Terörün
vatan toprağımızda devam ediyor veya ısrarla ettiriliyor olması, Ordumuzun
Suriye’deki mevcudiyetinin de ister istemez nedeni ve güvencesi oluyor. Afrin,
Menbiç vs. artık neresi, nasıl denk gelirse, bundan sonra da günah bizden gider.
ABD ile de ipler isterlerse kopar. Paşa gönülleri bilir, gerisini de bunlara sebep
olanlar düşünsün artık.
SAHNE I
Sayın Akşener’in Partisi, mevcut
şartlarda Türkiye’mizin en güçlü muhalefet partisi olma yolunda emin adımlarla
ilerliyor. İşte İyi Partinin izleyicilerinin tamamının içeriye giremediği, acil uygulanan
tramvay(!) partisi boykotu nedeniyle de on binlerin kongre mahalline bile
ulaşamadığı; ama bütün engellere rağmen büyük coşkuyla kutlandığı parti Genel
Kongresinden aldığımız izlenim buydu.
Yazmamış
olmayalım ki; şimdi diğer partilerden, bilhassa da AKP’nin anti Erdoğan ve
antiemperyalist milliyetçi kanadından da İyi Parti yönünde gelişecek kopmalar
peş peşe beklenmelidir artık. Bunlara CHP tabanından da İyi Parti hesabına bir
hayli artıların olacağı, kesinlikle hayalcilik olmaz. Çünkü gidişat bunu
gösteriyor.
Şimdiden
bekleyebilirsiniz ki; emperyalist ihtirasların da ağzını sulandıran İyi Parti,
yeni manipülasyonların da hedefi haline gelmiştir artık. İnşallah çürümeden diri
ve taze kalabilirler. Zira bundan böyle Erdoğan’ın yerine Akşener’in resminin
yer alacağı sanki kesinleşmiş gibi duruyor. Buna da artık muktedirden
bıkkınlığı tavan yapmış büyük çoğunluğun, eyvallah diyeceği açıktır. Umalım ki
Vatana, Millete hayırlı olur.
Şimdi
bütün mesele, alışık olduğumuz gibi emperyalist dış kaynaklarla acilen
oluşturulması beklenen bağların, daha yolun başındayken parti yönetimi
tarafından koparılması ve o bağlantılara mutlaka uzanacak olan ellerin
sahiplerinin, derhal partiden ihraç edilmesi gerekmektedir. Ki başlangıç bütün
toplumu kucaklayarak kalıcı olabilsin. Şayet bunu başarabilirlerse bizde
şapkalarımızı saygınlıklarına çıkarabilelim. Ve yeni bir umut oldunuz, ‘hoş
geldiniz Sayın Akşener ve arkadaşları’ diyebilelim.
Umalım
ki İyi Parti CHP için de yeni bir itici bir motor olsun, çünkü CHP’nin buna
ihtiyacı var diyerek, onu kaybetmeyelim temennisiyle şimdilik yetinmek
istiyorum. Kongre salonunun önünde toplanan ve içeriye giremeyen binlerin
yüzlerine baktığımızda, onların gözlerinde de bizimkilerde olduğu gibi umut
kıvılcımlarının parıldadığını gördük.
Yani
onlarda bizler gibi ikircikli menfaat kıpırdanışları taşımayan aynı göz
ifadelerine sahiptiler. Prensipte ayrı partileri desteklemiş olsak da, aramızda
müthiş bir ortak paydanın oluşu, şaşırtıcıydı. Bu vesileyle de milli
duygularımızın pompaladığı ‘acaba ve nihayet mi’ demek ihtiyacında hissettik
kendimizi. İşte bunları tespit etmem, bende bu yazımın da çıkış nedeni oldu…
SAHNE
II
Ağzında
aynı tempoyla sürekli çiğneyerek çürüttüğü sakızı fırlatıp aklın yoluna,
Atatürk’ün altı okunun ışığı altında yeniden girmelidir artık CHP. Ve ikinci
bir Ekmeleddin olayını aklının ucundan bile geçirmemelidir. Yoksa çok yazık
olacak ve ahde vefa sahibi seçmeni ile birlikte, kahır ve hüsran sularında
birlikte boğulacak, atılacak can simitleri dahi batıklara bir fayda
sağlamayacaktır.
Bu
durum ise hepimize karabasan olur ki bunu hiç istemeyiz. İyi Parti henüz bir
erken doğumdur ve zamana ihtiyacı vardır. Yukarıda belirttiğim tehlikelere de
açık ve deneyimsizdir. Biraz daha özgüven kazanması için, tam destekle önünün
açılması lazımdır. Millet inanırsa bu destek de sağlanır. Ve CHP ile muhteşem
bir ikili oluştururlar. Bu da iktidar demektir zaten.
Aynı
bağlamda CHP, kapalı tuttuğu Atatürk şemsiyesini her koşulda tekrar açabilecek yegâne
partidir aslında. O halde acilen de akıl cetvelinin doğrultusunda yerini
almalıdır. Yönetimi ile birlikte atalet uykusundan derhal uyanıp, bünye içinde yapacağı
acil bir iç revizyonla da tam bağımsız, doğru liyakat taşlarını ilk kuruluşta
olduğu gibi tekrar yerlerine oturtarak, silkinmeli ve ikna yoluyla da tüm
seçmenleriyle yeniden kucaklaşmalıdır.
İşte
yeni siyaset perdesi bu iki sahnelik oyunla açılıyor. Zira AKP cephesi 16
yıldır bildiğiniz gibi orada her geçen gün umutsuzluk ve huzursuzluğumuzu körüklemekten
başka da yeni bir şey yok. İşte bu bileşkede herkese iyi seyirler diliyorum…
SAHNE
III
Eğri
otur, istersen de amuda kalk; ama sonunda hep ayaklarının üstünde ancak
doğrulabileceğini de sakın unutma. Yani eğri ile başladığın aklın yolu, seni
sonunda daima doğru olan yolla buluşturacaktır. İşte sıkça kullandığımız aklın
yolu da budur esasen. Ve bu yolun da asla başka sapağı yoktur.
Homosapien
evladını emzirmesini kimden öğrendi sanıyorsunuz. Kuşkusuz ki hayvanlardan.
Çünkü emzirme işini hayvanların insanlardan öğrenmiş olacağını aklın yolu pek
kabullenemiyor. O halde insanoğlu insan gibi yaşamasını da önce hayvanlardan
öğrenmiş olmalıydı.
Şimdi
dini ve kitabı bir kenara koyup, lütfen biraz düşünelim. Veya Kuranın da
defalarca önerdiği gibi biraz aklımızı kullanalım. O halde kâinat dediğimiz, evrenleriyle
dört dörtlük sistemi yaratan ve tanrı olarak betimlenen büyük yaratıcı, acaba
neden insanlara yaşamı öğretebilmek için hayvanları kullanmıştı. Şüphesiz bunun
da bir hikmeti olmalıydı. Yoksa sonunda eşekler cennetine göçmeyi bekleyenler, acaba
bir dahaki gelişlerinde hayvan olarak mı ineceklerdi Dünya’ya. Hep sorup
dururum bunu kendi kendime…
Yukarıda
iki sahnelik oyun demiştim. Lakin bir sahne de benden olsun istedim. Yani insan
olarak tıpkı atalarım gibi at üstünde durmadan giden bir süvari gibi
hissediyorum kendimi; ama nereye gittiğini bilmeden ölüm koşusunda sürekli
atını süren. Oysa onlar koşuların sonunda vardıkları yöreleri daima erdem, uygarlık
ve bilimleriyle tanıştırıp oralarda muhteşem Yeni
Dünya İmparatorlukları oluşturmuşlardı.
Düşmanların
Türk Birliğini yenebilmelerine imkân yoktu. Dolayısıyla da Türk’ü yenebilmeleri
için onu mutlaka boylara ayrıştırmaları gerekiyordu. Şimdi de hedeflendiği gibi,
düşmanları tarafından boylara ayrıştırıldıklarında ise kıçı kırık Emeviler bile
onları zorla Tengri’lerinden, inançlarından edebilmişlerdi.
İslami
tefekkürünü bile tarikatları eliyle elinden alan putperestler, defalarca canını
ve mal varlığını da Haçlı (putlu) seferleriyle gaspa kalkmışlar, kendi varlığını
bile korumaktan aciz olan Arap camiası ise var kalmasını bile tefekkürüne,
erdem ve yüreğine borçlu olduğu Türk evladının, bugün de başının belası olmayı
becermiştir. Acaba Zeytin Dalı nedir, nedendir sanıyorsunuz.
Atatürk
Tük insanının dinine, imanına karışmadığı halde Hilafeti ilga ederken, yobaz
tekkelerini, irtica tarikatlarını vs. neden yasakladı. Türk’ün bağımsız
olmasını, kimseyle göbek bağı olmamasını ve Türk birliğinin içinde emperyalist düşmanların
her daim yeniden ısıtacakları bir takım sönmüş ocaklar kalsın istemiyordu da
ondan. Herhalde bu nedenler ve
çözümlerin doğruluğu bugün daha iyi anlaşılıyordur.
Ne
ki Türk’lerin Atatürk’e kadar süren savruluş ve kendi özünü arayışları, Atatürk
sayesinde tekrar yerine oturmuş ve bu günlere kadar da gelebilmiştir. Bundan
sonrası ise artık yeni bir dirilişe muhtaçtır. Bu nedenle de yukarıdaki iki
sahnenin bir arada mütalaa edilerek birbirine bağlanması, hayati önem
kazanmıştır…
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder