Sadece ülkemizde değil, Dünya
genelinde de artan yoksulluk, mutsuzluk ve aynı bileşkede çaresizlik, insanları
çeşitli yollardan kazanç sağlamaya yöneltti. Gün geçmiyor ki sahte vaatler,
aslını yansıtmayan reklamlar ve satış teklifleriyle dolu mesajlar, bildiriler
almayalım.
İnsanların
kafası karışıyor ve bunların hangisini ciddiye almaları gerektiğini boşu boşuna
sorguluyorlar. Çoğu kere karar verip; ama aslında hiç ihtiyaçları olmayan satış
sözleşmelerine angaje olduklarını da esefle anlamak zorunda kılıyorlar. Eh
ondan sonra da artık ayıkla pirincin taşını ayıklayabilirsen. Akıllı ve
temkinli olanlarsa, herhangi bir yanılgıya hedef olmamak için hiçbir sözleşmeye
itibar etmiyor. Hatta kendileri için müspet olan, arzuladıkları bir teklife
bile onay vermemek pahasına.
Bana
göre de en doğrusunu yapıyorlar. Lakin sahtekârlıktan kazanç sağlamaya
kalkanlar sadece ciddi ve dürüst ticaret erbabına değil, ihtiyaç sahibi
tüketicilere de zarar veriyorlar. Bu nedenle de aslında milli ekonomi, bundan
en büyük zararı görüyor ve kaos yaşıyor.
Bu
arada acilen ve parayla yenilenmeye kalkılan kimlik belgelerimiz – ki 82 Mio X
22 Tl, bir de bunlara ehliyet, pasaport vb gibi diğer kimlikleri de eklersek meblağa
bakın siz- neredeyse ayak parmaklarımızın bile izi alınarak dijitalize edilip bilgi
bankalarına alınıyor ve bu kimlik bilgilerinin bizden başka kimlere servis ediliyor
ve kimlerin işine yarayacak olması acaba hiç ilginizi çekiyor mu?
Ya
da Dünyanın bütün istihbarat servislerine ki yiğidin alnı açık, malı da ortada olduğundan
ve kimseden de korkumuz olmadığı halde; ama neredeyse genetik külliyemizin bile
yedi düvele servis yapılıyor olunmasına, nasıl bu kadar ilgisiz kalınabiliyor. Yoksa
diğerleri de bize kendi kozmik bilgilerini teslim ediyorlar da bizim mi haberimiz
yok.
Şimdi
biz topu ortalayalım da belki kafa atan olur. Yalnız topa kafa vururken, gözler
açık ve alınla kalecinin uzanamayacağı bir köşeye nişan alınmalıdır ki gol
olabilsin. Yoksa sert topa suratla girilirse, resimdekinden bile beter hale
gelebilir o surat. Aman dikkat!
Harold
Morowitz adlı bir bilimci oturmuş insanın değerini, yani biyolojik/kimyasal, bütün
bileşenleriyle toplam maliyetini hesaplamış ve 10 milyon Dolar değerinde bir
maliyet tespit etmiş. Demek oluyor ki her insan anasından milyoner doğuyor. Hal
böyle iken bakıyoruz ki milyoner insanoğlu, çıplak doğduğu halde, ne hikmetse birçok
insan yokluktan, ölürken değil kefen, sırtına çekecek örtü bile bulamıyor. O
halde bu durumda müthiş bir terslik ve/veya hicapsız bir adaletsizlik olmalı.
Son
NATO zirvesinde görüldü ki Erdoğan Londra’ya şart koşmaya değil, konulan
şartları itirazsız kabul etmeye gitmiş. O halde bir daha ve her ne kadar boşa
kürek çekiyor olsak da yine de soralım: Acaba siz, başındaki İktidarın Türkiye
Cumhuriyeti’ni temsil ettiğine hala inanıyor musunuz???
Sonuçta
boşuna yapılmış olduğu izlenimi veren ve dolayısıyla da Tek bir Şehidin bile varlığının,
Vatana ihanet kabul edilebileceği Barış Harekâtının, ana nedeni olan YPG
meselesini dahi Zirve de tartışmadan; aynı bağlamda ise, S-400’leri aldığımız
Rusya ile yeni bir sorun oluşturma riski taşıyor olan Balkan Antlaşmasını,
sorgusuz kabul etme becerisi gösteren Erdoğan’ın akıl almaz davranışını, yoksa başka
türlü nasıl izah edebiliriz…
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder