Papa geldi ve yeni Haçlı cemaatleri buluşması, yeni İstanbul’un uzun
kuleleri gölgesinde, geçmişin Konstantinople ruhu ile huşu içinde kutlandı.
Katolik patronu Papa'nın himayesinde Ortodoks liderleri, salya sümük
birbirlerine yumuldular ve muhabbet tazelediler. Bu muhabbetler devam ederken
bizim muhteremler, Aksaraylarında açılım oyununa yeni seçim mizansenleri
işlemekteydiler.
Yani bizimkiler, yerleşik klasik
ilkellikleriyle, alışıldık küçük menfaat hesaplarına odaklanırken, Hıristiyan
biraderlerin kafalarında sürüyle tilki birdirbir oynuyordular. Onların
cephesinde uluslar üstü yeni Haçlı ittifakı pekiştiriliyorken, bizim safta
seçmen yaftalı torbacı farkındasızlar, günlük yaşamlarına umursuzca
devamdaydılar.
Vatan toprağımın
üstünde baykuşlar uçuşuyor, Vatikan Şeytanı ritüellerini sergiliyorken,
İstanbul yeni bir güne uyanıyor, Erdoğan ve yol arkadaşları fütursuzca; ama
misyonlarını yerine getirmenin huzuruyla(!) yine kendi âlemlerine dalıyorlardı.
Muhtemelen de daha şimdiden, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhur Başkanına
eşitlenen(!) terörist başıyla birlikte, BM kürsüsünde alınacak barış
ödülünün(!) havasına girmişlerdi.
Papa'nın Şeytan ayinlerine
ve özündeki Haçlı İluminati ritüeline, Erdoğan'ın zırhlı Mercedes’i yerine,
ucuz bir halk arabasıyla gitmesi; aslında o Mercedes’in sahibine verilmiş bir
kontra mesajdı. Aynı bağlamda da bizim fakir Müslüman Yurttaşlara bir empati
köprüsü oluşturarak, Vatikan Devletinin siyasi duruşunu, profesyonel bir siyasi
havasında ustaca politize ediyor ve kişisel ambiyansını uluslararası statüde
cilalıyordu. Yani anlayacağınız bizden başka bütün Katolik, Ortodoks ve
Protestanlar göz göze, diz dize Haçlı buluşmasını sembolize ediyor ve yeni; ama
sinsi umutlarla, geleceğe sırtımızdan göz kırpıyorlardı, İstanbul’umuz da.
Oysa aynı saatlerde
yeni Haçlının emir komuta merkezi ABD de, hükümetin, halklarını ciddiye almayan
individüel tarafgirliğine artık yeter diyen protesto güruhları, caddeleri
doldurmaktaydı. Ve ABD geleceğinin hiç de umut vermeyen kara bulutları,
gökyüzünü giderek kaplamaktaydılar.
Bense karışık
duygularımın rahat vermediği, bir uykusuz gecenin şafağında, penceremden
Marmara’ya bakarken bunları düşünüyordum. Kuzeyde ki karşı tepelerin ardında,
doğduğum ve gençlik yıllarımın geçtiği dünya incisi o yeşil İstanbul’u hüzünle
anımsıyordum. Bugünse yeşili, birbiri peşine oluşan beton mezarların koynunda
tozlu griye dönüşmüş, gençliğimin o güzelim İstanbul’undaydı aklım.
Vicdan hırsızı kanı
bozuklar, sadece İstanbul’umuzu değil, bütün memleketi giderek beton
mezarlığına dönüştürürken, dikkat ettiyseniz reklam panolarının başköşesinde ki
"LÜKS KONUTLAR" yalanının altında,
mutlaka binaların yeşil manzaralı maket resimlerini de görüyor olmalısınız. Bu
resimleri reklam panolarına koyarken, yeşili olmayan konutları kimseye
satamayacaklarının farkında olduklarını itiraf ediyor ve yedikleri herzenin
bilincinde olduklarını da ortaya koyuyorlar aslında.
Pekiyi neden aksini
yapıyorlar diye soruyorsanız, bunu insana benzeyen görüntülerinin altında yatan
ortak paydalı hayvani dürtülerinde aramanız gerektiğini de bilmelisiniz. Bir
yandan son yeşilimiz de giderek yok ediliyorken, acaba dolandırıcı olarak tescil
edilmemek adına, beton yığıntılarının arasında bahçe tanzimi adına bıraktıkları
bir kaç metrekarelik çimen görüntülü otluk alanları mı kastediyorlar diye, o
katları almadan önce sormak gerekiyor aslında. Yoksa yeşilden anladıkları
sahiden bu mudur, bu ansızların...
Ne var ki son saatli
bombayı Yargıtay kurdu yine. Yüzde 10 barajının kaldırılması meselesinin, bizim
yerli Conilerin uykularını kaçıracağı kesindir. 12 senelik rehavet uykusundan
korkuyla uyanırken, bakalım nasıl önlemler almaya çalışacaklar, ne gibi
katakulliler kurgulayacaklardır. Hele de izahı biz bilişimcileri tatmin etmeyen
bir arıza bildirgesiyle, akamete uğrayan şaibeli Mernis projesinin, hem de
seçimler öncesi, yeni tasarımlarda olduğu bu günlerde. Çünkü seçim barajının
kaldırılması, bütün oyunlarını bozacaktır. Bilgisayar manipülasyonları da bu
defa kendilerini kurtaramayacaktır. İşte bu da onları fazlasıyla rahatsız
etmektedir aslında ve korkuları bilin ki çoktan tavan yapmıştır...
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder