Atatürk’ün
tartışılamaz Devlet adamlığının, inkılapçı, devrimci özeği ve diğer Dünya
liderlerini gölgede bırakan yürekli dik duruşu, elbette salt ve tek başına fazla
bir anlam ifade edemezdi. Çünkü her yiğidin, ideallerin, Devrimlerin
bileşkesinde kurulmuş büyük Devletlerin başındaki liderlerin varlıklarının
arkasında, analarından itibaren en az bir kadın yüreği varsa; uluslarının
ikbali yoluna kurulan Devletlerin arkasında da en az bir ahde vefa sahibi Hükümet
adamının parmağı vardır.
İşte en büyük inkılapçı, devrimci,
idealist, lakin bürokratik ve doktriner bir Hükümet adamı olmayan tek adam
Atatürk’ün arkasında da, Devlet düzenini, Atatürk’ün idealist, yaratıcı ve
İnkılapçı ışığında, aksamadan yıllarca yürütecek bir icra organı olan İsmet
İnönü vardı. İşte Atatürk’ten aldığı ortak inkılapçı ve Devrimci yolda
sadakatle yürüyerek, Atatürk’ü Atatürk yapan gizli kahraman, kuşkusuz Atatürk’ün
kendi ifadesiyle de İnönü’ydü.
§ «Çocuklar! Eğer Çankaya'da rahat
edebiliyorsam, İsmet’in, sayesindedir».
Ve Atay şöyle devam
eder:
«Bu sözü duymayan
Çankaya davetlileri parmakla gösterilebilir. Mustafa Kemal ve İsmet,
aralarındaki nispet daima ve ayrıca muhakeme edilmek üzere birbirlerini
tamamlıyorlardı...»
Kaldı ki Atatürk, bu sözlerinin
içtenliğini doğrulayan ve etrafındakilerin, her başları sıkıldıkça İsmet Paşaya
başvurmalarını tavsiye eden görüş ve kanaatlarını, kendi el yazısı ile de
belgelendirmiştir. Bu belgenin fotokopisini burada veriyoruz.
Bu bir vesikadır ki, yalnız Atatürk'ün İnönü'ye mutlak güvenini değil, Atatürk’le İnönü arasında ve devletin kaderine değinen her meselede olduğu gibi, hükümet ve idare işlerinde de,
müşterek prensip ve ahlâk haline gelmiş olan fikir ve ölçü birliğini de gösterir. Zaten İnönü bizim tarihimizde, bunun için İkinci Adam değil midir?
Bu bir vesikadır ki, yalnız Atatürk'ün İnönü'ye mutlak güvenini değil, Atatürk’le İnönü arasında ve devletin kaderine değinen her meselede olduğu gibi, hükümet ve idare işlerinde de,
müşterek prensip ve ahlâk haline gelmiş olan fikir ve ölçü birliğini de gösterir. Zaten İnönü bizim tarihimizde, bunun için İkinci Adam değil midir?
Bunlara, Yakup
Kadri'nin, Atatürk'ten naklettiği şu sözleri de ekleyelim:
«—Çocuklar, ben
ölürsem İsmet Paşanın peşinde gidin!
Buna benzer sözleri
Atatürk'ün başka yakınlarından, hatta harimine girenlerden de dinlemişimdir.
«— Mustafa Kemal,
ismet Paşayı niçin seçti?
1923’te Mustafa
Kemal’in, İsmet Paşa üzerinde karar kılması için başlıca sebepler şunlardır:
Mustafa Kemal’e karşı hususî bir rakiplik
hissi olmadıktan başka, Mustafa Kemal’in otoritesine katı ihtiyaç olduğu
kanaatında idi. Son derece çalışkan, ciddi bir Hükümet Adamı idi. Mustafa
Kemal’in, maddî ve manevî topyekûn inşa kelimeleri ile hulâsa edebileceğimiz
inkılâp davasına, en aşağı onun kadar inanmış bir
Fikir Adamı idi».
«İsmet Pasa, Mustafa
Kemal ve Atatürk sofrasının birincisi ve müstesnası idi Nüfuzu o kadar büyüktü
ki, bugün kendisinden laubalice bahsedenlerin, İsmet Paşa sofraya gelince,
ağızlarını bile açmadıkları sayısız akşamları hatırlayarak içimden gülüyorum» (İkinci Adam – Ş. S. Aydemir I C. S. 481 – 489 F.R. Atay)
1923-1938
Cumhuriyet döneminin bir Parti rejimi olmadığı ve asla diktatör olmayan
partiler üstü bir Milli Şef (tek adam)
idaresinde Devlet rejimi olduğu ise asla unutulmamalı ve bu husus başka
rejimlerle de zinhar karşılaştırılmamalıdır. Bize miras kalan Osmanlı bakiyesi
yok olmakta olan yarı sömürge bir Devletin enkazından, işimize yarayacak
doğruları, bütün tarihi kaynaklarda da olduğu gibi ancak, dönemin yazar ve
düşünürlerinden kazanabileceğimizi de bilmek mecburiyetindeyiz.
O
dönemde sayısız Devlet görevleri almış ve Dünya tarihinde iddialı bir devri
başlatmış olan kadroculuğun da başını çeken bir aydın olan Ş. Süreyya Aydemir, o
dönem aydınlarının en başında ve donanımlı olanlarından biridir. Bu nedenle
konu Atatürk ve Cumhuriyet dönemi olunca da bu tarihin, Ş. S. Aydemir ’siz yeterli
açıklığa ulaşamayacağını düşünürüm.
Atatürk’ün
vefatından sonra yerine aday gösterilenlerin hiç birisi, fütursuzca bir
oldubittiyle bu görevi taşıyabilecek ne cesarette ne de istidattaydı. Bu ülkede
bunlar yaşanmışken bir de bugünkülerin saygısızlığı ve küstahlığını yaşıyor
olmak, inanın sıkıntıdan dudaklarımızı uçuklatıyor. Atatürk’ten sonra en
kudretli aday olan İnönü bile bu göreve istekli olmamış, lakin zorunlulukla
Cumhur reisi yapılmış ve iyiki de olmuştur.
Ve
ancak bu sayede körpe Cumhuriyet, Atatürk kılavuzluğunda yeni liderini yine
bulmuş ve bugünlere kadar da gelebilmişti. Hatta İnönü, Cumhur reisi olmadan
önce sonuna kadar çevresine, “şimdi hepimizin vazifesi, Atatürk’ün hayatını
kurtarmaya çalışmaktır” yolunda talimatlar verirken, Atatürk yatağında ecelle
mücadele vermekteydi…
Esasen
Mecliste 323 Mebusun, kimseye danışmadan ve hiçbir tesir altında kalmadan
verdikleri gizli oyun 322 adedinin İnönü’yü tensip ettiğine (bir rey de Celal
Bayar almıştı) bakıldığında, intihabın ne kadar isabetli, milli birlikçi, adil
ve akılcı olduğu bir kere daha ortaya çıkar.
Cumhuriyetimizin
hangi ellere teslim edildiğini anlayabilmek üzere şayet aşağıdaki dış basın kaynaklarından
da örnekler almazsak, İkinci Adama da haksızlık ve ahde vefasızlık etmiş
olurduk. Esasen de bu yazı, Yüce Atatürk’ten sonra ve en fazla milli birliğe
ihtiyaç duyduğumuz günlerde, utanmadan Lozan galibi İnönü’yü de karalamaya
çalışanlara ithaf edilmiştir…
§ Dış âleme gelince, Atatürk’ün ölümünün insanlık dünyasında
uyandırdığı ve eşine pek rastlanmayan umumî teessür havası malumdur. Bu teessür
bazen, hatta meselâ Bulgaristan’da çıkan Slovo gazetesi Başyazarı T.
Kojuharofun yazdığı gibi:
«Dünya artık eskisi
kadar enteresan değildir».
Denilecek kadar içten
ve derindi. Ama böyle bir hava içinde, Atatürk'ün görevini devralacak insan
üzerinde de dünya efkârının ayrı bir hassasiyet göstereceği şüphesizdi. İşte bu
hassasiyet dünya basınında İnönü lehine ve müspet oldu. Meselâ bu konuda çıkan
pek çok yazılardan şu satırları seçelim:
Yunan Proya
gazetesinden:
«Dost ve müttefik komşumuz, yeni Türkiye'nin en yüksek vazife ve şeref
mevkiine Kemal Atatürk'ten sonra en mümtaz şahsiyeti ittifak kararı ile
çıkararak, dünyaya gösterdiği bu nadir birlikle iftihar edebilir».
«İsmet İnönü'nün, güzel faziletlerinden biri olan katı doğruluğu ve
samimiliği, icap ve mantık mahsulü olan ve artık iki memleketin vicdan ve
şuurunda yerleşen Türk Yunan dostluğu için kıymetli destek olmuştur.
Entransigent (Paris)
İnönü'yü böyle tarif ediyor:
«Devlet adamı olarak kendini göstermiş olan büyük bir asker. Bir büyük
savaş şefi, bir büyük idare adamı.,.
Paris Soir (Paris):
«Bugün Paris ve Londra neşe içindedir. Çünkü İsmet İnönü Paris ve
Londra ile daima en dostane münasebetler devam ettirmiştir».
Liberte (Paris):
«Türkiye İsmet İnönü'yü seçmekle Fransa'ya çok büyük bir siyasî kiyaset
dersi göstermiştir».
Katimerini’ye (Atina)
göre İnönü şudur:
«Tecrübe edilmiş bir kıymet, itiraz götürmez bir kabiliyet.,,»
Estiya (Yunan):
«İsmet İnönü'nün yüksek meziyetlerinin, kendisini Atatürk'ün halefi
yapan seciyesinin, geniş ve derin malumat ve bilgisinin, umumiyetle tanınmış ve
teslim edilmiş olduğunu kaydetmelidir».
Zora (Sofya):
«Askerî şef ve stratej, Lozan'da siyaset adamı ve diplomat olarak zekâ
ve dirayetini göstermiş olan İnönü... İnönü'nün karakterindeki ayırt edici
vasfı, dürüstlüğü ve samimiyetidir».
Vremya (Belgrat):
«İnönü Atatürk’ün devamcısıdır. Atatürk'ün programından bir nokta bile
değiştirilmeyecektir».
Izvestiya (Moskova):
«İsmet İnönü Türkiye Cumhur reisliğine seçilmiştir. Bu, Türkiye'nin
reislik makamının, Kemal Atatürk'e halef olmaya lâyık bir adama sahip olduğunu
gösterir».
D. N. B. Ajansı
(Berlin):
«Alman gazeteleri İnönü'nün Atatürk'e lâyık bir halef olduğunu
müttefikan kaydetmektedirler, Almanya, İsmet İnönü'yü selâmlar. Alman matbuatı
onun fevkalâde enerji ve başlıca meziyetlerini kaydetmektedir.
Ordre (Paris):
«Atatürk, Türk devriminin dehası, İnönü yapıcısıydı».
Times (Londra):
«İsmet İnönü'nün şahsında azimkâr ve tecrübeli bir asker ve devlet
adamı ve yirmi senedir beraber çalıştığı millî kahramanın mukadder bir halefini
görmekte olan Türk Milleti, bu intihapla bu hislerini açığa vurmuştur. İnönü, yılmaz
ve kökten ıslahatçı Atatürk'ün bütün manasıyla erkânıharbiye reisliğini yapmış
ve bu makamda kudretli bir idareci ve geniş bir ıslahat programının
tahakkukunda, Atatürk'ün başta gelen iş ortağı ve yardımcısı olmuştur...» (a.g.e.
II C S. 30-33)
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder