3 Şubat 2019 Pazar

KARA MADDE..



            Alt kat bodrum
            Üst kat uçurum
            İşte budur
            Bize çektiren nefis durum
            Fazla söze gerek yok
            Çünkü gerisi daha da bok
            Ve meclis tam takım açsa da oturum…

            Bağlacında düşünürken aklıma doğru esiverdi birden Kuantum rüzgârı. Düşündüm ki 5 milyon yaşındaki Dünya insanı tarihi, yaklaşık 16 milyar yaşındaki Evren tarihine kıyasla çok körpe kalıyor. Yani insanlık, eskiyen Evrende, sanki yeni doğmuş bir bebek görüntüsü veriyor.

            Dolayısıyla büyük patlamadan itibaren sürekli genişleyen Evren ve zaman halkası içinde bizim zamanımızdan çok daha ilerideki galaksilerde, bizden çok önce var oldukları için de çok daha gelişmiş akıllı - insan veya her ne iseler – canlı yaratıklar olmalıydı. Biz geride bıraktığımız çağlara göre ne kadar gelişmişsek, önümüzdeki çağlarında o kadar gerisindeyiz kuşkusuz. Böylece bizimkiyle milyon yıl öncesinin mağara insanı beyni arasında ki fark neyse, en az milyon yıl ilerimizdeki akıl ile bizimki arasında da benzer asimetrik bir fark olmalıydı elbette.

            Hatta onlar kuvvetle muhtemel, tanrı mefhumunu da çözmüşler ve ebedi yaşamın sırrına da varmış olmalıydılar. Herhalde zaman içinde de geri ileri belgesel, bilimsel, kişisel veya turistik grup gezileri düzenliyor olabilirlerdi bu durumda kuşkusuz.

            Yalnız bugün içinde bulunduğumuz bilimsel seviyede artık biliyoruz. Ki canlı, cansız cisimlerin hepsi, enerji yüklü oldukları için enerji yayarak ancak madde yani varlık olabildiklerinden; enerjileri soğurulduğunda madde varlıklarını da kaybederler. Böylece madde olmayınca ebedi yaşam da bir anlam ifade etmez artık. Bu nedenle de bir gün soğurularak sıfırlayacak olan maddenin, ebedi yaşamının olamayacağı da kendiliğinden anlaşılır.

            Buraya kadar söylediklerimin Kuantumla ne alakası var diye haklı olarak sorduğunuzu tahmin edebiliyorum. O halde cevap vermeye çalışayım: Öyleyse ebedi yaşama da ulaşmış ileri veya üst akıl, istediğinde kütlesini anti madde çeviriyor olmayı da becerebiliyor olmalıdır. Anti maddenin - ki kara madde de denir - Evrenin her noktasında hatta atom altı parçacıklarında da, yani makro ve mikro kozmos da ve her yerde var olabileceği de anlaşıldığından, tam da bu noktada atom altı parçacıkları ile uğraşan Kuantum fiziği, artık zorunlu gerçeğimiz ve geleceğimiz oluyor.

            İşte bu pencereden bakınca da anlayabiliyoruz ki antimateriye dönüşen akıllı varlık ile makro fiziksel gerçeğimizle iletişim kurabilmemiz mümkün görünmüyor. Bizimle iletişimi sadece onlar tek taraflı oluşturuyor ve içimizden dışımızdan atomlarımıza kadar her noktamızdan da bizi yakinen inceleyebiliyor olmalılar herhalde.

            İşte bu yüzden atom altı parçacıkları olan ve her hücremizde dolaşan kütlesiz (anti madde) nötrinolar acaba sonsuz yaşama ermiş ve bizim ancak birkaç bin ya da milyon yıl sonra tanışacağımız gelişmiş akıllı canlılar mı diye düşünüyorum zaman zaman. Yalnız o zaman onların aynı noktada kalmayacaklarını da düşünmemiz gerekiyor elbette. Ki onlar belki de o zaman başlangıç miladının gerisine sıçramış olacaklar ve uzay zaman, onlar için geriye doğru çalışıyor olacaktır herhalde.

            İşte bizim için bunlar bugün ütopya olmaktan öteye geçemiyor. Lakin artık biliyoruz ki bir gün öldüğümüzde hücrelerimiz, atomlarımız ölü bedenlerimizden çözülerek kuantlara ayrışacak ve mikro kozmosta yaşamlarına devam edecekler. Ne var ki bugünkü bilimsel yetersizliğimizle kuantlarımızın nerelerde dolaştıklarından hiç haberimiz olmayacak.

            Ayrıca mikro kozmos da zaman ve mekân mefhumunun nasıl işlediğini de bilmiyoruz. Ama birkaç bin ya da milyon yıl sonra, biliyor olabiliriz kim bilir? Böylece birazda hudut tanımaz akıl gökyüzümüzde, yeşil bulutların üstünde, alaimisema halkaları arasında biraz gezinelim istedim. Fena mı yaptım dostlar.


            Seçimleri ve işe yaramaz yapay siyasileri hiç olmazsa kısa bir süreliğine unutmak üzere fantezi ufuklarında birlikte yaptığımız kısa bir uçuştan sonra güncele dönelim dersek: Bu düşünle günün karanlığına yalpalayarak yaklaştığımda, alacakaranlığın sonrası başlayan yeni günde yine hangi yapay gündemle karşılaşacaktık acep.

            Memleketin bütün radyo ve televizyonlarında yine bozuk bir siyasi jargonla ve asosyal ifadeyle günü karşılayacağımın mutsuzluğunu şimdiden yaşamaya başlıyorum. Ne var ki böylesi akılların da günün birinde, taşıyıcı beyinle birlikte antimateriye dönüşerek var olan maddeyi makro boyutta sıfırlayacak olması, belki de bana kuantum perspektifinde gelecek adına umut veriyor kim bilir.

            Diğer yanda AKP Hükümetinin yeni seçimler öncesi; 16 yılda yapmadıkları ne varsa hepsini sanki seçim sonrası dönemine sıkıştıracakmış masalı bağlamında, memleketin en büyük bilirkişisinin ağzından salladığı 11 maddelik amentüyü, yine diğerleri gibi sineye çekecek bu millet anlaşılan.

            Hele milli beka ve müktesebat teraneleri arasında, ‘bir gece ansızın geliriz’ şarkısıyla da makam tutuyorken, bir anda tekrar bir U dönüşüyle, medet umdukları IMF sarmalının kabalist labirentlerinde tükürdüklerini yalamaya, Suriye ve Irak Kuzeyinde sıfır çekmeye ve yine yokları oynamaya hazırlanıyorlar.

            Şayet aksini yaparlarsa emperyalist IMF den para da gelmeyecek. Vah ki ne vah. Bitti tatlı antimateriyal kuantum hayallerim birden. Ve geldik evrensel geleceğimiz olan kara maddeden, ülkemizin kara mizahına ne yazık ki bir anda yine. Kılıçdaroğlu’nun zorluğu, emperyalistin AKP gibi CHP’yi de bütün katmanlarıyla, bilhassa da Kemalist özü ile elde edemediğinde aranmalıdır. Yani AKP, bu özden yoksun olduğu için emperyaliste her şeyiyle teslim olmuş ve olmak zorunda olan bir partidir.

            O halde sözün özü: Bütün aptallığına ve geri zekâlılık derecesindeki egosuna rağmen, akıl ve düşünce özeği üstünde yükselen insan gerçeği üzerine daha fazla zaman ayıralım ki geleceğimizi de planlamaya hakkımız ve de imkânımız olabilsin. Ve bilelim ki her problemin kaynağı akıldır ve bütün problemler sadece akılla çözülür. Özetle de; atıp tutma. Önce DÜŞÜN, DÜŞÜN, DÜŞÜN ki var olduğunu anla…

                                                                       Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder