2 Aralık 2014 Salı

YENİ HAÇLI RİTÜELİ..

             Papa geldi ve yeni Haçlı cemaatleri buluşması, yeni İstanbul’un uzun kuleleri gölgesinde, geçmişin Konstantinople ruhu ile huşu içinde kutlandı. Katolik patronu Papa'nın himayesinde Ortodoks liderleri, salya sümük birbirlerine yumuldular ve muhabbet tazelediler. Bu muhabbetler devam ederken bizim muhteremler, Aksaraylarında açılım oyununa yeni seçim mizansenleri işlemekteydiler.

             Yani bizimkiler, yerleşik klasik ilkellikleriyle, alışıldık küçük menfaat hesaplarına odaklanırken, Hıristiyan biraderlerin kafalarında sürüyle tilki birdirbir oynuyordular. Onların cephesinde uluslar üstü yeni Haçlı ittifakı pekiştiriliyorken, bizim safta seçmen yaftalı torbacı farkındasızlar, günlük yaşamlarına umursuzca devamdaydılar.

            Vatan toprağımın üstünde baykuşlar uçuşuyor, Vatikan Şeytanı ritüellerini sergiliyorken, İstanbul yeni bir güne uyanıyor, Erdoğan ve yol arkadaşları fütursuzca; ama misyonlarını yerine getirmenin huzuruyla(!) yine kendi âlemlerine dalıyorlardı. Muhtemelen de daha şimdiden, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhur Başkanına eşitlenen(!) terörist başıyla birlikte, BM kürsüsünde alınacak barış ödülünün(!) havasına girmişlerdi.


            Papa'nın Şeytan ayinlerine ve özündeki Haçlı İluminati ritüeline, Erdoğan'ın zırhlı Mercedes’i yerine, ucuz bir halk arabasıyla gitmesi; aslında o Mercedes’in sahibine verilmiş bir kontra mesajdı. Aynı bağlamda da bizim fakir Müslüman Yurttaşlara bir empati köprüsü oluşturarak, Vatikan Devletinin siyasi duruşunu, profesyonel bir siyasi havasında ustaca politize ediyor ve kişisel ambiyansını uluslararası statüde cilalıyordu. Yani anlayacağınız bizden başka bütün Katolik, Ortodoks ve Protestanlar göz göze, diz dize Haçlı buluşmasını sembolize ediyor ve yeni; ama sinsi umutlarla, geleceğe sırtımızdan göz kırpıyorlardı, İstanbul’umuz da.

            Oysa aynı saatlerde yeni Haçlının emir komuta merkezi ABD de, hükümetin, halklarını ciddiye almayan individüel tarafgirliğine artık yeter diyen protesto güruhları, caddeleri doldurmaktaydı. Ve ABD geleceğinin hiç de umut vermeyen kara bulutları, gökyüzünü giderek kaplamaktaydılar.

            Bense karışık duygularımın rahat vermediği, bir uykusuz gecenin şafağında, penceremden Marmara’ya bakarken bunları düşünüyordum. Kuzeyde ki karşı tepelerin ardında, doğduğum ve gençlik yıllarımın geçtiği dünya incisi o yeşil İstanbul’u hüzünle anımsıyordum. Bugünse yeşili, birbiri peşine oluşan beton mezarların koynunda tozlu griye dönüşmüş, gençliğimin o güzelim İstanbul’undaydı aklım.

            Vicdan hırsızı kanı bozuklar, sadece İstanbul’umuzu değil, bütün memleketi giderek beton mezarlığına dönüştürürken, dikkat ettiyseniz reklam panolarının başköşesinde ki "LÜKS KONUTLAR" yalanının altında, mutlaka binaların yeşil manzaralı maket resimlerini de görüyor olmalısınız. Bu resimleri reklam panolarına koyarken, yeşili olmayan konutları kimseye satamayacaklarının farkında olduklarını itiraf ediyor ve yedikleri herzenin bilincinde olduklarını da ortaya koyuyorlar aslında.

            Pekiyi neden aksini yapıyorlar diye soruyorsanız, bunu insana benzeyen görüntülerinin altında yatan ortak paydalı hayvani dürtülerinde aramanız gerektiğini de bilmelisiniz. Bir yandan son yeşilimiz de giderek yok ediliyorken, acaba dolandırıcı olarak tescil edilmemek adına, beton yığıntılarının arasında bahçe tanzimi adına bıraktıkları bir kaç metrekarelik çimen görüntülü otluk alanları mı kastediyorlar diye, o katları almadan önce sormak gerekiyor aslında. Yoksa yeşilden anladıkları sahiden bu mudur, bu ansızların...
           

            Ne var ki son saatli bombayı Yargıtay kurdu yine. Yüzde 10 barajının kaldırılması meselesinin, bizim yerli Conilerin uykularını kaçıracağı kesindir. 12 senelik rehavet uykusundan korkuyla uyanırken, bakalım nasıl önlemler almaya çalışacaklar, ne gibi katakulliler kurgulayacaklardır. Hele de izahı biz bilişimcileri tatmin etmeyen bir arıza bildirgesiyle, akamete uğrayan şaibeli Mernis projesinin, hem de seçimler öncesi, yeni tasarımlarda olduğu bu günlerde. Çünkü seçim barajının kaldırılması, bütün oyunlarını bozacaktır. Bilgisayar manipülasyonları da bu defa kendilerini kurtaramayacaktır. İşte bu da onları fazlasıyla rahatsız etmektedir aslında ve korkuları bilin ki çoktan tavan yapmıştır...
                                                                                                                                                                                                                           Serendip Altındal




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder