10 Haziran 2019 Pazartesi

ONDAN SONRA..


            Atatürk’ün tartışılamaz Devlet adamlığının, inkılapçı, devrimci özeği ve diğer Dünya liderlerini gölgede bırakan yürekli dik duruşu, elbette salt ve tek başına fazla bir anlam ifade edemezdi. Çünkü her yiğidin, ideallerin, Devrimlerin bileşkesinde kurulmuş büyük Devletlerin başındaki liderlerin varlıklarının arkasında, analarından itibaren en az bir kadın yüreği varsa; uluslarının ikbali yoluna kurulan Devletlerin arkasında da en az bir ahde vefa sahibi Hükümet adamının parmağı vardır. 

            İşte en büyük inkılapçı, devrimci, idealist, lakin bürokratik ve doktriner bir Hükümet adamı olmayan tek adam Atatürk’ün arkasında da, Devlet düzenini, Atatürk’ün idealist, yaratıcı ve İnkılapçı ışığında, aksamadan yıllarca yürütecek bir icra organı olan İsmet İnönü vardı. İşte Atatürk’ten aldığı ortak inkılapçı ve Devrimci yolda sadakatle yürüyerek, Atatürk’ü Atatürk yapan gizli kahraman, kuşkusuz Atatürk’ün kendi ifadesiyle de İnönü’ydü.


§  «Çocuklar! Eğer Çankaya'da rahat edebiliyorsam, İsmet’in, sayesindedir».
Ve Atay şöyle devam eder:
«Bu sözü duymayan Çankaya davetlileri parmakla gösterilebilir. Mustafa Kemal ve İsmet, aralarındaki nispet daima ve ayrıca muhakeme edilmek üzere birbirlerini tamamlıyorlardı...»
Kaldı ki Atatürk, bu sözlerinin içtenliğini doğrulayan ve etrafındakilerin, her başları sıkıldıkça İsmet Paşaya başvurmalarını tavsiye eden görüş ve kanaatlarını, kendi el yazısı ile de belgelendirmiştir. Bu belgenin fotokopisini burada veriyoruz.
Bu bir vesikadır ki, yalnız Atatürk'ün İnönü'ye mutlak güvenini değil, Atatürk’le İnönü arasında ve devletin kaderine değinen her meselede olduğu gibi, hükümet ve idare işlerinde de,
müşterek prensip ve ahlâk haline gelmiş olan fikir ve ölçü birliğini de gösterir. Zaten İnönü bizim tarihimizde, bunun için İkinci Adam değil midir?
Bunlara, Yakup Kadri'nin, Atatürk'ten naklettiği şu sözleri de ekleyelim:
«—Çocuklar, ben ölürsem İsmet Paşanın peşinde gidin!
Buna benzer sözleri Atatürk'ün başka yakınlarından, hatta harimine girenlerden de dinlemişimdir.
«— Mustafa Kemal, ismet Paşayı niçin seçti?
1923’te Mustafa Kemal’in, İsmet Paşa üzerinde karar kılması için başlıca sebepler şunlardır:
 Mustafa Kemal’e karşı hususî bir rakiplik hissi olmadıktan başka, Mustafa Kemal’in otoritesine katı ihtiyaç olduğu kanaatında idi. Son derece çalışkan, ciddi bir Hükümet Adamı idi. Mustafa Kemal’in, maddî ve manevî topyekûn inşa kelimeleri ile hulâsa edebileceğimiz inkılâp davasına, en aşağı onun kadar inanmış bir Fikir Adamı idi».
«İsmet Pasa, Mustafa Kemal ve Atatürk sofrasının birincisi ve müstesnası idi Nüfuzu o kadar büyüktü ki, bugün kendisinden laubalice bahsedenlerin, İsmet Paşa sofraya gelince, ağızlarını bile açmadıkları sayısız akşamları hatırlayarak içimden gülüyorum» (İkinci Adam – Ş. S. Aydemir I C. S. 481 – 489 F.R. Atay)


            1923-1938 Cumhuriyet döneminin bir Parti rejimi olmadığı ve asla diktatör olmayan partiler üstü bir Milli Şef  (tek adam) idaresinde Devlet rejimi olduğu ise asla unutulmamalı ve bu husus başka rejimlerle de zinhar karşılaştırılmamalıdır. Bize miras kalan Osmanlı bakiyesi yok olmakta olan yarı sömürge bir Devletin enkazından, işimize yarayacak doğruları, bütün tarihi kaynaklarda da olduğu gibi ancak, dönemin yazar ve düşünürlerinden kazanabileceğimizi de bilmek mecburiyetindeyiz.

            O dönemde sayısız Devlet görevleri almış ve Dünya tarihinde iddialı bir devri başlatmış olan kadroculuğun da başını çeken bir aydın olan Ş. Süreyya Aydemir, o dönem aydınlarının en başında ve donanımlı olanlarından biridir. Bu nedenle konu Atatürk ve Cumhuriyet dönemi olunca da bu tarihin, Ş. S. Aydemir ’siz yeterli açıklığa ulaşamayacağını düşünürüm.

            Atatürk’ün vefatından sonra yerine aday gösterilenlerin hiç birisi, fütursuzca bir oldubittiyle bu görevi taşıyabilecek ne cesarette ne de istidattaydı. Bu ülkede bunlar yaşanmışken bir de bugünkülerin saygısızlığı ve küstahlığını yaşıyor olmak, inanın sıkıntıdan dudaklarımızı uçuklatıyor. Atatürk’ten sonra en kudretli aday olan İnönü bile bu göreve istekli olmamış, lakin zorunlulukla Cumhur reisi yapılmış ve iyiki de olmuştur.

            Ve ancak bu sayede körpe Cumhuriyet, Atatürk kılavuzluğunda yeni liderini yine bulmuş ve bugünlere kadar da gelebilmişti. Hatta İnönü, Cumhur reisi olmadan önce sonuna kadar çevresine, “şimdi hepimizin vazifesi, Atatürk’ün hayatını kurtarmaya çalışmaktır” yolunda talimatlar verirken, Atatürk yatağında ecelle mücadele vermekteydi…


            Esasen Mecliste 323 Mebusun, kimseye danışmadan ve hiçbir tesir altında kalmadan verdikleri gizli oyun 322 adedinin İnönü’yü tensip ettiğine (bir rey de Celal Bayar almıştı) bakıldığında, intihabın ne kadar isabetli, milli birlikçi, adil ve akılcı olduğu bir kere daha ortaya çıkar.

            Cumhuriyetimizin hangi ellere teslim edildiğini anlayabilmek üzere şayet aşağıdaki dış basın kaynaklarından da örnekler almazsak, İkinci Adama da haksızlık ve ahde vefasızlık etmiş olurduk. Esasen de bu yazı, Yüce Atatürk’ten sonra ve en fazla milli birliğe ihtiyaç duyduğumuz günlerde, utanmadan Lozan galibi İnönü’yü de karalamaya çalışanlara ithaf edilmiştir…


§  Dış âleme gelince,  Atatürk’ün ölümünün insanlık dünyasında uyandırdığı ve eşine pek rastlanmayan umumî teessür havası malumdur. Bu teessür bazen, hatta meselâ Bulgaristan’da çıkan Slovo gazetesi Başyazarı T. Kojuharofun yazdığı gibi:
«Dünya artık eskisi kadar enteresan değildir».
Denilecek kadar içten ve derindi. Ama böyle bir hava içinde, Atatürk'ün görevini devralacak insan üzerinde de dünya efkârının ayrı bir hassasiyet göstereceği şüphesizdi. İşte bu hassasiyet dünya basınında İnönü lehine ve müspet oldu. Meselâ bu konuda çıkan pek çok yazılardan şu satırları seçelim:
Yunan Proya gazetesinden:
«Dost ve müttefik komşumuz, yeni Türkiye'nin en yüksek vazife ve şeref mevkiine Kemal Atatürk'ten sonra en mümtaz şahsiyeti ittifak kararı ile çıkararak, dünyaya gösterdiği bu nadir birlikle iftihar edebilir».
«İsmet İnönü'nün, güzel faziletlerinden biri olan katı doğruluğu ve samimiliği, icap ve mantık mahsulü olan ve artık iki memleketin vicdan ve şuurunda yerleşen Türk Yunan dostluğu için kıymetli destek olmuştur.
Entransigent (Paris) İnönü'yü böyle tarif ediyor:
«Devlet adamı olarak kendini göstermiş olan büyük bir asker. Bir büyük savaş şefi, bir büyük idare adamı.,.
Paris Soir (Paris):
«Bugün Paris ve Londra neşe içindedir. Çünkü İsmet İnönü Paris ve Londra ile daima en dostane münasebetler devam ettirmiştir».
Liberte (Paris):
«Türkiye İsmet İnönü'yü seçmekle Fransa'ya çok büyük bir siyasî kiyaset dersi göstermiştir».
Katimerini’ye (Atina) göre İnönü şudur:
«Tecrübe edilmiş bir kıymet, itiraz götürmez bir kabiliyet.,,»
Estiya (Yunan):
«İsmet İnönü'nün yüksek meziyetlerinin, kendisini Atatürk'ün halefi yapan seciyesinin, geniş ve derin malumat ve bilgisinin, umumiyetle tanınmış ve teslim edilmiş olduğunu kaydetmelidir».
Zora (Sofya):
«Askerî şef ve stratej, Lozan'da siyaset adamı ve diplomat olarak zekâ ve dirayetini göstermiş olan İnönü... İnönü'nün karakterindeki ayırt edici vasfı, dürüstlüğü ve samimiyetidir».
Vremya (Belgrat):
«İnönü Atatürk’ün devamcısıdır. Atatürk'ün programından bir nokta bile değiştirilmeyecektir».
Izvestiya (Moskova):
«İsmet İnönü Türkiye Cumhur reisliğine seçilmiştir. Bu, Türkiye'nin reislik makamının, Kemal Atatürk'e halef olmaya lâyık bir adama sahip olduğunu gösterir».
D. N. B. Ajansı (Berlin):
«Alman gazeteleri İnönü'nün Atatürk'e lâyık bir halef olduğunu müttefikan kaydetmektedirler, Almanya, İsmet İnönü'yü selâmlar. Alman matbuatı onun fevkalâde enerji ve başlıca meziyetlerini kaydetmektedir.
Ordre (Paris):
«Atatürk, Türk devriminin dehası, İnönü yapıcısıydı».
Times (Londra):
«İsmet İnönü'nün şahsında azimkâr ve tecrübeli bir asker ve devlet adamı ve yirmi senedir beraber çalıştığı millî kahramanın mukadder bir halefini görmekte olan Türk Milleti, bu intihapla bu hislerini açığa vurmuştur. İnönü, yılmaz ve kökten ıslahatçı Atatürk'ün bütün manasıyla erkânıharbiye reisliğini yapmış ve bu makamda kudretli bir idareci ve geniş bir ıslahat programının tahakkukunda, Atatürk'ün başta gelen iş ortağı ve yardımcısı olmuştur...» (a.g.e. II C S. 30-33)

                                                                             Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder