Yerel
seçimlerde beklenildiği gibi tipik AKP klasiği ile bitti. Durum malum, e hal
böyle olunca da artık son çare, sapı dönen AKP keseri ve Cumhur ittifakı
şablonunu terk ederek milli cephede kendisine daha fazla yer açmaya çalışmak ve
milliyetçi zincirinin bir ucundan sıkıca tutmak olacaktır herhalde.
İşte epikürist aklını kullanmayı çok iyi bilen
Erdoğan’ın bundan sonraki vizyonunun artık bu olduğunu, sizi bilmem; ama ben
adım gibi biliyorum. Ve işte o zaman da kara kara düşünmesi gereken Bahçeli
olacaktır. Çünkü ona artık ne iktidar ne de muhalefette yer olmadığını, kendisi
de çok iyi idrak ediyordur da ondan.
Aslında İmamoğlu’nun seçim sonrası YSK’ya
verdiği ’82 milyonun gözü, kulağı üstünüzde ve tarihi bir sorumluluk
taşıyorsunuz’ mealindeki mesajı, gayet açık ve netti. 2019 yılının mahalli seçimlerinden sonra bir
seçim galibinin şu beyanına bakınca; aşağıda ki alıntıyı neden koymak zorunda
kaldığıma empati oluşturmak belki daha kolaylaşır.
Demek ki aradaki 50 yıla rağmen,
bilinçli halk kitleleriyle elele, tarihte artık külleri bile kalmayan eskimiş feodal
düzeni yok edecek bir Devrim bileşkesinde bir arpa boyu bile yol alamamışız. Yani
seçmen kitlelerinde artık varsıl hale gelen iradi uyanış ve bütün iyi niyete
rağmen.
§ 12 Mart darbesinden on
gün önce: “Günümüzün koşullarında bir kurtuluş sıçraması, ancak örgütlü ve
bilinçli halk kitleleri eliyle gerçekleştirilebilir.” (Devrim, sayı 71, 2 Mart 1971 – Doğan Avcıoğlu)
12 Marttan dört gün sonra
Avcıoğlu şunları yazar: “Türkiye’mizin içine düşürüldüğü anti Kemalist
bataklıktan çıkarılması ve çağdaş uygarlık düzeyine kapitalist ve feodal
yapıları kıracak bir devrimci şahlanışı gerektirir.” (Devrim, sayı 73, 16 Mart 1971 - Doğan Avcıoğlu)
Bir de Ticani’nin tepe yaptığı şu
dönemde, biraz da sufizm tasavvufuna girmeden olmaz. Hele din sahtekârlığının
veba gibi yayıldığı elemli günlerde, gel de şimdi aşağıdaki doğruları yüceltme.
Şair Ahmedî, ibadet için meyhanenin
camiden çok daha uygun
bir yer olduğunu belirtiyor:
Eğer yer ve gök Allah’ınsa,
neden burada ibadet etmemeli. Sevenler için ibadet yeri meyhanedir. Oraya içi
temiz olanlar gider. Meyhanede ne sahtekârlık vardır ne yalan. Allah’ı aşağılamak
istemeyenler meyhaneye gitmelidir. Çünkü ne kadar sahtekâr, kâfir ve imansız
varsa hepsi şeriatın çatısı altında toplanmıştır.
Atatürk’ten sonra feri sönmüş bir nazar
boncuğu gibi yakamızda sallanıp duran klasik ataletimizi elimizin tersiyle bir yana
itelim ve Cumhur otokratına diyelim ki; Bahçelinin ipiyle sakın gösterdiği kuyuya
inme. Zira o seni, işler sarpa sarınca hemen terk edecektir. Çünkü senin gibi
sabıka kaydıyla kabarık dosyası yoktur bu nedenle de tuzu kurudur. Anlayacağın
ikinizden oluşan cumhur ittifakının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur ve
kalmamıştır da. Hele de elini verdiğin ittifakçın, Bahçeli gibi başka da
gailesi olmayan bir ikbal tutkunu ise.
Mahalli seçimlerde tarih oldu ve bütün
avantajlarınıza rağmen yine de kaybeden taraftasınız. Sonunuz yaklaşıyor artık
ve gün sayıyorsunuz hep birlikte bilesiniz. Her yanından su almaya başlayan AKP
gemisini batmadan, atlayıp kurtulacak olan uyanık taifeler arasında sadece
Bahçeli en temiz ve şaibesiz bir sicile sahiptir aranızda muhtemel ve tek
güvencesi de budur aslında. Geride kalanlarınızı tanrının bile terk edeceği, su
götürmez ve hakça bir realite olacaktır.
Okulun birinde bir Atatürk yarışması,
milli eğitim tarafından yasaklanıyor. İcraatın sahibi şakilerin isimleri,
cisimleri kendilerinin olsun. Bize lazım değil. Suçlu da aramıyoruz, çünkü
iflah olmazlar için zahmete değmez. Lakin bu Milli Eğitim Müdürünün milli
olmadığını iddia etmek hakkımızı da elbette ve en azından mahfuz tutuyoruz.
Bize gelince, sonunda Seferihisarlı da olduk.
Göç modasına uyup mekân değiştirmedik. Bizimkisi sadece zorunlu olan bir
göçerlikti aslında. Mekânımızla birlikte vatan toprağımızda, sadece çevremiz
değişti. Vatan, millet fark bile etmedi; ama bizim için bir hayli şey değişti
dostlar. Ne diyelim, hayırlı olur İnşallah.
Bu arada İmamoğlu’na helal olsun
demek gerekiyor. Mızıkçıların tekrarlayan sayımlarını defalarca usanmadan
birlikte sayıp, oylarına tekrar sahip çıktığı için kendisini de defalarca
kutlamak lazım. Cumhurbaşkanı seçimlerinde kazandığı oyları bile eliyle
Erdoğan’a teslim eden İnce de, İmamoğlu’nun sebatından, yüksek iradesinden bir
şeyler öğrenmiştir İnşallah.
Bazıları için asosyal varlık
değerleri kırmızıçizgiye varmıştır. Bu da ‘Bak yolcu yürümekte olduğun yolun
sonu çıkmazdır’ uyarısıdır aslında, yanlış yolda yürüyen yolcuya. Yolcu bu uyarıyı
ciddiye alır veya almaz, Valla paşa gönlü bilir. Biz hatırlatalım da.
Anıtkabirde ziyaretçi yurttaşlara
karşı artan fevri ve kaba davranışlar yoksa kaybedilen mahalli seçimlerin bir
rövanşı olarak mı algılanmalıdır acaba? Esasen Damat Efendinin Trump sultasında,
konu mankeni olarak, hiç vakit kaybetmeden teslimiyetçi el açışları ve münferit
ödünlerin beklenen tezahürleri, elbette Anıtkabir davranışlarına da
yansıyacaktı.
Ne ki bu tezahürler, arkadan daha da
radikal dozajda artarak gelecek olan emperyalist anti Atatürkçülüğün de
habercisiydiler sanki. Yani bir süre daha uzatmalı çileye devamdayız sevgili
dostlar. Yani biraz daha ‘çile bülbülüm çile’ anlayacağınız…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder