Mesela
son günlerde onlarcasına rastladığımız kısaltmalardan biri olan CKD (Cumhuriyet
Kadınları Derneği) gibi kestirme yazılımlar, aslında güzel Türkçemizle birlikte
Cumhuriyet evriminden de kurtulmak isteyenler lehine, dilimize oturtulan
uyarlamalardır. Dilimize yerleştikleri takdirde içerdikleri anlamları anlamak
için zamanla kısaltmalar lügatine ihtiyaç hasıl olur ki arasanız da
bulamazsınız. İşte bu da milli tarihimizin sonu demek olur.
Atatürk Devrimi başlamadan önce,
geleneği itibarıyla devrimciliği özünde hisseden Türk insanı devrime esasen
hazırdı. İşte Atatürk’ün başarısındaki en büyük sır; cepheden cepheye dolaştığı
ve her cephede teşkilatçı liderliğini ortaya koyarak zaferler kazandığı zaman ve
mekânlarda, yaratıcı özünde harmanladığı Türk evladının zekâ işareti olan
evrime dönük bilimsel yapısını da iyi anlamış olmasında gizlidir.
Şimdi bunu idrak etmekten çok uzakta
bir yönetim anlayışı idaresindeki yüce Türk Milleti, işte yine aynı irade, iştiyak,
haz ve özlemle yeni devrimine hazırdır. Eksik olan sadece ve şimdilik Atatürk
gibi bir liderdir. Ve maalesef Tüzük Kurultayından da ümit var mesajlar
alamadığımız ve ana muhalefet kimliğinden uzaklaşan yolda hızla ilerleyen
CHP’nin, ana muhalefet kalma durumunu bile yitirme tehlikesi belirmiştir artık.
Misyoner Bahçeli’nin ise bugüne
kadar ki siyasal icraatlar almanağında, bundan sonra da kendi karadeliğine
kadar herhangi bir düzelme olamayacağı kesindir. Dolayısıyla bahse konu bile
edilmemelidir. Ne ki eski MHP yelkenlisi, şimdi Akşener rüzgârı ve yeni bayrağı
altında tekrar yelkenlerini şişirmeye başlamıştır artık. O halde Vatana,
millete hayırlı olsun demek düşer bize de.
2019(?) seçimlerine yoğun bir
şekilde, OHAL ve KHK gücü desteğiyle, tahammül hudutlarını zorlayarak her türlü
manüpilatif yasal araç ve gereçle hazırlanan muktedirlere karşı, sadece kendinden
menkul şikayet dilekçeleriyle hazırlanan muhalefet ve bilhassa da CHP’nin kuşkulu
ve dayanılamaz çaresizliği ise, uykularımızı kaçırıyor ne yazık ki. İnşallah
aldanıyoruz veya abartıyoruzdur.
Kuzey Suriye’den gelen TSK vurdu,
aldı vs. haberleri iyi güzel de; bu işler şanlı ordumuzun esasen her gerektiği
şerait ve Hükümet vesayetinde, normal olarak yapacağı görevleri kapsamındadır.
Ve Türk ordularının tarihin hiçbir döneminde geri adım attığı görülmemiştir. En
ufak bir (acaba) tereddüdü dahi göstermeden şerefli görevini her daim üstlenmiş
ve düşmanının ümüğüne karabasan gibi çöktüğü hep görülmüştür. Hiç şüpheniz
olmasın ki bundan sonra da böyle olmaya devam edecektir.
Bundan kimsenin kuşkusu olduğunu
düşünemiyorum bile. İyi de sen bundan ve şehitlerimizin kanından kendi sultana
prim çıkaramazsın ve esinlendiğin hamaset rüzgârını kendi seçim kampanyana rant yazamazsın. Şayet
bu noktada anlaşabiliyorsak mesele yok. Yoksa ne demek istediğimi sandık
başında Türk Milletinin milli iradesi, nasılsa hepinize yeniden gösterecek ve
bu gerçeği topunuzun kafasına bir kere daha sokacaktır.
Asla göz ardı edilmemesi gereken bir
husus daha vardır. Şerefli Türk Ordusu, özü, sözü bir, menşei tartışılamaz asil
Türk Milletinin ve de tüm Türk Ulusal varlığını benimseyip ona sahip çıkanların
Ordusudur. Yoksa kendisine Türk diyemeyen menşei belirsiz, çakma Türklerin veya
o yüce kimliğin arkasına egoist menfaatlerle sığınanların değil.
Ve sen mümin seçmen: Sanal Dinler
diyaloğunu kaldır rafa da, sana bahşedilmiş aklını kullanarak, yakana yapıştırılmış
fırkalar kaosundan ilk önce de kendi çıkış yolunu bul. Bırak Hristiyan ajanı,
Vatikan bordrolu çakma Tarikat İmamlarının arkasında eğilip doğrulmayı da,
kaldır kafanı ve aklını kullanarak etrafına bak. İçine düşürüldüğün büyük
tuzağın farkına var artık.
Akıllı olman gerektiği halde okuma tembeli
olduğundan, evinde günlük notlarını, belgelerini saklayacağın bir çetele
dolabın bile yok iken; cep Devleti Vatikan’ın nasıl oluyor da yeraltı
mahzenlerinde 85 Km uzunluğunda, tarihi belgeler, edebi, ilahi, siyasi, bilimsel
kitaplar ihtiva eden ve dış dünyaya da
açık devasa bir kütüphanesi olabiliyor. Ki içinde kendi İslam tarihini bile
bütün özü ve esaslarıyla bulabilirsin.
Bunun
nedeni, cehaletini kullanıp senden kurtulmak üzere, seni hemcinslerinle
boğazlatan Hristiyan’ın, akıl ve erdem yolu olan Kuranı senden önce okuyup,
akıl yolunu bulmasında yatıyor olabilir mi acaba? Akıllı geçinen sense haline
bakmaz, cehaletinin farkında olmaz, geliştiremediğin o güdük aklına rağmen
boyundan büyük fetvaları zırvalar durursun. Çünkü utanman yoktur, ar ve haya
taşımazsın.
Eksiğini kapatmak için önce mütefekkir
ol hiç olmazsa ve aklın yoluna gir. Hanefi, Maturidi, Sufi tefekkürler
bileşkesinden özeği olan İslam’ın Ehli Beyt kaynağını keşfet. Ve düşün bir
kere, sana bahşedilen akıl nasıl oldu da Hristiyanların senden fazla kullandığı
oldu. En azından bunu anlarsın belki de.
Bütün Peygamberler gibi kendisi de
bir Anadolu Türkmen’i olan Hz. Muhammed Kuranı neden Arapça yazdı. Çünkü
başıbozuk olan, kendini arayan ve acilen eğitilmesi gereken Arap’tı, Türk
değil. Çünkü Türk’ün bütün kitaplı Peygamberlerden çok daha öncelerinden beri –
ki tarih öncesi deyimi abartı olmaz - Tanrısı (Tengri) ile tanışıklığı vardı.
Bilinen tarihinde ise asla pagan, putperest, fetişist dönemleri olmadı. Ve her
daim yaratan tek bir(icik) nedene, yaratıcı varlığa inandı. Yani akli özü
itibarıyla doğuştan deistti.
İslamiyet’i öğrenmeden önce, İslam
öncesi Arap Dünyasının pagan kimliğini, içinde yaşadığı kozmopolit, asosyal, harami,
kaotik ve kölelik yaşam kültürünü iyi öğrenip anlaman gerekir ki; neden böylesi
bir dünyanın her şeyden önce tedaviye muhtaç olduğunu da anlayabilesin. Böylece
aynı bağlamda da, erdem sahibi Türk’ün böyle bir tedaviye tarihinin hiçbir
döneminde neden ihtiyacı olmadığını da sentezleyebilmen mümkün olabilir
muhtemelen.
Ve
sen de yüce Atatürk gibi Türk olarak doğmanın sana en büyük Tanrısal bağış
olduğunu özümseyebilirsin. Belki de Türk’ün bütün hasta kavimlerin Doktoru olması
için yaratılmış olduğunu da idrak edebilirsin böylelikle de, kim bilir…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder