1 Mart 2019 Cuma

ATATÜRKÇÜLÜK NEDİR..


            İçimizdeki Suriyelilerle zorunlu olarak, işimizi, aşımızı, sağlığımızı, kısaca nafakamızı paylaşmak zorunda kaldık. Ve beraberinde yılların birlikteliğini yaşadığımız komşularımızla dahi sayelerinde ayrı düşerek, giderek de kendi vatanımızda bile izole edilmekteyiz. Ne ki kendi topraklarını bir avuç çapulcuya terk edip ülkemize savuşan milli bilinç ve ahde vefadan yoksun Suriyeli Araplarla, zoraki ortak yaşam, oldukça endişe veren görüntüler de oluşturmaya başladı.

            İstiklal döneminde vatandaş dediğimiz Ermenileri de kaşıyarak o zaman olduğu gibi bugün de başımızın belası haline getiren emperyal pragmatizmi, bugün de Suriyelileri başımıza musallat ederek, yakın vadede BOP kapsamındaki Türkiye eyaletler Devleti senaryosunda herhalde onları da milli bekamıza karşı sahaya sürmeyi planlıyor.

            Çünkü içimizde, bugünlerde yapılan çakma istatistiklerle 3 milyon oldukları söyleniyor olsa da, diğer sömürge Devletlerden gelenlerle birlikte toplam yabancıların en az 6 milyon olduklarını biliyoruz. Yeni gelişmeler ve çapraz olgularla muhtemel artacak olan sayı ise bu mevcuda henüz dâhil değildir. Düşünün, şimdi bir de Allah esirgesin karşılıklı artan provokasyonlarla barut fıçısı haline gelen ülkemiz bir kıvılcımla ne hale gelebilir.

            Öyle ki; bir zamanların Ermeni çetelerine bile rahmet okuruz. Dolayısıyla da o zamanın Ermeni tehciri bu defa Arap kırımına dönüşür. Ki işte Trump Amerika’sının ve IMF Gladyosunun bizim egemen sütanalarını hemen sağmak üzere iştahla bekledikleri de budur. Neticede ortaya çıkacak olan kaostan kim nemalanacaktır sonuçta. Kuşkusuz ki onu planlamış olan. Çünkü rakiplerini bertaraf edeceği planını yaparken, ihtiyati tedbirlerini de önceden almış olacaktır. Diğer ifadeyle de minarenin kılıfını çoktan hazırlamıştır o aslında.

           
            Ümitsizliği tavan yapmış AKP’ni en fazla korkutan ve migrenini arttıran içindeki kendi muhalifleridir prensipte. O nedenle de partili, partisiz bir zamanların eski yandaşları ve şimdilerin muhaliflerine FETÖ yaftası yapıştırıp durmaktadır. Böylece yeni bir Parti arayışına soyunan aktif muhalifleri kitabına uydurarak elimine ederken, fazla aktif olmayanları da kızgın FETO maşasıyla korkutup daha da pasifize etmektedir. Görülür ki son günlerde iyice sapıtan FETÖ furyasının ana nedeni de bu olsa gerektir.

            Trump Sosyalizmi: Başlık gülünç oldu değil mi. Bu pasajı ayrı bir yazıda kullansaydım, başlık böyle olacaktı. Bu espriye Trump’ın Şeytanı bile gülüyordur herhalde. Ne var ki yüksekliği gelir dağılımındaki adaletsizliği gösteren gini katsayısının tavan yaptığı hem de USA gibi bir sözde refah ülkesinde; nüfusun yüzde 0,1’i toplam gelirin yüzde 22’sine, düşük gelirli yüzde 90’ı da toplam hasılanın yine yüzde 22’sine sahipse, Şeytanın bile vicdanı sızlar, gülücüğü ağzında dona kalır. Ve neden olmasın der. İlginizi çektiyse, etraflı tafsilat için aşağıdaki yazıyı okuyun lütfen.

           
            Amerikan Sosyalistlerinin nümayişi nedeniyle 5 Şubat günü bir durum değerlendirmesi yapan Trump : “Burada, ülkemiz ABD’de sosyalizmin uygulanması yönündeki çağrılar bizi endişelendiriyor… Biz özgür doğduk ve özgür kalacağız… Bu akşam kararlılığımızı tazeliyoruz: Amerika hiçbir zaman sosyalist bir ülke olmayacak.” dedi.

            İşte böyle Trump Efendi: Dünyanın geri kalanını da ülkendeki sefiller gibi soyup soğana çevirerek çulsuz bırakmayı bugüne kadar hep liberal özgürlük sanmıştınız. Lakin bundan sonra yürümez artık o işler düşündüğün gibi. Yani artık yemezler. Kaldır başını da dış dünyadan yakın çevrene bir bakıver önce, belki sen de bir şeyler öğrenebilirsin, sona yaklaşırken.


            Şimdi bu kadar acılı, baharatlı, yerli, yabancı sosun üstüne, bir de kendi ev mutfağımızın şekerlemesi iyi olurdu hani.  Bu bağlamda ise bizim derin Devletin boş oturmadığı da kesindir. Öyle ya; kocaman ve uluslararası Beştepe Sultanlığını ufacık; ama eski milli Bahçeli Beyliğine vasal kılarak ona haraca bağladığı, denetim altına soktuğu yetmez mi? Nerede kaldı o zaman tek adamlık, multibaşkanlık şimdi. Bir de bu çerçeveyle bakalım isterseniz görünen resme.

            Aklımızın kendi başımızda durması için en iyisi biz yine bize dönelim. Öyleyse halk diliyle kısa ve öz; ‘Atatürkçülük nedir? Anladığımız Atatürkçülüğün yanında en doğrusu; hatıratını belgelemek amacıyla kendisiyle sayısız mülakat yapan F. Rıfkı Atay’ın aktarımıyla yine kendi ifadesidir:

            Atatürk  devrimlerinin iki temel taşı, laisizm  ve  eğitim  birliğidir. Millet bütün  dünya işlerinde ne şeriat ne de herhangi bir ideolojinin baskısı altında olmayarak, yalnız günün şartları içinde kendisi için en yararlıyı düşünerek karar verir: öz Atatürkçülük budur. 

            Ve bilelim ki kalkınmış Alman’ın, İngiliz’in, Fransız’ın vs. Atatürkçülüğü de bundan ari değildir…
                                                                                   Serendip Altındal




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder