12 Aralık 2015 Cumartesi

SON MİLLİ KAYNAK..

           Hiçbir anne yavrusunu sefalet çekmesi için doğurmaz. Ne var ki, yavruların gelecekleri aydınlık değilse, analar doğurdukça da sefalet doğru oranda artar. Yani dünyaya gelen her 3-5 çocuk, fazladan 3-5 yeni sefil demek olur o takdirde. Aynı bağlamda da, ileride sefilleri oynayacak bir cemiyetin alt yapısının yavaş yavaş inşa edilmesiyle de özdeştir bu durum şüphesiz.

Sefiller oluştukça da sefalet girdabının anaforunda dönüp duran, boğulmaktan kurtulmaya çalışan vasıfsız ve ucuz emekçilerden oluşan yığınlar, seç, beğen, al pazarlarında çağlar öncesinin köle mezralarında olduğu gibi, yeni sahiplerini bekliyor olacaklardır. Oysa hiçbir insanoğlu sefilleri oynamak, köle olmak için dünyaya gelmez; ama birileri işte tam da bu yüzden sizlere, en değerli meta olan açık insan kaynağı doğurun diyor yurdumun geleceğinin anneleri bilesiniz!

Tıpkı da bir zamanlar Almanların işçilerimizi alırken, dişlerine, kuşlarına bile bakarak seçtikleri düzeyde, yeni pazarlara ucuz işçi ihraç eden bir açık pazar olacak tüm varlığımız; anlaşılan yine benzer bir paradoksa sokuldu. İşte 13 yıllık AKP iktidarının ülkemin insanını getirdiği acınası durum budur sadece. İlle de AKP diyenler, şimdi rozetini de yakalarına takabilirler bundan böyle artık, onlara hayırlı olsun.

Tabii biraderlerin son günlerine kadar aynı görev anlayışıyla(!) mevcut sefaletin üstüne koyacakları artı artığı da yadsımamak kaydıyla yapıyoruz bu tespiti. Çünkü hu iktidarsızların geçen her yılları, mevcut olan sefalet zincirine yeni bir halka eklemektedir. Şimdi kayıtsız kara para cenneti haline gelmiş olan ülkemizdeki bizim olmayan ve yarın gelirken olduğu gibi yine bir gecede uçup kaçacak olan sanal para bolluğuna bakıp da, kedinin ciğere baktığı gibi iç geçirmeyin sakın. Kedinin hiç olmazsa bir hayali vardır.

Büyüklerin çok daha önceden, sıkışmış ve riskli bölgelerde gerektiğinde nükleer başlıklı konvansiyonel çözümler tasarladıkları bir Dünya da, bizdeki içi boş kafalarla sonda bize ne nasip olacaktır ki acep? Hele de yakında, çevremizi saran beton bataklığında, yeşile hasret birlikte boğulunca, öbür tarafta buluşuruz nasılsa ve daha iyi de anlamış oluruz artık birbirimizi mutlaka. Şayet daha önceden de nükleer başlıkların altında buharlaşmamışsak.

Aynı bağlamda soyulmak da asla kaderin olamaz. Sende en az soyguncun kadar insansın, senin de özlem, istek, ihtiras ve hayallerin vardır. O halde hiç olmazsa olduğun gibi var olmak, sahip olduğunu muhafaza etmek ve öyle de kalmak istiyorsan, etkiye anında tepkini koymalısın. İşte bu yüzden de aç gözünü artık. Çünkü tükenmek üzeresin ve seni bitirmek üzereler.

Damını kaz sürüsü istila etmişse, senin de burnun pislikten arınmaz. Hemen işi gücü bırakıp sürüyü kovalaman farz olmuştur artık. Sen anladın işte, nereye varmak istediğimi. Bil ki, aynen de bu durumdasın. Vaktiyle sahibi olduğun hasat tarlalarında şimdi boynu bükük yaban otu gibi kaldın. Böyle yaşayamazsın ve senden olanı da yaşatamazsın. Toparlan kendine çeki düzen ver, zira başka da alternatifin kalmadı. Yani elinden tutan çekip götürmesin bir yerlere seni artık.

Tam da Haziran seçimlerinde biraz akıllanmaya başladığını düşünüyorken, sonra yediğin herzeye bak. Zorbanı yine tek başına,  kendi mevcudiyetine muktedir kıldın. Sana akıl ermiyor, çünkü akıl işi değil yaptığın. Akıl ve etik yoksunu kişilik bozukluklarının seni kontrol altına aldığına bakılırsa da; söyle meczup musun yoksa sen. Çünkü ancak o nedenle bir özrün var demektir kardeş.

İşte belki de böyle olman için, insan gibi beslenemeyesin diye kuru ekmeğe ve kuş yemine muhtaç hale getirdiler seni. Arada iki tek bile atamayacak durumdasın, oysa atabilseydin belki kafan daha sağlıklı çalışabilirdi. Bırak teki de ayrana bile muhtaç hale getirdi sahibin seni. Ve yakında, her gün kendi paranla önüne atılan, o ekmeği bile alamayacaksın bilesin…


            Tek milli kaynağımız artık vasıfsız insan gücümüzdür. İşsiz olmayı bırakalım da, bedava çalışacak bir staj yerine bile muhtaç hale getirilmiş yeni mezun çocuklarımızın da bu sınıfa dâhil olduklarını bilelim. Bu yokluğun yanında, şimdi milli müktesebatlarının geleceği dahi kırmızıçizgiye dayanmıştır artık.

Bir dönemlerin tek sahibi olduğu Ortadoğu da, şimdilerde iktidarsız iktidarı tarafından, yalnızlığın itibarsız bir mağduru haline getirilmiş olan ülkemiz, tepişmeye hazırlanan aygırların ayakları altında kalmak tehlikesiyle de yüz yüzedir artık. Arkasında durduğunu sandığı NATO dağının karlar altında olduğunu ve tüm lojistik yollarının kapalı olduğunu dahi göremez durumdadır. Ana sorunsalı haline gelmiş ansız ve kişiliksiz iktidarsızları sayesinde ne yazık ki.

            Emperyalist ihtirasların, sinsi Siyonist entrikaların yamalı bohçaya dönüştürdüğü bir zamanların medeniyetler beşiği olan tarihi Ortadoğu, bugün Kuzey rüzgârlarının yuvalarından savurduğu gözü yaşlı milyonlarıyla için için ağlamaktadır artık. Çağların gerisinde kalmış din kavgalarının batılı altında ezilmiş meczup kafalardan da, derdine derman aramaktadır çaresizce hala.

“Ne oldu bize”, “kime ne yaptık ki” soruları, göç yollarında sahillere vuran, hayatlarının baharında yaşamlarından koparılan cansız yavruların şaşkın; ama sorgularken donmuş fersiz gözlerinde, hazin çığlıklara dönüşmektedir sanki. Oysa kaderleri olan melanetin sorumlusu Batılı emperyalist çakallar ise, “bize ne onlardan, bırakalım birbirlerini yesinler” demektedirler, sığınmaya koşarken heder oldukları cephelerde.

Diğerleri de, “Türkler baksın onlara, başka işleri ne, nasılsa kendi din kardeşleri, birde üstüne para mı vereceğiz” demektedirler. Yani Batılı dediğiniz budur aslında. İşte tam da bu noktada artık sormadan geçemeyiz. Ya siz ne diyorsunuz bu işlere bakalım bizim iktidarsızlar? Soralım; ama ne cevap alacağımızı da biliyoruz aslında. “Millet alışmaya alıştı nasıl olsa” diyeceklerdir kuşkusuz yine…

                                                                      Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder