Hiçbir
anne yavrusunu sefalet çekmesi için doğurmaz. Ne var ki, yavruların gelecekleri
aydınlık değilse, analar doğurdukça da sefalet doğru oranda artar. Yani dünyaya
gelen her 3-5 çocuk, fazladan 3-5 yeni sefil demek olur o takdirde. Aynı
bağlamda da, ileride sefilleri oynayacak bir cemiyetin alt yapısının yavaş
yavaş inşa edilmesiyle de özdeştir bu durum şüphesiz.
Sefiller
oluştukça da sefalet girdabının anaforunda dönüp duran, boğulmaktan kurtulmaya
çalışan vasıfsız ve ucuz emekçilerden oluşan yığınlar, seç, beğen, al
pazarlarında çağlar öncesinin köle mezralarında olduğu gibi, yeni sahiplerini
bekliyor olacaklardır. Oysa hiçbir insanoğlu sefilleri oynamak, köle olmak için
dünyaya gelmez; ama birileri işte tam da bu yüzden sizlere, en değerli meta
olan açık insan kaynağı doğurun diyor yurdumun geleceğinin anneleri bilesiniz!
Tıpkı
da bir zamanlar Almanların işçilerimizi alırken, dişlerine, kuşlarına bile bakarak
seçtikleri düzeyde, yeni pazarlara ucuz işçi ihraç eden bir açık pazar olacak tüm
varlığımız; anlaşılan yine benzer bir paradoksa sokuldu. İşte 13 yıllık AKP
iktidarının ülkemin insanını getirdiği acınası durum budur sadece. İlle de AKP
diyenler, şimdi rozetini de yakalarına takabilirler bundan böyle artık, onlara hayırlı
olsun.
Tabii
biraderlerin son günlerine kadar aynı görev anlayışıyla(!) mevcut sefaletin üstüne
koyacakları artı artığı da yadsımamak kaydıyla yapıyoruz bu tespiti. Çünkü hu
iktidarsızların geçen her yılları, mevcut olan sefalet zincirine yeni bir halka
eklemektedir. Şimdi kayıtsız kara para cenneti haline gelmiş olan ülkemizdeki
bizim olmayan ve yarın gelirken olduğu gibi yine bir gecede uçup kaçacak olan sanal
para bolluğuna bakıp da, kedinin ciğere baktığı gibi iç geçirmeyin sakın.
Kedinin hiç olmazsa bir hayali vardır.
Büyüklerin
çok daha önceden, sıkışmış ve riskli bölgelerde gerektiğinde nükleer başlıklı
konvansiyonel çözümler tasarladıkları bir Dünya da, bizdeki içi boş kafalarla sonda
bize ne nasip olacaktır ki acep? Hele de yakında, çevremizi saran beton
bataklığında, yeşile hasret birlikte boğulunca, öbür tarafta buluşuruz nasılsa
ve daha iyi de anlamış oluruz artık birbirimizi mutlaka. Şayet daha önceden de nükleer
başlıkların altında buharlaşmamışsak.
Aynı
bağlamda soyulmak da asla kaderin olamaz. Sende en az soyguncun kadar insansın,
senin de özlem, istek, ihtiras ve hayallerin vardır. O halde hiç olmazsa
olduğun gibi var olmak, sahip olduğunu muhafaza etmek ve öyle de kalmak
istiyorsan, etkiye anında tepkini koymalısın. İşte bu yüzden de aç gözünü
artık. Çünkü tükenmek üzeresin ve seni bitirmek üzereler.
Damını
kaz sürüsü istila etmişse, senin de burnun pislikten arınmaz. Hemen işi gücü
bırakıp sürüyü kovalaman farz olmuştur artık. Sen anladın işte, nereye varmak
istediğimi. Bil ki, aynen de bu durumdasın. Vaktiyle sahibi olduğun hasat
tarlalarında şimdi boynu bükük yaban otu gibi kaldın. Böyle yaşayamazsın ve
senden olanı da yaşatamazsın. Toparlan kendine çeki düzen ver, zira başka da alternatifin
kalmadı. Yani elinden tutan çekip götürmesin bir yerlere seni artık.
Tam
da Haziran seçimlerinde biraz akıllanmaya başladığını düşünüyorken, sonra
yediğin herzeye bak. Zorbanı yine tek başına, kendi mevcudiyetine muktedir kıldın. Sana akıl
ermiyor, çünkü akıl işi değil yaptığın. Akıl ve etik yoksunu kişilik
bozukluklarının seni kontrol altına aldığına bakılırsa da; söyle meczup musun
yoksa sen. Çünkü ancak o nedenle bir özrün var demektir kardeş.
İşte
belki de böyle olman için, insan gibi beslenemeyesin diye kuru ekmeğe ve kuş
yemine muhtaç hale getirdiler seni. Arada iki tek bile atamayacak durumdasın, oysa
atabilseydin belki kafan daha sağlıklı çalışabilirdi. Bırak teki de ayrana bile
muhtaç hale getirdi sahibin seni. Ve yakında, her gün kendi paranla önüne
atılan, o ekmeği bile alamayacaksın bilesin…
Tek milli kaynağımız artık vasıfsız
insan gücümüzdür. İşsiz olmayı bırakalım da, bedava çalışacak bir staj yerine
bile muhtaç hale getirilmiş yeni mezun çocuklarımızın da bu sınıfa dâhil
olduklarını bilelim. Bu yokluğun yanında, şimdi milli müktesebatlarının geleceği
dahi kırmızıçizgiye dayanmıştır artık.
Bir
dönemlerin tek sahibi olduğu Ortadoğu da, şimdilerde iktidarsız iktidarı
tarafından, yalnızlığın itibarsız bir mağduru haline getirilmiş olan ülkemiz, tepişmeye
hazırlanan aygırların ayakları altında kalmak tehlikesiyle de yüz yüzedir artık.
Arkasında durduğunu sandığı NATO dağının karlar altında olduğunu ve tüm lojistik
yollarının kapalı olduğunu dahi göremez durumdadır. Ana sorunsalı haline gelmiş
ansız ve kişiliksiz iktidarsızları sayesinde ne yazık ki.
Emperyalist ihtirasların, sinsi
Siyonist entrikaların yamalı bohçaya dönüştürdüğü bir zamanların medeniyetler
beşiği olan tarihi Ortadoğu, bugün Kuzey rüzgârlarının yuvalarından savurduğu
gözü yaşlı milyonlarıyla için için ağlamaktadır artık. Çağların gerisinde
kalmış din kavgalarının batılı altında ezilmiş meczup kafalardan da, derdine
derman aramaktadır çaresizce hala.
“Ne
oldu bize”, “kime ne yaptık ki” soruları, göç yollarında sahillere vuran, hayatlarının
baharında yaşamlarından koparılan cansız yavruların şaşkın; ama sorgularken
donmuş fersiz gözlerinde, hazin çığlıklara dönüşmektedir sanki. Oysa kaderleri
olan melanetin sorumlusu Batılı emperyalist çakallar ise, “bize ne onlardan,
bırakalım birbirlerini yesinler” demektedirler, sığınmaya koşarken heder
oldukları cephelerde.
Diğerleri
de, “Türkler baksın onlara, başka işleri ne, nasılsa kendi din kardeşleri,
birde üstüne para mı vereceğiz” demektedirler. Yani Batılı dediğiniz budur
aslında. İşte tam da bu noktada artık sormadan geçemeyiz. Ya siz ne diyorsunuz
bu işlere bakalım bizim iktidarsızlar? Soralım; ama ne cevap alacağımızı da
biliyoruz aslında. “Millet alışmaya alıştı nasıl olsa” diyeceklerdir kuşkusuz
yine…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder