek, vakıf ve cemaatlerinde bugün bile hala kadın,
ikinci sınıf vatandaş olarak dahi kabul görmemektedir.
Çakma tarihleriyle bile çelişkili,
gülünecek örneklerin bolluğunda, hangi birinden bahsedelim ki. Mesela Yunanca
yazdıklarını söyledikleri evrelerde, daha alfabeyi bile, onu icat eden Türklerden
henüz almamış oldukları vs. gibi komiklikler sıralamakla bitmez. Bunları biz
söylemiyoruz. Sitelerine girişin, başımızdaki hükümet tarafından nedense(!)
yasaklandığı, kendi objektif tarihçileri belgeliyor. Fizikçi olarak tanınan
Newton’un bile, çakma Avrupa tarihini sorguladığı gibi. Cumhuriyetle başlayan
toplumsal devrimde, önce kadının onore edilmesi, onun haklarının verilmesi
biraz da, kendi tarihini çok iyi bilen yüce Atatürk’ün, kendi Türk özünde ki
asal nedenlere de dayanmıyor’mu acaba.
Her şeyimizin olduğu gibi özümüzün
kaynağı da ‘BİLGİMİZ’ değilmidir. İşte bu bilgimiz bile, kendilerine mal
ettikleri tarihimizi bize çok gören Avrupalı eski hırsızlar tarafından şimdi bizden
çalınmaktadır. İşte AKP ile birlikte başlatılan milli tarihimizde ki erozyon,
bu amaca hizmet etmektedir. Küçük akıllarınca, kâbusları olmuş Türk adından
uzun vadede kurtulmak adına, tarihi Haçlı küstahlığını, artık bu son aşamaya taşımışlardır.
Hele sömürgeleri de Atatürk destanıyla, gözlerini birer birer açıp, eski
kaynakları da ellerinden peş peşe kayıp gitmeye başlayınca, başka da çareleri
kalmamıştır esasen.
Avrupa’ya
medeniyeti getiren Türklerin, bugün Avrupa kapısının dışında tutulması,
yüzyılların büyük korkusunu ve içlerinde taşıdıkları nedametin tarifsiz
kompleksini yansıtıyor aslında. Medeniyetlerinin banisi Türklerle uğraşmak
yerine kendi anomalilerinin, Türk korkularının, psikolojik ana nedenlerini 3 araştırsalar, dertlerine çözüm üretseler daha akılcı
olmazlar mı acaba. Bu safcanların düşünemedikleri ise, Türklerin kendilerinden
çok öncesi Avrupanın asıl sahipleri oldukları ve belki de yakın bir gelecekte,
Avrupa’yı yeniden aydınlığa çıkarabilecek olduklarıdır.
Ne var ki, bizim geleceğimiz kendi
kâbusları olduğu için, gelişmemizi durdurmak, engellemek adına heykellerimizi,
sanat eserlerimizi bile ‘ucubeleştirip’,
vakıflarıyla aydınlarımızı bile özümüze yabancılaştırırken, bizden aşırdıkları çalıntı
tarihli süreçlerinde, kendilerini geliştirmeyi, vaktiyle atalarımızdan
öğrendiklerini, bugün onların torunları olan bizlere satmayı da bilmişlerdir.
Bunu da ne yazık ki kabul etmek gerekir.
Şimdi
de keskin bir ‘U’ virajıyla sana dönelim ulan Apo! Anlaşılan bugünlerde sensiz
olmuyor. Tipin bir hayli karışık söyle bakalım! Söylendiği gibi sende
Ermeni’misin yoksa? Güneydoğu Anadolu Kürtlerini temsil ediyor yaftası altında,
aslında PKK şablonu içine kamufle edilmiş Ermeni militanlarını mı temsil
ediyorsun. Ki bunların gece ile gündüz gibi ortada sırıtan varlığını, kimseden
saklayabilecek durumda değilsiniz. Şayet aksini iddia ederseniz, buna ilk
mektep çocukları bile güler artık bu ülkede. Kuzey Iraklı Kürtlerle aranızdaki
çift sesliliğin ana kaynağı bumudur yoksa. Göründüğü üzere Amerikalının
Kürtleri Kuzey Iraktakilerdir aslında. Sizler Avrupanın Ermeni/Yahudileri, bir
diğer tabirle de kripto Kürtlerisiniz. Kuzey ıraktakiler de esasen size Kürt
gözüyle bakmıyorlar ki.
Onlarda aslında Siyonist, Ermeni
paylaşımı Güneydoğu Anadolu’da, bir nasiplerinin olamayacağının hanidir farkındalar.
Şimdilik ortak menfaat adına suskunlar. İlk ihtilaflar gün ışığına çıktığında
kopacak asıl kıyamet, siz seyreyleyin o zaman cümbüşü. Yol yakınken bizdeki saftirik
Kürtler, kendilerini temsil ettiklerine inandıkları, Ermeni bozması BDP lilerin
de şeceresini bir sorgulayıversinler bakalım altından neler çıkacak.
Bu
arada BDP li çakma vekil, İmralı tutanaklarını biz açıkladık deyip duruyor. Ne
oldu Erdoğan, suskun kalıyorsun. Yoksa sana cevap hakkı doğmadı mı? Demek ki
sallamakla yürümüyormuş bu işler. BDP lilere de hatırlatmak gerekirse;
Erdoğan’a fazla da yüklenip nankörlük etmesinler. Unutmasınlar ki, onun
sayesinde bu günleri de görebildiler. Ama iyice belleklerine soksunlar ki, heyulalarını,
'hayal ettiğin kadar yaşarsın misali’, Türk Ulusu’nun vatanında realize
edebilmeleri için, değil bir tane Erdoğan, düzinesi de onlara yetmez.
1)
Bak. Hablemitoğlu
2)
Bak. Türkbilim
Şubat 2013
3)
Bak. Perseküsyon
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder