8 Ocak 2020 Çarşamba

KABARAN DOSYALAR..



            Özel kuvvet kullanmadan Süleymani’nin uzaktan kumandalı hava aracı füzeleriyle öldürülmesi, USA’nın sorumsuzluğunu azamiye taşırken, aslında aşağıdan almakta olduğunun da göstergesiydi. Mademki USA Dev bir güçtü ve bir rövanş peşindeydi, o halde bu cinayeti ordu malı özel kuvvet elamanlarıyla göstere göstere yapması, kendi gücü adına daha büyük ve ses getiren bir gösteri olmaz mıydı? İşte Trumph bunu yapamadı. Çünkü Dünya ne o eski Dünya ne de USA o eski Amerika’ydı artık. Demek ki Trumph da bol keseden sallayarak, blöften blöfe sarkarken yine de kendi gerçeğinin farkındaydı.

            Ve bu aksiyonla da işi, blöfle idare edeceğinin açık işaretini de veriyordu. Elbette eski tüfek İran bu davranışı iyi analiz edecek ve anlaşmasız, zahmetsiz, senetsiz, sepetsiz ilk önce de bir nükleer güç olduğunu bütün Dünya ya kabul ettirecektir nihayet. İşte sadece bu dahi İran’ın, oluşan yeni şartlar gereği, engellenemez haklı bir kazancı olacaktır. Anlamında ise USA’nın bundan böyle Ortadoğu’da, istediği bir Devletin toprağında, Texas çiftliğinde olduğu gibi at oynatmasına, yerleşip üs kurmasına da olanak kalmayacaktır.

Neticede baş provokatör USA’nın kendisi provokasyona gelmiş ve BOP, MOP derken Ortadoğu’da BOK çukuruna kendisi düşmüştür. Türk ordusuna istihbarı güçlerle, askeri malzemeyle de danışmanlık yapmak kendisini kurtarmaz. Ki Erdoğan’ın ‘içimizde olacak yabancılar’ mesajından bu anlaşılmaktadır. Dünya savaşı filan çıkaramadan - ki bu onu aşar- yine uzak denizin arkasına savuşacaktır sonuçta, ne ki arkada faturayı toprak sahibi olan bizler öderiz bu defa.

            Büyük emperyalistin bu trajikomik durumuna, inanıyorum ki Avrupalı sözde yandaşı küçük emperyalistler, kıs kıs gülüyor ve durumdan derhal yeni çıkarlar kazanma hesaplarına başlamış bulunuyorlardır. Önceki yazımda bahsettiğim İran gibi bir provokasyon da bizim başımıza gelirse, Türk’ün damarına basınca ne olduğu iyi bilindiğinden, bizim ordumuzda kendisini, ateş topuna dönen Ortadoğu’da bir anda alev denizinin ortasında buluverir.

Ve ne olduğunu bile Millet anlayamadan, muhtemel bir Kore tipi yeni bir Amerikan emperyal savaşının ortasında, Amerikan askerinin yine kıçını kollayan Lejyoneri durumuna düşürülmüş evlatlarının, sağlık haberlerini umutla bekleyen, Şehit ve yaralılarına canhıraş feryatlarla ağlayan anaların, babaların evlat ve eşlerin avazları, yüreklerimizi yine kanatır. O zamanda bize ‘ey Erdoğan muhtemel bir ayarlı provokasyonda ordumuzu, Amerikan yanlı bir tarafgirlikle Amerikan menfaat savaşına dahil edersen; bil ki Türk ulusunu karşında bulursun’ demek farz olur.

1950 de yeni Hükümet kurmuş Menderes’in, dostluk yaftası altında Amerika’dan kredi almak hesabıyla, Meclise bile danışmadan ordumuzu, Kuzey-Güney Kore arasındaki 1953 yılına kadar süren Savaşa, hiçbiriyle ilgimiz ve hiçbirinden menfaatimiz olmadığı halde; Güneyi tutan Amerikalı askerlerin arkasını kollamak üzere Kore’ye yollaması ile bugün yine ordumuzun Erdoğan marifetiyle, daha Suriye kanı kurumadan 2000 Km uzaktaki Libya’ya yollanması, aynı sorumsuzluk bileşkesindedir.

O dönem kredi numarası tutmamış ve Menderes, Mehmetlerimiz sayesinde hezimetten kurtulan Amerika’dan, istediği kredileri dahi alamamıştı. Bugün Erdoğan’la Trumph arasında, yine kredi ve/veya dış borçların affı konulu bir gizli anlaşma olduğu var kabul edilmektedir. Çünkü Hükümet Hazineyi sıfırlamıştır ve genel seçimlerden önce içi boş bir hazineyle de havlu atmak üzere, Cumhuriyet tarihimizin bir ilkini yaşamak tehlikesiyle karşı karşıyadır. Menderes’in kabaran sorumsuzluk dosyasının sonda kendisini nereye götürdüğü ise malumdur.

Nereden bakılırsa bakılsın Erdoğan dosyası da artık hayli kabarmış ve aynı yolda devamdadır. Öyle ki Menderese bile rahmet okutmaktadır. Çünkü Menderes’in dosyası Erdoğan da klasöre dönüşmüştür. Tek adam yetki ve ihtirası, kendi silahlı ordusunun bile olması, hiçbir muktediri bugüne kadar koruyamamıştır. Tarih benzer emsallerle doludur. Ve aynı bağlamda bir eksik veya fazla da hiç fark etmez.

İnanın kimsenin kılı bile kıpırdamaz, insanlar farkında bile olmaz. Yalnız muktedire bütün sorumluluğu yıkarak, arkasında yükünü tutmuş olan uyanık yandaşları, bir süreliğine daha arazi olabilirlerse olurlar. Sonra onların da hesabı nasıl olsa kesilir. Valla bilmem, bu anlattıklarım sadece tarihten alıntılardır.

Aslında asla unutulmaması gereken bir gerçek, bu koca evrende varlık bile olamayan bir Âdemoğlu olarak ihtirasların, arzuların ve sahip olduğu zannedilen gücün, fazla abartılmamasıdır. Çünkü insanın kendisinden sonra sahip olduğu her şeyin artık başkalarının olacağı ve sahip olabileceği tek değerin, aslında insan olarak anılabilmesi ve arkasından ‘İNSANDI’ denilebilmesi olduğudur.

Tarihse bir tekerrür değil; ama birbirine benzeyen lakin kendi içinde farklı sonlarla biten spiral dönemler devinimidir. Bana, sen nereden biliyorsun diye sorabilirler. O zamanda bu soru, 60 yıl önce bugün öğlen yemeğinde ne yemiştin sorusuyla eş anlam taşır. Öyle ya mevcut şartlar gerçeği, en ümmi olanımıza bile anlatmıyor mu?

                                                                       Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder