AKP İktidarı, artık tamamen
emperyalist Batı’nın güdümünde olduğu için Idlib de yaptığı ve asıl amacı
emperyalistin menfaatine odaklı ve savunma antetli saldırıları, vatandaşların desteğini
alacak biçimde haberleştirerek aslında milleti kandırıyor. Yoksa gerçek amaç
USA ve İsrail’in de muhtelif vesilelerle belirttiği ve istediği gibi halen uygulanmakta
olan askeri pozisyonun sürdürülmesidir. Ki bu senaryo arkadan bir İran savaşı filmine
de dönüşebilsin. Yoksa sakın aldanmayın onların timsah gözyaşlarına.
Bizimkilerin hüsranlı Moskova ziyaretinden
sonra, duvar diplerinde bekleyen ağlamaklı Erdoğan ve Baltacının muhtemel aşkı Katerina
tarafından duvar dibinde ceza duruşuyla cezalandırılan takım arkadaşlarıyla
birlikte bizler de sahada olmadığımız halde, ne yazık ki o hezimeti birlikte
yaşamak zorunda kaldık. Putin’in, gerçek kabadayılığın, çaresizler ve
garibanlar önünde nutuk atmakla değil; ama ancak böyle olacağı mealinde ki 5
saatlik gösterisinden sonra, her halde artık herkesin kafasına daha iyi
oturduğunu öngörebiliyorum. Ne var ki vurdum duymaz yapıda ve ar zafiyeti
olanların gördüklerinden ne anladığını, aslında kendilerine sormak gerekir.
Suriye’de ordumuzun işgalci durumunun,
Moskova da ki hezimetin de nedeni olduğunun Türk milletinin tamamı tarafından
idrak edilmesi, acep neden bu kadar zordur. Ayrıca Suriye’yi kaynak alacak bir üçüncü
Dünya Savaşının (sendromunun) hiç kimseye kayıptan başka bir getirisi kesin olmayacaktır.
Çünkü şayet İsrail Tevrat’la mayhoş kafasıyla, idrakinden bile büyük hedeflere ulaşacağına
sahiden inanıyorsa, bir yeni Dünya Savaşında havaya yükselen füzelerin ilk
hedefi olacağını- ki bütün ölçüm parametreleri de gösterdiği halde- hiç aklına
getirmiyor olsa gerektir. Ve bilinmelidir ki yaradılış evriminde bugüne kadar bilinen
her şeyin, o şeyi ilk defa öğrenen birisi için yeni bir keşiften başa bir şey
olmadığıdır.
O halde bu çizgide bilhassa da güçlü
Devletler bencil ve çılgınca ihtiraslarına son vererek edinimleriyle yetinme akıl
yoluna acilen girmelidirler. Yaşam savaşı veren sömürge veya yarı sömürge
Devletlerin ise kaybedecek fazla bir şeyleri yoktur, canlarından başka. Ve olsa
olsa böyle bir savaştan sonra belki de yeni edinimlerle en kârlı çıkacaklar da
onlar olabilir. O halde bütün iştirakçiler, Dünyanın günahsız geri kalanının da
selameti adına, azami dikkat sarf ederek büyük patlamayı tetikleyecek
provokatif duyarsızlıklarına set çekmelidirler. Yani özetle de bir deliler
gemisinde birlikte yol aldıklarını asla unutmamalıdırlar.
Ve aynı olguda Emperyalist Blokla birlikte
bütün insanlık hemen hemen yeryüzünden silinecek ve her şeye rağmen hayatta kalabilecek
olanlar ise en azından bin yıl veya çok daha fazla ilkel bir karanlığa gömüleceklerdir.
Böyle bir felakete neden olacak insan mantalitesi ise aşağıdaki tasvirle pekâlâ
özdeştir:
‘Kendine
bağlılık deliliğin ilk işaretidir, fakat insan kendi kendine bağlı olduğu için
hatayı doğru olarak, yalanı gerçek olarak, şiddet ve çirkinliği güzellik ve
adalet olarak kabul etmektedir (Deliliğin Tarihi-Foucault)’
Yakından
bakıldığında ise Suriye içinde ve dışında, olanı biteni kendi paradoksları
çerçevesinde takip eden tüm güçler, bakın aşağıdaki dizeyi nasıl
kişiselleştiriyorlar:
‘Ve
Adalet ve Akıl gökyüzüne geri uçtular.
Ve
heyhat onların yerine şimdi haydutluk, Kin, hınç, kan ve kıyım egemen (Ronsard)’.
Akıllı geçinen insanların da şartlar
nedeniyle delilik mutluluğuna veya nöbetine- ki buna da her ne kadar empati
oluşturabiliyorken- duçar olmamalarını bütün samimiyetimle dileyerek, hiç olmazsa
hezimetten çıkan ateşkes antlaşmasının, acılarımıza merhem olarak, en azından
yaralarımızı onaracak ve Şehit ailelerinin ıstıraplarını kısmen dindirebilecek bir
nekahet dönemine milletçe girebilmemiz yolunda yanımızda olmasını, bütün
kalbimle diliyorum sevgili okurlar.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder