3 Nisan 2018 Salı

SAHNELER..


           Terörün vatan toprağımızda devam ediyor veya ısrarla ettiriliyor olması, Ordumuzun Suriye’deki mevcudiyetinin de ister istemez nedeni ve güvencesi oluyor. Afrin, Menbiç vs. artık neresi, nasıl denk gelirse, bundan sonra da günah bizden gider. ABD ile de ipler isterlerse kopar. Paşa gönülleri bilir, gerisini de bunlara sebep olanlar düşünsün artık.

            SAHNE I

            Sayın Akşener’in Partisi, mevcut şartlarda Türkiye’mizin en güçlü muhalefet partisi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. İşte İyi Partinin izleyicilerinin tamamının içeriye giremediği, acil uygulanan tramvay(!) partisi boykotu nedeniyle de on binlerin kongre mahalline bile ulaşamadığı; ama bütün engellere rağmen büyük coşkuyla kutlandığı parti Genel Kongresinden aldığımız izlenim buydu.

Yazmamış olmayalım ki; şimdi diğer partilerden, bilhassa da AKP’nin anti Erdoğan ve antiemperyalist milliyetçi kanadından da İyi Parti yönünde gelişecek kopmalar peş peşe beklenmelidir artık. Bunlara CHP tabanından da İyi Parti hesabına bir hayli artıların olacağı, kesinlikle hayalcilik olmaz. Çünkü gidişat bunu gösteriyor.

Şimdiden bekleyebilirsiniz ki; emperyalist ihtirasların da ağzını sulandıran İyi Parti, yeni manipülasyonların da hedefi haline gelmiştir artık. İnşallah çürümeden diri ve taze kalabilirler. Zira bundan böyle Erdoğan’ın yerine Akşener’in resminin yer alacağı sanki kesinleşmiş gibi duruyor. Buna da artık muktedirden bıkkınlığı tavan yapmış büyük çoğunluğun, eyvallah diyeceği açıktır. Umalım ki Vatana, Millete hayırlı olur.

Şimdi bütün mesele, alışık olduğumuz gibi emperyalist dış kaynaklarla acilen oluşturulması beklenen bağların, daha yolun başındayken parti yönetimi tarafından koparılması ve o bağlantılara mutlaka uzanacak olan ellerin sahiplerinin, derhal partiden ihraç edilmesi gerekmektedir. Ki başlangıç bütün toplumu kucaklayarak kalıcı olabilsin. Şayet bunu başarabilirlerse bizde şapkalarımızı saygınlıklarına çıkarabilelim. Ve yeni bir umut oldunuz, ‘hoş geldiniz Sayın Akşener ve arkadaşları’ diyebilelim.

Umalım ki İyi Parti CHP için de yeni bir itici bir motor olsun, çünkü CHP’nin buna ihtiyacı var diyerek, onu kaybetmeyelim temennisiyle şimdilik yetinmek istiyorum. Kongre salonunun önünde toplanan ve içeriye giremeyen binlerin yüzlerine baktığımızda, onların gözlerinde de bizimkilerde olduğu gibi umut kıvılcımlarının parıldadığını gördük.

Yani onlarda bizler gibi ikircikli menfaat kıpırdanışları taşımayan aynı göz ifadelerine sahiptiler. Prensipte ayrı partileri desteklemiş olsak da, aramızda müthiş bir ortak paydanın oluşu, şaşırtıcıydı. Bu vesileyle de milli duygularımızın pompaladığı ‘acaba ve nihayet mi’ demek ihtiyacında hissettik kendimizi. İşte bunları tespit etmem, bende bu yazımın da çıkış nedeni oldu…

SAHNE II

Ağzında aynı tempoyla sürekli çiğneyerek çürüttüğü sakızı fırlatıp aklın yoluna, Atatürk’ün altı okunun ışığı altında yeniden girmelidir artık CHP. Ve ikinci bir Ekmeleddin olayını aklının ucundan bile geçirmemelidir. Yoksa çok yazık olacak ve ahde vefa sahibi seçmeni ile birlikte, kahır ve hüsran sularında birlikte boğulacak, atılacak can simitleri dahi batıklara bir fayda sağlamayacaktır.

Bu durum ise hepimize karabasan olur ki bunu hiç istemeyiz. İyi Parti henüz bir erken doğumdur ve zamana ihtiyacı vardır. Yukarıda belirttiğim tehlikelere de açık ve deneyimsizdir. Biraz daha özgüven kazanması için, tam destekle önünün açılması lazımdır. Millet inanırsa bu destek de sağlanır. Ve CHP ile muhteşem bir ikili oluştururlar. Bu da iktidar demektir zaten.

Aynı bağlamda CHP, kapalı tuttuğu Atatürk şemsiyesini her koşulda tekrar açabilecek yegâne partidir aslında. O halde acilen de akıl cetvelinin doğrultusunda yerini almalıdır. Yönetimi ile birlikte atalet uykusundan derhal uyanıp, bünye içinde yapacağı acil bir iç revizyonla da tam bağımsız, doğru liyakat taşlarını ilk kuruluşta olduğu gibi tekrar yerlerine oturtarak, silkinmeli ve ikna yoluyla da tüm seçmenleriyle yeniden kucaklaşmalıdır.

İşte yeni siyaset perdesi bu iki sahnelik oyunla açılıyor. Zira AKP cephesi 16 yıldır bildiğiniz gibi orada her geçen gün umutsuzluk ve huzursuzluğumuzu körüklemekten başka da yeni bir şey yok. İşte bu bileşkede herkese iyi seyirler diliyorum…


SAHNE III

Eğri otur, istersen de amuda kalk; ama sonunda hep ayaklarının üstünde ancak doğrulabileceğini de sakın unutma. Yani eğri ile başladığın aklın yolu, seni sonunda daima doğru olan yolla buluşturacaktır. İşte sıkça kullandığımız aklın yolu da budur esasen. Ve bu yolun da asla başka sapağı yoktur.

Homosapien evladını emzirmesini kimden öğrendi sanıyorsunuz. Kuşkusuz ki hayvanlardan. Çünkü emzirme işini hayvanların insanlardan öğrenmiş olacağını aklın yolu pek kabullenemiyor. O halde insanoğlu insan gibi yaşamasını da önce hayvanlardan öğrenmiş olmalıydı.

Şimdi dini ve kitabı bir kenara koyup, lütfen biraz düşünelim. Veya Kuranın da defalarca önerdiği gibi biraz aklımızı kullanalım. O halde kâinat dediğimiz, evrenleriyle dört dörtlük sistemi yaratan ve tanrı olarak betimlenen büyük yaratıcı, acaba neden insanlara yaşamı öğretebilmek için hayvanları kullanmıştı. Şüphesiz bunun da bir hikmeti olmalıydı. Yoksa sonunda eşekler cennetine göçmeyi bekleyenler, acaba bir dahaki gelişlerinde hayvan olarak mı ineceklerdi Dünya’ya. Hep sorup dururum bunu kendi kendime…


Yukarıda iki sahnelik oyun demiştim. Lakin bir sahne de benden olsun istedim. Yani insan olarak tıpkı atalarım gibi at üstünde durmadan giden bir süvari gibi hissediyorum kendimi; ama nereye gittiğini bilmeden ölüm koşusunda sürekli atını süren. Oysa onlar koşuların sonunda vardıkları yöreleri daima erdem, uygarlık ve bilimleriyle tanıştırıp oralarda muhteşem Yeni Dünya İmparatorlukları oluşturmuşlardı.

Düşmanların Türk Birliğini yenebilmelerine imkân yoktu. Dolayısıyla da Türk’ü yenebilmeleri için onu mutlaka boylara ayrıştırmaları gerekiyordu. Şimdi de hedeflendiği gibi, düşmanları tarafından boylara ayrıştırıldıklarında ise kıçı kırık Emeviler bile onları zorla Tengri’lerinden, inançlarından edebilmişlerdi.

İslami tefekkürünü bile tarikatları eliyle elinden alan putperestler, defalarca canını ve mal varlığını da Haçlı (putlu) seferleriyle gaspa kalkmışlar, kendi varlığını bile korumaktan aciz olan Arap camiası ise var kalmasını bile tefekkürüne, erdem ve yüreğine borçlu olduğu Türk evladının, bugün de başının belası olmayı becermiştir. Acaba Zeytin Dalı nedir, nedendir sanıyorsunuz.

Atatürk Tük insanının dinine, imanına karışmadığı halde Hilafeti ilga ederken, yobaz tekkelerini, irtica tarikatlarını vs. neden yasakladı. Türk’ün bağımsız olmasını, kimseyle göbek bağı olmamasını ve Türk birliğinin içinde emperyalist düşmanların her daim yeniden ısıtacakları bir takım sönmüş ocaklar kalsın istemiyordu da ondan.  Herhalde bu nedenler ve çözümlerin doğruluğu bugün daha iyi anlaşılıyordur.

Ne ki Türk’lerin Atatürk’e kadar süren savruluş ve kendi özünü arayışları, Atatürk sayesinde tekrar yerine oturmuş ve bu günlere kadar da gelebilmiştir. Bundan sonrası ise artık yeni bir dirilişe muhtaçtır. Bu nedenle de yukarıdaki iki sahnenin bir arada mütalaa edilerek birbirine bağlanması, hayati önem kazanmıştır…

                                                                       Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder