Çünkü biliyoruz ki, işin psikiyatrik
analizine girildiğinde, kendi gölgesinden bile korkar yapıda olduğu için
ayrıcalığa(!) ihtiyacı olan, aslı labil ve zayıf beşer’in, şuur altında güçlü
olana karşı sapkın fanteziler ürettiği de (perseküsyon), tespit
edilebileceğinden, kendi tarihlerini bile yok sayan Anomalileri’nin nedeni de
ortaya çıkacak ve sonuçta durum bilimsel olarak, daha da aleyhlerinde(!) bir
komediye dönüşecektir.
Her ne kadar maaşlı provokatörleri
ve iğfal edilmiş fanatikleri bu gerçeğe şiddetle karşı çıksa, Türk’e bile Türkî dese de, kendi tarafsız aydın bilimselleri – ki gerçek aydın tarafsızdır - bile itiraf ediyor babalarının
Türk olduğunu, daha ne diyelim ki? Öyle ya, neden öyleyse Âdem’in (Adam)
yerine, bir Papa Benedict veya Hz. Bush oturtulamıyor mesela. Bu şizoidlere
kalsa ve de ellerinden gelebilse, Aryan(!)
yoluna, Dünya İnsanı’nın bilinen babası Âdem’i bile inkâr ederek, tüm
insanlığın bir kökten değil de farklı köklerden oluştuğunu ileri sürüp, var
oluş tarihimizi bile yeniden saptamaya kalkacaklar anlaşılan.
Esasen prensipte, binlerce yıldır da
büyük korkularından, Türk’ü, Türk’le vuruşturarak, bir araya gelmelerinin önünü
tıkamadılar mı? Bilhassa da Türk Eline en büyük kazık kendi Osmanlı Boyu
tarafından atılmadı’mı? Aynı Osmanlı, tamamen Türk evlatlarından oluşan
Selçuklu ordusunu, kendi Haçlı devşirmesi Yeniçerileriyle mağlup edip tüm
Anadolu’ya sahip olarak, aynı bağlamda bugünün Amerikalısına da emsal olmadı
mı? Bu ise Türk’ün Türk’e atabileceği en büyük kazık değil de nedir?
Osmanlı tarihini iyi araştıran
Amerikalı, bugün aynı yoldan Anadolu’ya sahip olmaya kalkmıyor mu? Önce Milli
kavramlarını yok etmekte olduğu Ulusumuzu, giderek yokluk ve fakirliğe mahkûm
edip, sonra da emperyalist eğitimiyle devşirerek, gelecek nesillerimizi,
Türk’ün özüne karşı kullanacağı lejyoner ordularına dönüştürmüyor mu? Ağır
silahlı cemaat polisi ordusu, hukuk’un guguklaştırılması, ordunun sivilize
edilmesi sloganları, bu uygulamın yurdumuzda çoktan başladığının göstergeleri
değil mi? Hatta daha şimdiden TSK=ASK
(Amerikan Silahlı Kuvvetleri) haline dönüştürülmedi mi? Suriye sorunu,
Teröriste af, yeni Anayasa(!), Başkanlık meselesi(!) vs. gibi diğer başlıkları
da size bırakıyorum.
Bir yanda bu işlerle, milletin asal milli gündemi oluşurken, diğer yanda aynı millet
başka sorunları yokmuş gibi, topçularla, ikoncanlarla (ne demekse) ve çoğu
putperest, fetişist, mazoşist, kadınlı, erkekli tuzu kuru isteriklerle vakit
öldürüyor. Tam da toplu halde Sırat köprüsünün üstünde olduğumuz bu günlerde ve
altımızdan halımız (vatanımız) usul usul
çekilirken, bizim uğraştığımız şu konulara bak yarabbim. Emperyalistin ve
uşaklarının gündem çarpıtmalarıyla, nasıl tufaya getirilen milletim,
memleketine ithal edilen Anguslar kadar bile kendi gerçeğinin farkında
olamıyor.
Bari önce ay sonu, doğal gaz,
elektrik faturanızı nasıl ödeyebileceğinizin, arabanızla ne kadar
dolaşabileceğinizin, mutfağınızı nasıl düzebileceğinizin, çocuklarınızın okul
masraflarını nasıl karşılayabileceğinizin ve onlara kaç para harçlık
verebileceğinizin de hesabını yapmış olsaydınız hiç olmazsa. Dikkat ettiyseniz
alışık olduğunuz kişisel masraflarınız bile bu saydıklarımızın içinde yer
almıyor. Tabii bu sorularımın muhatabının, normal kazanç sahibi ve kazancı
doğrultusunda adil vergi ödeyen normal vatandaşım
olduğunu, ayrıca belirtmeme gerek var mı?
Yandaşlarıyla birlikte geriye kalan
diğer haramiler azınlığının, bizden olmadığını ve asla da bizi temsil
etmediğini, bilmem ayrıca söylemeye de lüzum var mı? Bu Amerikancıların bir
ortak paydaları olduğunun da acaba farkına varabildiniz mi? Bunlar asla Türk
adını ağızlarına alamazlar ve oldukları halde Türk’üm bile diyemezler. Çünkü
Sam amcaları mamalarını keser sonra. Yani kimliksiz ve kişiliksizdirler.
Yıllardır adını çağırdığımız ‘Milli Hükümet’ olgusu, nihayet Ulusal Kanalda ‘eko’ buldu. Ne var ki, önce kapalı kapılar ardında
kendi aralarında, Kemalist, Müdafaayı Hukuk ve Kuvayi Milliye ortak kulvarında
yekvücut olduktan sonra, kamuyla paylaşılması gereken hareketin bende ne yazık
ki, salt bir reyting olayından öteye gidemeyeceği kanısı oluşturduğunu,
üzülerek ifade etmek zorundayım. İnşallah yanılmış olurum.
§ Aciz, âdi, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının koruyuculuğuna sığınabilir; ancak, böyle bir yaratığın bütün Müslümanların Halifesi sıfatını taşıdığını ifade etmek elbette doğru değildir. Böyle bir düşünce tarzının doğru olabilmesi, öncelikle, bütün Müslüman milletlerin esir olmaları şartına bağlıdır. Hâlbuki dünyada gerçek böyle midir? Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle sembol olmuş bir milletiz! Değersiz hayatlarını iki buçuk gün daha fazla ve sefilce sürükleyebilmek için, her türlü düşkünlüğe katlanmakta bir sakınca görmeyen halifeler oyununu da sahneden kaldırabildiğimizi gösterdik. Böylece, devletlerin, milletlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde, şahısların, özellikle bağlı bulundukları devlet ve milletin zararına da olsa şahsî durumlarından ve kendi hayatlarından başka bir şey düşünemeyecek pespayelerin herhangi bir önemi olamayacağı şeklindeki bilinen gerçeği bir defa daha ortaya koymuş olduk. (Mustafa Kemal – Nutuk)
TÜRK
EVLADI!
BİLKİ
BU EVRENDE BİR TANESİN
VE
ŞEREFLİ MAZİNDEN
SADECE
GURUR DUYMALISIN…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder