İslam
mentalistleriyle AKP bayraklı yeni bir Osmanlı paradigması şişirilmekte olsun, lakin
aciliyetimiz, öte de mecburiyetimiz olan antiemperyalist milli kalkınma, ufukta
zor seçilen bir buluta dönüştü. Erdoğan Hükümetinin tuttuğu bu çıkmaz rota ise,
bir bağımsız milli kalkınmaya değil; ama olsa olsa yeni bir Panislamist Osmanlı
emperyalizmi ile sonunda pruvadan karaya vuran bir yok oluşa götürecektir şanlı
Türkiye gemisini.
Ve hazindir ki bu defa vaktiyle
Osmanlı enkazını mucizevi bir Cumhuriyet idealiyle dimdik ayağa diken bir dahi Atatürk
de yoktur artık başımızda. Dolayısıyla da sonramız iflah etmez bir son da
olabilir ki Allah korusun. Ne var ki Allah’ın kafasız, bağnaz ve aymazları
himaye ettiği şimdiye kadar hiç görülmemiştir. Bakın tarihte yok olan Devletlere,
neden ve hangi gerekçeyle tarihten silinmişlerdi. Hepsinin de sonunu kalitenin
bitip, kantitenin baş olması getirmişti.
İşte beğensek de beğenmesek de gidiş
bu yöne doğrudur. Rusya yanı başındaki Ortadoğu çıkmazında sonu belirsiz ve
hayli endişe verici kargaşaya, sonu gelmez manipülasyonlarıyla neden olan mevcudiyetini,
USA’ ya verdiği sert bir nota ile protesto ederken, şüphesiz Erdoğan’a da bir
işaret fişeği yollamıştı.
‘Bak arkadaş, yürüdüğün yolda, güzelim
Cumhuriyeti dışlayarak ne idüğü belirsiz (oysa belli) bir yöne doğru giderken,
aslında bizim de milli güvenliğimize tasallut ettiğinin farkında mısın?’
Mealinde düşünmediğini bilmiyoruz kuşkusuz. Çünkü komşusunun, çevresine
antiemperyalist bir hikâye anlatırken, çaktırmadan üniter Devlet yapısını terk
ederek ve ufak ufak emperyalist korumalığına soyunmuş federe Derebeyi (ya da
Mafya) Devletçikleri oluşturmasına, şüphesiz ki sıcak bakmayacaklardır Ne Rusya,
Avrasya ne de Asya’nın tüm geri kalanı.
Çünkü bu kargaşada ve üniter otorite
boşluğunda, Anadolu veya Asya toprağına düşecek bir nükleer bomba sadece
Asya’yı değil; ama bütün Dünyayı alev topuna dönüştürecektir. Bu nedenle de
Ortadoğu’daki bu sonu belirsiz macera ve bu anlamsız itiş kakış derhal son
bulmalı, üniter yapılar ve Devlet otoriteleri Birleşmiş Milletler çerçevesinde acilen
yeniden sağlanmalıdır.
Yani özetle, söylenen o ki; şayet bizimle
aynı fikirde değilsen şimdiden unut ki bağımsızlık ve kendinize yeterlik doğrunuza,
vaktiyle Atatürk’e yaptığımız gibi yine yardımcı olacağımız teminatımız, bir
başka Bahara ve bizi tatmin edecek yeni şartlara sarkmasın. Ki birlikte ve
rötarsız düzlüğe çıkalım. Ayrıca yol arkadaşların arasındaki süzme
Amerikancılarla yolunu biran önce ayır ki bizi de davanın ciddiyetine ikna
edebilesin. Yoksa istenmeyen sonuçlar senin iktidarını da bitirecektir.
Mesela son faşist müdahaleler yargı
ve bağımsız medyayı yerden yere vururken İktidar Hükümeti ne kazanmış veya
kazanacaktır. Aslında kendi sonunu hızlandırmaktan başka. Tek adamlığın
cazibesine aşırı kapılıp, hırsından itidalini de kaybederek, iktidarını aynı
çizgiye getiren ve ibretlik bir gidişle siyasi ve biyolojik hayatını aynı
nedenle sonlandıran Menderes, asla unutulmamalıdır. İşte Sözcü ile devam eden
son çuvallama, sonun başlangıcını işaret eden yeni bir göstergedir muhtemelen.
O halde tarihte aynı yolda yürüyen
liderlerin hep benzer kaderleri olduğu gerçeği hiç tesadüf değildir ve bu gerçek
asla yadsınmamalıdır. Esasen belki de aynı korkuyla ve beraberinde yoğunlaşan bir
kinle, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na ‘korkaksın’ demesi, herhalde kendi yüreğindeki
korkunun da bir tepkimesi ve Cumhurbaşkanlığı makamını temsil ettiği için de
siyaset dilinde yeri olmayan jargonuyla, büyük bir siyasi hatasıdır da.
Bizde
işler böyle yürüyorken ve nispeten sakinleyen göçmen sorunu; ama yeni problemler
doğurmaya hazırlanıyorken, Avrupalı zenginleri karabasanlar sarıyor. Sonu
gelmez göç dalgalarının İspanya üzerinden Almanya başta olmak üzere Kuzey
Avrupa’ya yönelmesi, hudutlarda çeşitli varyasyonlarda kedi fare oyunlarına
sahne oluyor, diyor Almanlar. Ee gözü doymaz emperyalist biraderler, kim dedi ki
size arı kovanına çomak sokun diye…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder