27 Mart 2019 Çarşamba

SON DURAK..



            Kahramanmaraş’ta AKP afişini koymak için Türk Bayrağını indirenler, AKP’nin ezkaza iktidarda kalmaya devamında hedefinin, bağımsız, otonom Türkiye Cumhuriyeti Devletinin biteceği mesajının, aslında emperyalist Dünyaya iletilmesine hizmet ettiklerinin de farkında mıydılar acaba?  

            Bağlamında, beka sorunu var mı, yok mu? İşte günün spekülatif sorusu şimdilik budur. Bize göre Cumhuriyet Türkiye’si kurulmadan önce beka sorunu yoktu. Çünkü Padişahlık döneminin eşyanın tabiatı nedeniyle bir milli beka sorunu olamazdı; ama Türk korkusundan ötürü bir Türk sorunu, belgesel tarihin başından beri hep vardı. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra, kadim Türk korkusuna ilaveten bir beka sorunu da, sömürgeci emperyalist gerçeği nedeniyle haliyle oluştu.

            Bilhassa da Avrupa da çok yönlü yeni bir Alman – Fransız Korolenj ittifakından söz edilirken, bu ittifakın, İsrail – USA bileşkesiyle Ortadoğu ve Türkiye’mizde, Güneydoğumuz içerikli bir İsrail-Kürdistanı başlıklı beka sorununa dönüştürülmesi ekseninde, ne gibi etkileri olacağının, yakın günlerin ana sorularından olacağı da şimdiden anlaşılıyor.

            Yani bir ifadeyle de, emperyalist Batı, emperyalist Batıya karşı anlayacağımız üzere.  Ama bu yeni ittifaklar da; yine adam yerine konmayan biz Türklerin, hele de kendi vatanımız ve eko bölgelerimizde son sözü söyleyecek tek kadim güç olduğumuzu yadsırken, görüldüğü üzere yeniden ve ne hikmetse yeni bir Türk balyozuna hamile kalıyor.  İşin özüyse bu tersolar; arada sırada sıkı bir kötek yemeden nedense akıllanamıyorlar.

            Golan da İsrail’in egemen olduğunun kabul edilmesini isteyen Trump, bize, Erdoğan’ın BOP eş başkanlığı misyonu içeriğinde Esat ile dostluğu neden Esed düşmanlığına dönüştürerek Suriye'nin bölünmesine hizmet ettiği konusunda, açık bir mesaj verdi aslında. Çünkü Suriye’nin toprak kaybıyla bölünmesi ardında kuşkusuz ki Türkiye’nin bölünmesi sıradaydı.

            BOP görevlisi Erdoğan da elbette kendisinden, verilen ikbal karşılığı istenenleri ödemekle yükümlüydü. Bu nedenle Türkiye siyasa sahnesine konulan oyun rejiye göre harfiyen oynanıyor. Ah bir de şu ‘ben Türk’üm’ diyemeyenlerin muhalifi oyunbozan Türkler olmasa, hani ne de güzel bitecekti ya! Lakin ağır güvenlik tedbirlerinin zorladığı ani değişiklikler nedeniyle son perdenin, reji, oyuncular, loca davetlisi yoldaş ve etobur şahinler safında hayli sıkıntılı ve sürprizli kapanacağı anlaşılıyor.


            Sonunda elimizde kalacak olansa, son durağa kadar uykuda gelmiş bir ihtiras tramvayı yolcusunun telaş ve şaşkınlıkla inerken geride bıraktığı, bir kısmı uluslararası, diğer bölümü ise Cumhuriyet Mahkemelerinin özgün Savcı ve Hâkimlerinin önünde açılmayı bekleyen evrakı külliyesidir. Bakalım artık 31 Marttan sonra ya selamet, ya kıyamet.

            Bu son yazımla Mudanya dönemini kapatırken, bundan sonra artık İzmir’in Ege sahillerinde nefes alabilmeyi umarak; sevgili okurlarıma saygı, esenlik dileklerim ve hürmetlerimle…
           
                                                                       Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder