Seçim
sonuçları açıklandıktan sonra, hemen yeni dönem vurgunlarının planlanmasına
oturan birileri kafa kafaya çalışırken, diğer taraftan da ağlayan çocuğu
avutmak amacıyla ona elmaşekeri uzatır gibi, millete de avunsun ve yeni
algılara yönlensin diye gündem üstüne gündem fırlatmaya başladılar yine. İşte AKP
ile başlayan ve 14 yıldır değişmeyen tek ana gündem de budur, fazlası değil
bence. O da tartışılamıyor, yaşanıyor – ya da fıtratımız(!) oluyor - sadece.
Kim
neyi nasıl yazarsa, gündem o kabul edildiği için de millete fazla bir seçim
hakkı kalmıyor aslında. Yani yurdumuzda gündemi maalesef, vatandaşın okuduğu yandaş
gazetenin köşe yazarı belirliyor sadece. İyi de ondan da sahiden bilmesi
gerekeni öğrenebildiğini mi sanıyor vatandaş acaba? Vatandaşın birisi de
soruyor; yeni hükümet ne zaman kuruluyor? Aslında yasaya uyulmalıymış. O halde
el cevap:
Yasa,
yusa
Sana
mı kaldı?
Boş
ver be ansız Musa…
Yani hukuktan guguk yapılmış,
hukukçusunu getir, götür valesi yapmış bir ülkede, adamın canı ne zaman isterse
o zaman kurar hükümetini. Haydin var mı itirazı olan bakalım! Karşı taraftan bir
diğeri de ‘2023 de Cumhuriyeti yıkacağız’ diyor. Yıkacaklarmış,,, kafaya bak sen! Taş
atsan taş kırılır Valla! Çünkü ne desen almaz böyle kafa, mermer bile bu türden
daha akıllıdır. Dahası değmez, geçiniz efendim…
Oysa
vatandaş için mutlaka en doğru olanı, kendi kültür birikimi ile kendi gündemini
kendisinin oluşturmasıdır. Yazarları ise kendi beyin fırtınasında lojistik malzeme
olarak kullanmalıdır her çağdaş ve aydın birey aslında. Acaba bizde de böylemi
oluyor bu işler? Ne gezer(!). Çünkü aynı zamanda ‘seçmen’ de denilen; ama bir
türlü çağdaş olamayan vatandaş birey, çoğunlukla da ‘al Allahım emanetini’
konumundadır ülkemizde ne yazık ki.
İnanmıyor
musunuz? O halde bakınız son 13 yıldır yaşadığınız ve adil bir düzeyde reyinizi
kullandığınızı sandığınız, kazananı bile şaşırtan seçim sonuçlarına. O zaman ne
demek istediğim daha iyi anlaşılır sanıyorum. Yani bu tabloyu çizen veya ona
fırça olan vatandaşın arkasını, önünü ve ondan sonrasını görebilecek hali,
melali, seküler kimliği yoktur. Böyle bir durumunsa ‘muhalefet yok ki’ bahanesi
de olamaz. Hele bunlara bir de hala kararsız rey kullanmazlar da ilave
edilirse; işte tam da böyleleri için, her anlamda zengin Türkçemizde kullanılır
ve yerine de cuk oturur ‘al Allahım emanetini’ deyimi.
Futbolda
olduğu gibi, bütün diğer spor branşlarında da esas alınması gereken bir kaide
vardır. Bu da, tartışmasız, itirazsız, hakeme bile gerek bırakmayan bir sonuç
elde etmek istiyorsan, önce rakibinin bütün zafer yollarını ezici gücünle tıkamalısın
mesajıdır, çalıştırıcılarının sporcularına her vesilede verdiği. Ve bundan
çıkartılan sonuç ise, her zaman kendine bakmalı, güçlü olmalı ve kurallara
uymalısındır.
Kendi
konumuza gelirsek; 13 yıldır gasp, soygun ve adam kayırmaktan, öz
kaynaklarımızı yabancılara peşkeş çekmeye, dış borçları katlamaktan, milli
eğitimi ve adil düzeni yok etmeye, sonunda milli müktesebatı paylaşıma açmak
adına müstevli masasına yatırmaya kadar her başarıya(!) imza atan bir parti, ne
yazık ki hala iktidar olabiliyor ülkemizde.
Bu da seçmen denilen ve bu eserin tek mucidi(!) olan vatandaşın, yeterli
güçte – çağdaş kültür düzeyinde – olmadığının göstergesi demek oluyor aslında. Çağdaş
kültür ise kısaca, belgeseli bilmek ve emsalleri gibi kimliği adına,
ulusal bütünlüğüne sadık kalmak olarak tanımlanabilir.
Şimdi
aynı durumun komşu Yunanistan da bile olabileceğini iddia edebilirmisiniz?
Bırakın böyle bir durumu yaşamış olmayı, adamlar bilakis AB içinde bile bir
Sosyalist Partiyi iktidara taşıyabilecek kadar özgün kafalı olduklarını
ispatladılar. Şimdi onlar için de ‘al Allahım emanetini’ diyebilirmisiniz? Aman
sakın ha! Çarpılısınız Vallahi…
2015
yılında çağdaş dünyanın iddialı bir Türkiye Cumhuriyetinde, kimliği hala
tartışma konusu olan, yeni seçim kazancı ile de kendini emniyette hisseden şaibeli
bir Cumhurbaşkanı çıkıp, ‘rejim değişikliği laflarıyla birbirimizi
yormayalım’ derken, hazindir; ama
kimleri temsil ettiği yine anlaşılamıyor doğrusu. Sonra da bütün diğerleri gibi,
havada fırfır dönen bu sözlerinden, sağlıklı bir anlam çıkarmamız bekleniyor.
Başka
hangi gündemden bahsetseydim ki. Başınızda yeteri kadar yok mu zaten. Ben zihin
denizinizde fırtına koparmak yerine, harelenme oluşması umuduyla küçük bir taş
attım sadece. Hoş görün lütfen…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder