10 Mart 2020 Salı

DELİLER GEMİSİ..


            AKP İktidarı, artık tamamen emperyalist Batı’nın güdümünde olduğu için Idlib de yaptığı ve asıl amacı emperyalistin menfaatine odaklı ve savunma antetli saldırıları, vatandaşların desteğini alacak biçimde haberleştirerek aslında milleti kandırıyor. Yoksa gerçek amaç USA ve İsrail’in de muhtelif vesilelerle belirttiği ve istediği gibi halen uygulanmakta olan askeri pozisyonun sürdürülmesidir. Ki bu senaryo arkadan bir İran savaşı filmine de dönüşebilsin. Yoksa sakın aldanmayın onların timsah gözyaşlarına.

            Bizimkilerin hüsranlı Moskova ziyaretinden sonra, duvar diplerinde bekleyen ağlamaklı Erdoğan ve Baltacının muhtemel aşkı Katerina tarafından duvar dibinde ceza duruşuyla cezalandırılan takım arkadaşlarıyla birlikte bizler de sahada olmadığımız halde, ne yazık ki o hezimeti birlikte yaşamak zorunda kaldık. Putin’in, gerçek kabadayılığın, çaresizler ve garibanlar önünde nutuk atmakla değil; ama ancak böyle olacağı mealinde ki 5 saatlik gösterisinden sonra, her halde artık herkesin kafasına daha iyi oturduğunu öngörebiliyorum. Ne var ki vurdum duymaz yapıda ve ar zafiyeti olanların gördüklerinden ne anladığını, aslında kendilerine sormak gerekir.

            Suriye’de ordumuzun işgalci durumunun, Moskova da ki hezimetin de nedeni olduğunun Türk milletinin tamamı tarafından idrak edilmesi, acep neden bu kadar zordur. Ayrıca Suriye’yi kaynak alacak bir üçüncü Dünya Savaşının (sendromunun) hiç kimseye kayıptan başka bir getirisi kesin olmayacaktır. Çünkü şayet İsrail Tevrat’la mayhoş kafasıyla, idrakinden bile büyük hedeflere ulaşacağına sahiden inanıyorsa, bir yeni Dünya Savaşında havaya yükselen füzelerin ilk hedefi olacağını- ki bütün ölçüm parametreleri de gösterdiği halde- hiç aklına getirmiyor olsa gerektir. Ve bilinmelidir ki yaradılış evriminde bugüne kadar bilinen her şeyin, o şeyi ilk defa öğrenen birisi için yeni bir keşiften başa bir şey olmadığıdır.

            O halde bu çizgide bilhassa da güçlü Devletler bencil ve çılgınca ihtiraslarına son vererek edinimleriyle yetinme akıl yoluna acilen girmelidirler. Yaşam savaşı veren sömürge veya yarı sömürge Devletlerin ise kaybedecek fazla bir şeyleri yoktur, canlarından başka. Ve olsa olsa böyle bir savaştan sonra belki de yeni edinimlerle en kârlı çıkacaklar da onlar olabilir. O halde bütün iştirakçiler, Dünyanın günahsız geri kalanının da selameti adına, azami dikkat sarf ederek büyük patlamayı tetikleyecek provokatif duyarsızlıklarına set çekmelidirler. Yani özetle de bir deliler gemisinde birlikte yol aldıklarını asla unutmamalıdırlar.

            Ve aynı olguda Emperyalist Blokla birlikte bütün insanlık hemen hemen yeryüzünden silinecek ve her şeye rağmen hayatta kalabilecek olanlar ise en azından bin yıl veya çok daha fazla ilkel bir karanlığa gömüleceklerdir. Böyle bir felakete neden olacak insan mantalitesi ise aşağıdaki tasvirle pekâlâ özdeştir:
‘Kendine bağlılık deliliğin ilk işaretidir, fakat insan kendi kendine bağlı olduğu için hatayı doğru olarak, yalanı gerçek olarak, şiddet ve çirkinliği güzellik ve adalet olarak kabul etmektedir (Deliliğin Tarihi-Foucault)’

Yakından bakıldığında ise Suriye içinde ve dışında, olanı biteni kendi paradoksları çerçevesinde takip eden tüm güçler, bakın aşağıdaki dizeyi nasıl kişiselleştiriyorlar:
            ‘Ve Adalet ve Akıl gökyüzüne geri uçtular.
             Ve heyhat onların yerine şimdi haydutluk, Kin, hınç, kan ve kıyım egemen (Ronsard)’.
           
            Akıllı geçinen insanların da şartlar nedeniyle delilik mutluluğuna veya nöbetine- ki buna da her ne kadar empati oluşturabiliyorken- duçar olmamalarını bütün samimiyetimle dileyerek, hiç olmazsa hezimetten çıkan ateşkes antlaşmasının, acılarımıza merhem olarak, en azından yaralarımızı onaracak ve Şehit ailelerinin ıstıraplarını kısmen dindirebilecek bir nekahet dönemine milletçe girebilmemiz yolunda yanımızda olmasını, bütün kalbimle diliyorum sevgili okurlar.

                                                           Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder