20 Nisan 2016 Çarşamba

ENCAM..

            Birinci Dünya Harbi sonrasının harp zengini ABD, şimdilerde rintlerin akşamında veya zevki sefa ile geçmiş bir ömrün son şafağındadır artık. Bütün gücünü Dolar adlı kendi tedavül parasından, dolayısıyla dâhili enflasyonunu da, aslında sürekli emisyonla dışarıya pazarlayan tek yönlü bir Dolar ticaretinden almaktadır. Bugüne kadarki Dünya liderliği konumunu da, tamamıyla bu sayede koruyabilmiştir. Ne ki artık deniz bitmiş ve kara da görünmüştür.

            Dünya ekonomi pazarları ve kaynak devletleri, onlarca yıldır yedikleri Dolar kazığının acısının daha fazla tahammül edilemez olduğunu anlamışlardır nihayet. ABD ise bundan sonra ne yapsa, saltanatını korumak adına tek garantör olarak gördüğü Dolarını zirvede tutamayacağını ve Amerikan rüyasının, Amerikan kâbusuna dönüşmekte olduğunu, istemese de kabul etmek zorunda olduğunun bilincindedir artık.

Aşağı baksa sakal yukarı baksa bıyıktır büyük ustanın(!) encamı bundan böyle. Yani muhalifi, uygulamakla tehdit ettiği gücü de misliyle karşısında bulacağını ve bu dünyada artık ikiyüzlü emperyalist siyasetini yutacak enayi de kalmadığını esefle görmektedir maalesef şimdi. Son incirlik çuval pazarlığını realize eden ve nedense ev hapsinde tutulan gençlerimiz de mütevazı, iddiasız kişilikleriyle, bu gerçeği bir kere daha, durumu anlamamakta ısrar eden suratlara çarpmıştır. Türk Ulusunun özeğini spontane yansıtan bu olay belki küçüktür; ama yedi düvele, özellikle de hala baş Kovboy olduğunu iddia eden Coni Volkır’a verdiği mesaj, boyundan çok büyüktür.

Duruma bakıldığında, bilhassa da büyük torbadan çekmeye alışık olanların, bundan sonra yeni yatırımları planlamaya kalkmadan önce, bir değil artık en az iki defa düşünmeleri ve partnerlerini, hele de yatırım birim değerlerini daha güvenilir seçmeleri gerekecektir ki birlikte sıfırlamasınlar.


Kutlu doğum haftası derken, kutlu doğum sancısı çekmeye başladı sanki millet. Farklı yorum ve görüşlerin yine havada uçuştuğu bir kavram kargaşasında, sanki hiç derdimiz yokmuş gibi gündeme bir de miladi ve İslami doğum tarihleri düşüverdi bir anda. Şayet ille de buna da iki söz söylemek gerekirse; aslında bana ne Milat olarak betimlenen İsa’nın doğum gününden, mademki Müslümansak der geçerim. Ne var ki birileri gibi de değilim. Kendi adıma, önce sapıma kadar Türk’üm, sonra da hiçbir fırkaya aidiyeti olmayan yüce Atatürk gibi, Muhammed ashabı bir Ehli Beyt Müslümanı ve Kemalist’im derim. Böylesi de daha doğru olmaz mı acaba dostlar.


AKPKK cemaatinin onlarcası bir arada sapır sapır dökülüp bok yolunda biterken, bizim aslan Mehmet arada sırada bir kancık kurşunuyla şehit olup ebedi uykusuna yatıyor ve milletinin bağrındaki mukaddes Kabristanda, her zamanki o saygın yerini alıyor. Hepsi nurlar içinde yatsınlar. Ve çok iyi biliyoruz ki; arkalarında gözyaşlarıyla bıraktıkları evlatları, saygın babalarıyla ebediyen kıvanç duyacaklar ve ileride kendileri de sevgili babaları gibi saygın bireyler olacaklardır aziz vatanlarına. Esasen buna ant içtiklerini de, babalarının cenazelerinde, bu yavrularımızın yaşlar akan gözlerinde okumak mümkündür.

Bir tarafta bunlar oluyorken, duyulan, görülen ve okunan o ki; çektiğimiz tüm acıların nedeni olan kirli sarayın, dedikoduları da sona doğru artık tavsamaya başladı. Saraylı biraderler hep birlikte gün sayıyorlarmış artık. Bazıları neleri getirdiklerini değil; ama nelerle saraydan ayrılacaklarının hesabını şimdiden yapmaya başlamışlar bile, söylemiş olalım da. Diğer yanda muhalefet bildiğiniz gibi, en önemli gelişme ise MHP de aydınlığın yolunu tıkayan Bahçeli balonunun, muhtemelen ilk kongrede nihayet patlayacak olması belki de.


CHP de ise esen yeni bir rüzgâr yok. Hele de partiyi çoktan terk etmesi gereken bazı suratların halen işlev sahibi olduğunu gördükçe de, inanın ensemdeki ayva tüyleri bile dikiliyor kendi adıma. Sizinkileri bilemem tabii. Diğer tabirle de bu haliyle CHP “Bu âlemde uyurgezer türbesidir. Temsil edilense zihniyetin ayinesidir” anlayacağınız. Yani güvendiğim dağların, karlı tepelerine dalınca, bu durumdan da hüzün duyuyorum adıma maalesef. Çünkü ya CHP vardır ya da CHP vardır. Eskisi, yenisi yoktur biline. Her şeye sirke döken Bahçeliyi aradan çıkarıp MHP ile acil bir koalisyona gidilmelidir. Çünkü tek bir Türkiye vardır ve o da hepimizin ortak vatanıdır.

Ne demek istediğimizin anlaşılır olması için de herkesten önce Muhterem Kılıçdaroğlu, şapkasını önüne koyup en az iki defa, altın harflerle kazılmış koskoca şerefli CHP tarihi muhtevasını hazmedebilmelidir. Çünkü CHP de tektir. Kurucu partidir. Muhalefetten öte, partiler üstüdür. Ve her şeylerden önce de bunun anlaşılması, benimsenmesi sonra da sahiplenilmesi gerekir…


Bu arada Almanya Başbakanı Merkel’in vatandaşlarına “Türk Devletini kamuya açık yerlerde eleştirmeyin” demesi bana ilginç geldi doğrusu. Çünkü bilhassa da “Türk Hükümeti” yerine “Türk Devletini” tabirini seçmesi hayli manidardı. Demek ki vatandaşları Türk Devletine her şeyi kapalı alanlarda söyleyebileceklerse, başındaki üç buçuk kendini bilmezin günahının kefaretini ödemekle yükümlenen Türk Milleti, kime ne yapmıştır da böyle aşağılanmayı hak etmiştir diye, Hanımefendiye sorası geliyor insanın.

Çünkü Devlet tabiri Milleti de içerir. Hükümet tabiri ise sadece meclis bürokratını ihtiva eder. Merkel de bunu bilmiyor olamaz herhalde. Yoksa Merkel acaba “Devleti” devreye sokarak “Yahu bunları siz tepenize oturtup, hala da sırtınızda taşımıyor musunuz? Sizi nasıl ayrı tutmamızı isteyebilirsiniz. Ölmeden önce uluslararası mahkemede, mutlaka yargılanacak olan Erdoğan’ın yanında aslında seçmeni de birlikte yargılanmalıdır.” imasıyla, özellikle Türk Milletine de ayrı bir mesaj mı vermek istemişti acaba??? Her ne ise, en iyisi trajediyi gırgıra sarıp biz gülelim ağlanacak halimize yine de, belki avunuruz…


Sözün özüne gelirsek: Eldekilerden kurtulunca, yerine getireceklerimizin önce kalan enkazı temizleyip, dış borçları sıfırlayıp, sonra da ülkemizin acil ihtiyaçlarını en kısa zamanda giderecek mental ve kararlılıkta olabilmeleri için mevcut adayların, bilhassa da milli bekamız ve vazgeçilemez Kemalist ilkelerimiz doğrultusunda, kendilerini tepeden tırnağa revize etmeleri gerekecektir.

Çünkü kendilerini bekleyen ağır ve sorumluluklarla dolu yeni misyonla başa çıkabilmeleri için, şu anda yansıttıkları görüntü pek ümit vermiyor doğrusu. Doğrucu Davut olmak zor iştir. Çünkü yalnız bırakır insanı; ama doğruculuk olmazsa da olmazdır. Zira insanı özgün kılar, huzur verir, sorumluluktan da azat eder hani. O halde doğrucu olmak için de önce tarafsız; ama bilinçli ve adil olmayı tavsiye edelim birbirimize mutlaka…

                                                                      Serendip Altındal

Video Kanalım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder