10 Ekim 2012 Çarşamba

ARYAN MI, YOKSA SUSURLUKTA AYRAN MI?

            Kim seçmiş, kimi seçmiş, neye göre seçmiş ve bu yetkiyi nereden bulmuş(!) Bu sorulara daha sayısız sorular da ekleyebileceğiniz konuyu irdelediğinizde ‘Aryan’ ya da üstün(!) beyaz, arî ırk maskaralığı daha da anlaşılır bir kavram kazanıyor. Onbinlerce yılın geçmişine ve muhtemelen de Homosaphien’in nüfus kütüğünde bile yazan Türk gerçeğimize rağmen, bizim de içinde olduğumuz, birileri(!) tarafından da bize yakıştırılan, Laz’ı, Çerkez’i, Gürcüsü, Kürdü hatta Ermenisi vs. yaftası(!) ile aşağı Asya boyları Türkeli kimliğimizle, bu maskaralığa gülüp geçiyoruz aslında.
            Çünkü biliyoruz ki, işin psikiyatrik analizine girildiğinde, kendi gölgesinden bile korkar yapıda olduğu için ayrıcalığa(!) ihtiyacı olan, aslı labil ve zayıf beşer’in, şuur altında güçlü olana karşı sapkın fanteziler ürettiği de (perseküsyon), tespit edilebileceğinden, kendi tarihlerini bile yok sayan Anomalileri’nin nedeni de ortaya çıkacak ve sonuçta durum bilimsel olarak, daha da aleyhlerinde(!) bir komediye dönüşecektir.
            Her ne kadar maaşlı provokatörleri ve iğfal edilmiş fanatikleri bu gerçeğe şiddetle karşı çıksa, Türk’e bile Türkî dese de, kendi tarafsız aydın bilimselleri – ki gerçek aydın tarafsızdır - bile itiraf ediyor babalarının Türk olduğunu, daha ne diyelim ki? Öyle ya, neden öyleyse Âdem’in (Adam) yerine, bir Papa Benedict veya Hz. Bush oturtulamıyor mesela. Bu şizoidlere kalsa ve de ellerinden gelebilse, Aryan(!) yoluna, Dünya İnsanı’nın bilinen babası Âdem’i bile inkâr ederek, tüm insanlığın bir kökten değil de farklı köklerden oluştuğunu ileri sürüp, var oluş tarihimizi bile yeniden saptamaya kalkacaklar anlaşılan.
           
            Esasen prensipte, binlerce yıldır da büyük korkularından, Türk’ü, Türk’le vuruşturarak, bir araya gelmelerinin önünü tıkamadılar mı? Bilhassa da Türk Eline en büyük kazık kendi Osmanlı Boyu tarafından atılmadı’mı? Aynı Osmanlı, tamamen Türk evlatlarından oluşan Selçuklu ordusunu, kendi Haçlı devşirmesi Yeniçerileriyle mağlup edip tüm Anadolu’ya sahip olarak, aynı bağlamda bugünün Amerikalısına da emsal olmadı mı? Bu ise Türk’ün Türk’e atabileceği en büyük kazık değil de nedir? 
            Osmanlı tarihini iyi araştıran Amerikalı, bugün aynı yoldan Anadolu’ya sahip olmaya kalkmıyor mu? Önce Milli kavramlarını yok etmekte olduğu Ulusumuzu, giderek yokluk ve fakirliğe mahkûm edip, sonra da emperyalist eğitimiyle devşirerek, gelecek nesillerimizi, Türk’ün özüne karşı kullanacağı lejyoner ordularına dönüştürmüyor mu? Ağır silahlı cemaat polisi ordusu, hukuk’un guguklaştırılması, ordunun sivilize edilmesi sloganları, bu uygulamın yurdumuzda çoktan başladığının göstergeleri değil mi? Hatta daha şimdiden TSK=ASK (Amerikan Silahlı Kuvvetleri) haline dönüştürülmedi mi? Suriye sorunu, Teröriste af, yeni Anayasa(!), Başkanlık meselesi(!) vs. gibi diğer başlıkları da size bırakıyorum.
            Bir yanda bu işlerle, milletin asal milli gündemi oluşurken, diğer yanda aynı millet başka sorunları yokmuş gibi, topçularla, ikoncanlarla (ne demekse) ve çoğu putperest, fetişist, mazoşist, kadınlı, erkekli tuzu kuru isteriklerle vakit öldürüyor. Tam da toplu halde Sırat köprüsünün üstünde olduğumuz bu günlerde ve altımızdan halımız (vatanımız) usul usul çekilirken, bizim uğraştığımız şu konulara bak yarabbim. Emperyalistin ve uşaklarının gündem çarpıtmalarıyla, nasıl tufaya getirilen milletim, memleketine ithal edilen Anguslar kadar bile kendi gerçeğinin farkında olamıyor.

            Bari önce ay sonu, doğal gaz, elektrik faturanızı nasıl ödeyebileceğinizin, arabanızla ne kadar dolaşabileceğinizin, mutfağınızı nasıl düzebileceğinizin, çocuklarınızın okul masraflarını nasıl karşılayabileceğinizin ve onlara kaç para harçlık verebileceğinizin de hesabını yapmış olsaydınız hiç olmazsa. Dikkat ettiyseniz alışık olduğunuz kişisel masraflarınız bile bu saydıklarımızın içinde yer almıyor. Tabii bu sorularımın muhatabının, normal kazanç sahibi ve kazancı doğrultusunda adil vergi ödeyen normal vatandaşım olduğunu, ayrıca belirtmeme gerek var mı?
            Yandaşlarıyla birlikte geriye kalan diğer haramiler azınlığının, bizden olmadığını ve asla da bizi temsil etmediğini, bilmem ayrıca söylemeye de lüzum var mı? Bu Amerikancıların bir ortak paydaları olduğunun da acaba farkına varabildiniz mi? Bunlar asla Türk adını ağızlarına alamazlar ve oldukları halde Türk’üm bile diyemezler. Çünkü Sam amcaları mamalarını keser sonra. Yani kimliksiz ve kişiliksizdirler.

            Yıllardır adını çağırdığımız ‘Milli Hükümet’ olgusu, nihayet Ulusal Kanalda ‘eko’ buldu. Ne var ki, önce kapalı kapılar ardında kendi aralarında, Kemalist, Müdafaayı Hukuk ve Kuvayi Milliye ortak kulvarında yekvücut olduktan sonra, kamuyla paylaşılması gereken hareketin bende ne yazık ki, salt bir reyting olayından öteye gidemeyeceği kanısı oluşturduğunu, üzülerek ifade etmek zorundayım. İnşallah yanılmış olurum.


       § Aciz, âdi, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının koruyuculuğuna sığınabilir; ancak, böyle bir yaratığın bütün Müslümanların Halifesi sıfatını taşıdığını ifade etmek elbette doğru değildir. Böyle bir düşünce tarzının doğru olabilmesi, öncelikle, bütün Müslüman milletlerin esir olmaları şartına bağlıdır. Hâlbuki dünyada gerçek böyle midir? Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle sembol olmuş bir milletiz! Değersiz hayatlarını iki buçuk gün daha fazla ve sefilce sürükleyebilmek için, her türlü düşkünlüğe katlanmakta bir sakınca görmeyen halifeler oyununu da sahneden kaldırabildiğimizi gösterdik. Böylece, devletlerin, milletlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde, şahısların, özellikle bağlı bulundukları devlet ve milletin zararına da olsa şahsî durumlarından ve kendi hayatlarından başka bir şey düşünemeyecek pespayelerin herhangi bir önemi olamayacağı şeklindeki bilinen gerçeği bir defa daha ortaya koymuş olduk.  (Mustafa Kemal – Nutuk)



         TÜRK EVLADI!
         BİLKİ BU EVRENDE BİR TANESİN
         VE ŞEREFLİ MAZİNDEN
         SADECE GURUR DUYMALISIN…

                                                                                              Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder