Alt kat bodrum
Üst kat uçurum
İşte budur
Bize çektiren nefis durum
Fazla söze gerek yok
Çünkü gerisi daha da bok
Ve meclis tam takım açsa da oturum…
Bağlacında düşünürken aklıma doğru esiverdi
birden Kuantum rüzgârı. Düşündüm ki 5 milyon yaşındaki Dünya insanı tarihi,
yaklaşık 16 milyar yaşındaki Evren tarihine kıyasla çok körpe kalıyor. Yani
insanlık, eskiyen Evrende, sanki yeni doğmuş bir bebek görüntüsü veriyor.
Dolayısıyla büyük patlamadan
itibaren sürekli genişleyen Evren ve zaman halkası içinde bizim zamanımızdan çok
daha ilerideki galaksilerde, bizden çok önce var oldukları için de çok daha
gelişmiş akıllı - insan veya her ne iseler – canlı yaratıklar olmalıydı. Biz
geride bıraktığımız çağlara göre ne kadar gelişmişsek, önümüzdeki çağlarında o
kadar gerisindeyiz kuşkusuz. Böylece bizimkiyle milyon yıl öncesinin mağara
insanı beyni arasında ki fark neyse, en az milyon yıl ilerimizdeki akıl ile
bizimki arasında da benzer asimetrik bir fark olmalıydı elbette.
Hatta onlar kuvvetle muhtemel, tanrı
mefhumunu da çözmüşler ve ebedi yaşamın sırrına da varmış olmalıydılar.
Herhalde zaman içinde de geri ileri belgesel, bilimsel, kişisel veya turistik grup
gezileri düzenliyor olabilirlerdi bu durumda kuşkusuz.
Yalnız bugün içinde bulunduğumuz
bilimsel seviyede artık biliyoruz. Ki canlı, cansız cisimlerin hepsi, enerji
yüklü oldukları için enerji yayarak ancak madde yani varlık olabildiklerinden;
enerjileri soğurulduğunda madde varlıklarını da kaybederler. Böylece madde
olmayınca ebedi yaşam da bir anlam ifade etmez artık. Bu nedenle de bir gün
soğurularak sıfırlayacak olan maddenin, ebedi yaşamının olamayacağı da
kendiliğinden anlaşılır.
Buraya kadar söylediklerimin
Kuantumla ne alakası var diye haklı olarak sorduğunuzu tahmin edebiliyorum. O
halde cevap vermeye çalışayım: Öyleyse ebedi yaşama da ulaşmış ileri veya üst
akıl, istediğinde kütlesini anti madde çeviriyor olmayı da becerebiliyor
olmalıdır. Anti maddenin - ki kara madde de denir - Evrenin her noktasında
hatta atom altı parçacıklarında da, yani makro ve mikro kozmos da ve her yerde
var olabileceği de anlaşıldığından, tam da bu noktada atom altı parçacıkları ile
uğraşan Kuantum fiziği, artık zorunlu gerçeğimiz ve geleceğimiz oluyor.
İşte bu pencereden bakınca da anlayabiliyoruz
ki antimateriye dönüşen akıllı varlık ile makro fiziksel gerçeğimizle iletişim
kurabilmemiz mümkün görünmüyor. Bizimle iletişimi sadece onlar tek taraflı
oluşturuyor ve içimizden dışımızdan atomlarımıza kadar her noktamızdan da bizi
yakinen inceleyebiliyor olmalılar herhalde.
İşte bu yüzden atom altı
parçacıkları olan ve her hücremizde dolaşan kütlesiz (anti madde) nötrinolar
acaba sonsuz yaşama ermiş ve bizim ancak birkaç bin ya da milyon yıl sonra
tanışacağımız gelişmiş akıllı canlılar mı diye düşünüyorum zaman zaman. Yalnız
o zaman onların aynı noktada kalmayacaklarını da düşünmemiz gerekiyor elbette.
Ki onlar belki de o zaman başlangıç miladının gerisine sıçramış olacaklar ve uzay
zaman, onlar için geriye doğru çalışıyor olacaktır herhalde.
İşte bizim için bunlar bugün ütopya
olmaktan öteye geçemiyor. Lakin artık biliyoruz ki bir gün öldüğümüzde
hücrelerimiz, atomlarımız ölü bedenlerimizden çözülerek kuantlara ayrışacak ve mikro
kozmosta yaşamlarına devam edecekler. Ne var ki bugünkü bilimsel
yetersizliğimizle kuantlarımızın nerelerde dolaştıklarından hiç haberimiz
olmayacak.
Ayrıca mikro kozmos da zaman ve mekân
mefhumunun nasıl işlediğini de bilmiyoruz. Ama birkaç bin ya da milyon yıl
sonra, biliyor olabiliriz kim bilir? Böylece birazda hudut tanımaz akıl
gökyüzümüzde, yeşil bulutların üstünde, alaimisema halkaları arasında biraz
gezinelim istedim. Fena mı yaptım dostlar.
Seçimleri ve işe yaramaz yapay
siyasileri hiç olmazsa kısa bir süreliğine unutmak üzere fantezi ufuklarında birlikte
yaptığımız kısa bir uçuştan sonra güncele dönelim dersek: Bu düşünle günün
karanlığına yalpalayarak yaklaştığımda, alacakaranlığın sonrası başlayan yeni
günde yine hangi yapay gündemle karşılaşacaktık acep.
Memleketin bütün radyo ve
televizyonlarında yine bozuk bir siyasi jargonla ve asosyal ifadeyle günü
karşılayacağımın mutsuzluğunu şimdiden yaşamaya başlıyorum. Ne var ki böylesi
akılların da günün birinde, taşıyıcı beyinle birlikte antimateriye dönüşerek
var olan maddeyi makro boyutta sıfırlayacak olması, belki de bana kuantum
perspektifinde gelecek adına umut veriyor kim bilir.
Diğer yanda AKP Hükümetinin yeni
seçimler öncesi; 16 yılda yapmadıkları ne varsa hepsini sanki seçim sonrası
dönemine sıkıştıracakmış masalı bağlamında, memleketin en büyük bilirkişisinin
ağzından salladığı 11 maddelik amentüyü, yine diğerleri gibi sineye çekecek bu
millet anlaşılan.
Hele milli beka ve müktesebat
teraneleri arasında, ‘bir gece ansızın geliriz’ şarkısıyla da makam tutuyorken,
bir anda tekrar bir U dönüşüyle, medet umdukları IMF sarmalının kabalist
labirentlerinde tükürdüklerini yalamaya, Suriye ve Irak Kuzeyinde sıfır çekmeye
ve yine yokları oynamaya hazırlanıyorlar.
Şayet aksini yaparlarsa emperyalist IMF
den para da gelmeyecek. Vah ki ne vah. Bitti tatlı antimateriyal kuantum
hayallerim birden. Ve geldik evrensel geleceğimiz olan kara maddeden, ülkemizin
kara mizahına ne yazık ki bir anda yine. Kılıçdaroğlu’nun zorluğu,
emperyalistin AKP gibi CHP’yi de bütün katmanlarıyla, bilhassa da Kemalist özü
ile elde edemediğinde aranmalıdır. Yani AKP, bu özden yoksun olduğu için emperyaliste
her şeyiyle teslim olmuş ve olmak zorunda olan bir partidir.
O halde sözün özü: Bütün aptallığına
ve geri zekâlılık derecesindeki egosuna rağmen, akıl ve düşünce özeği üstünde
yükselen insan gerçeği üzerine daha fazla zaman ayıralım ki geleceğimizi de
planlamaya hakkımız ve de imkânımız olabilsin. Ve bilelim ki her problemin
kaynağı akıldır ve bütün problemler sadece akılla çözülür. Özetle de; atıp
tutma. Önce DÜŞÜN, DÜŞÜN, DÜŞÜN ki var olduğunu anla…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder