11 Aralık 2019 Çarşamba

TOPU ORTALAMAK..


            Sadece ülkemizde değil, Dünya genelinde de artan yoksulluk, mutsuzluk ve aynı bileşkede çaresizlik, insanları çeşitli yollardan kazanç sağlamaya yöneltti. Gün geçmiyor ki sahte vaatler, aslını yansıtmayan reklamlar ve satış teklifleriyle dolu mesajlar, bildiriler almayalım.

İnsanların kafası karışıyor ve bunların hangisini ciddiye almaları gerektiğini boşu boşuna sorguluyorlar. Çoğu kere karar verip; ama aslında hiç ihtiyaçları olmayan satış sözleşmelerine angaje olduklarını da esefle anlamak zorunda kılıyorlar. Eh ondan sonra da artık ayıkla pirincin taşını ayıklayabilirsen. Akıllı ve temkinli olanlarsa, herhangi bir yanılgıya hedef olmamak için hiçbir sözleşmeye itibar etmiyor. Hatta kendileri için müspet olan, arzuladıkları bir teklife bile onay vermemek pahasına.

Bana göre de en doğrusunu yapıyorlar. Lakin sahtekârlıktan kazanç sağlamaya kalkanlar sadece ciddi ve dürüst ticaret erbabına değil, ihtiyaç sahibi tüketicilere de zarar veriyorlar. Bu nedenle de aslında milli ekonomi, bundan en büyük zararı görüyor ve kaos yaşıyor.

Bu arada acilen ve parayla yenilenmeye kalkılan kimlik belgelerimiz – ki 82 Mio X 22 Tl, bir de bunlara ehliyet, pasaport vb gibi diğer kimlikleri de eklersek meblağa bakın siz- neredeyse ayak parmaklarımızın bile izi alınarak dijitalize edilip bilgi bankalarına alınıyor ve bu kimlik bilgilerinin bizden başka kimlere servis ediliyor ve kimlerin işine yarayacak olması acaba hiç ilginizi çekiyor mu?

Ya da Dünyanın bütün istihbarat servislerine ki yiğidin alnı açık, malı da ortada olduğundan ve kimseden de korkumuz olmadığı halde; ama neredeyse genetik külliyemizin bile yedi düvele servis yapılıyor olunmasına, nasıl bu kadar ilgisiz kalınabiliyor. Yoksa diğerleri de bize kendi kozmik bilgilerini teslim ediyorlar da bizim mi haberimiz yok.

Şimdi biz topu ortalayalım da belki kafa atan olur. Yalnız topa kafa vururken, gözler açık ve alınla kalecinin uzanamayacağı bir köşeye nişan alınmalıdır ki gol olabilsin. Yoksa sert topa suratla girilirse, resimdekinden bile beter hale gelebilir o surat. Aman dikkat!



Harold Morowitz adlı bir bilimci oturmuş insanın değerini, yani biyolojik/kimyasal, bütün bileşenleriyle toplam maliyetini hesaplamış ve 10 milyon Dolar değerinde bir maliyet tespit etmiş. Demek oluyor ki her insan anasından milyoner doğuyor. Hal böyle iken bakıyoruz ki milyoner insanoğlu, çıplak doğduğu halde, ne hikmetse birçok insan yokluktan, ölürken değil kefen, sırtına çekecek örtü bile bulamıyor. O halde bu durumda müthiş bir terslik ve/veya hicapsız bir adaletsizlik olmalı.

Son NATO zirvesinde görüldü ki Erdoğan Londra’ya şart koşmaya değil, konulan şartları itirazsız kabul etmeye gitmiş. O halde bir daha ve her ne kadar boşa kürek çekiyor olsak da yine de soralım: Acaba siz, başındaki İktidarın Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ettiğine hala inanıyor musunuz???

Sonuçta boşuna yapılmış olduğu izlenimi veren ve dolayısıyla da Tek bir Şehidin bile varlığının, Vatana ihanet kabul edilebileceği Barış Harekâtının, ana nedeni olan YPG meselesini dahi Zirve de tartışmadan; aynı bağlamda ise, S-400’leri aldığımız Rusya ile yeni bir sorun oluşturma riski taşıyor olan Balkan Antlaşmasını, sorgusuz kabul etme becerisi gösteren Erdoğan’ın akıl almaz davranışını, yoksa başka türlü nasıl izah edebiliriz…
                                                          
Serendip Altındal




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder