İçimizdeki
Suriyelilerle zorunlu olarak, işimizi, aşımızı, sağlığımızı, kısaca nafakamızı paylaşmak
zorunda kaldık. Ve beraberinde yılların birlikteliğini yaşadığımız
komşularımızla dahi sayelerinde ayrı düşerek, giderek de kendi vatanımızda bile
izole edilmekteyiz. Ne ki kendi topraklarını bir avuç çapulcuya terk edip
ülkemize savuşan milli bilinç ve ahde vefadan yoksun Suriyeli Araplarla, zoraki
ortak yaşam, oldukça endişe veren görüntüler de oluşturmaya başladı.
İstiklal döneminde vatandaş
dediğimiz Ermenileri de kaşıyarak o zaman olduğu gibi bugün de başımızın belası
haline getiren emperyal pragmatizmi, bugün de Suriyelileri başımıza musallat
ederek, yakın vadede BOP kapsamındaki Türkiye eyaletler Devleti senaryosunda herhalde
onları da milli bekamıza karşı sahaya sürmeyi planlıyor.
Çünkü içimizde, bugünlerde yapılan çakma
istatistiklerle 3 milyon oldukları söyleniyor olsa da, diğer sömürge
Devletlerden gelenlerle birlikte toplam yabancıların en az 6 milyon olduklarını
biliyoruz. Yeni gelişmeler ve çapraz olgularla muhtemel artacak olan sayı ise
bu mevcuda henüz dâhil değildir. Düşünün, şimdi bir de Allah esirgesin
karşılıklı artan provokasyonlarla barut fıçısı haline gelen ülkemiz bir
kıvılcımla ne hale gelebilir.
Öyle ki; bir zamanların Ermeni
çetelerine bile rahmet okuruz. Dolayısıyla da o zamanın Ermeni tehciri bu defa
Arap kırımına dönüşür. Ki işte Trump Amerika’sının ve IMF Gladyosunun bizim
egemen sütanalarını hemen sağmak üzere iştahla bekledikleri de budur. Neticede
ortaya çıkacak olan kaostan kim nemalanacaktır sonuçta. Kuşkusuz ki onu
planlamış olan. Çünkü rakiplerini bertaraf edeceği planını yaparken, ihtiyati
tedbirlerini de önceden almış olacaktır. Diğer ifadeyle de minarenin kılıfını
çoktan hazırlamıştır o aslında.
Ümitsizliği tavan yapmış AKP’ni en
fazla korkutan ve migrenini arttıran içindeki kendi muhalifleridir prensipte. O
nedenle de partili, partisiz bir zamanların eski yandaşları ve şimdilerin
muhaliflerine FETÖ yaftası yapıştırıp durmaktadır. Böylece yeni bir Parti
arayışına soyunan aktif muhalifleri kitabına uydurarak elimine ederken, fazla
aktif olmayanları da kızgın FETO maşasıyla korkutup daha da pasifize etmektedir.
Görülür ki son günlerde iyice sapıtan FETÖ furyasının ana nedeni de bu olsa
gerektir.
Trump Sosyalizmi: Başlık gülünç oldu
değil mi. Bu pasajı ayrı bir yazıda kullansaydım, başlık böyle olacaktı. Bu
espriye Trump’ın Şeytanı bile gülüyordur herhalde. Ne var ki yüksekliği gelir dağılımındaki
adaletsizliği gösteren gini katsayısının tavan yaptığı hem de USA gibi bir
sözde refah ülkesinde; nüfusun yüzde 0,1’i toplam gelirin yüzde 22’sine, düşük
gelirli yüzde 90’ı da toplam hasılanın yine yüzde 22’sine sahipse, Şeytanın
bile vicdanı sızlar, gülücüğü ağzında dona kalır. Ve neden olmasın der. İlginizi
çektiyse, etraflı tafsilat için aşağıdaki yazıyı okuyun lütfen.
Amerikan Sosyalistlerinin nümayişi
nedeniyle 5 Şubat günü bir durum değerlendirmesi yapan Trump : “Burada, ülkemiz ABD’de sosyalizmin
uygulanması yönündeki çağrılar bizi endişelendiriyor… Biz
özgür doğduk ve özgür kalacağız… Bu akşam kararlılığımızı tazeliyoruz:
Amerika hiçbir zaman sosyalist bir ülke olmayacak.” dedi.
İşte böyle Trump Efendi: Dünyanın geri kalanını da
ülkendeki sefiller gibi soyup soğana çevirerek çulsuz bırakmayı bugüne kadar
hep liberal özgürlük sanmıştınız. Lakin bundan sonra yürümez artık o işler
düşündüğün gibi. Yani artık yemezler. Kaldır başını da dış dünyadan yakın
çevrene bir bakıver önce, belki sen de bir şeyler öğrenebilirsin, sona
yaklaşırken.
Şimdi bu kadar acılı, baharatlı, yerli,
yabancı sosun üstüne, bir de kendi ev mutfağımızın şekerlemesi iyi olurdu
hani. Bu bağlamda ise bizim derin
Devletin boş oturmadığı da kesindir. Öyle ya; kocaman ve uluslararası Beştepe
Sultanlığını ufacık; ama eski milli Bahçeli Beyliğine vasal kılarak ona haraca
bağladığı, denetim altına soktuğu yetmez mi? Nerede kaldı o zaman tek adamlık,
multibaşkanlık şimdi. Bir de bu çerçeveyle bakalım isterseniz görünen resme.
Aklımızın kendi başımızda durması
için en iyisi biz yine bize dönelim. Öyleyse halk diliyle kısa ve öz; ‘Atatürkçülük
nedir? Anladığımız Atatürkçülüğün yanında en doğrusu; hatıratını belgelemek
amacıyla kendisiyle sayısız mülakat yapan F. Rıfkı Atay’ın aktarımıyla yine
kendi ifadesidir:
Atatürk devrimlerinin iki temel taşı, laisizm ve eğitim birliğidir. Millet bütün
dünya işlerinde ne şeriat ne de herhangi bir ideolojinin baskısı altında olmayarak, yalnız günün
şartları
içinde kendisi için en yararlıyı düşünerek karar verir: öz Atatürkçülük budur.
Ve bilelim ki kalkınmış Alman’ın,
İngiliz’in, Fransız’ın vs. Atatürkçülüğü de bundan ari değildir…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder