11 Aralık 2014 Perşembe

ZÜBÜK EDEBİYATI..

           Düşünüyorum da saraya yerleştiğinden beri, jenerikte tutmak adına birileri bizimkini, yeni ve farklı bir itici enerjiyle daha da bir dolmuşa bindirmeye başladılar. Anlaşılan adamı, gündem yaratarak zaman kazanmak amacıyla devamlı gaza getirip, hop oturtup hop kaldırtarak, kendisine Aksaray'ında asude bir son yaşam fırsatı bile vermeden, ecelsiz öldürmeye kararlılar.

            Nereden, nasılsa bir de çakma Osmanlıca kurgusunu tutuşturuvermişler eline, o da bilip bilmeden, okuyup anlamadan, atıp tutuyor, gazlayıp duruyor aynı minval - bu da Osmanlıca - üzerine işte. Kimlere danışır, kimlerle yatıp kalkar, kimler kendisini sürekli şişirip durur bilinmez. Hani ne derler,,, kılavuzu karga olanın...

            Önüne atılan bu ara yemlere balıklama dalarken de gaf üstüne gaf üretip, gülünç olurken, diğer taraftan da pot üstüne yeni potlar döşeyip "dünya maskaraları" top listesinde, liste başı oluyor. Ve ne yazık ki ülkesini ve ait olmadığı; ama maalesef temsil ettiği milletini de, mistisizm bataklığında çağların gerisine gömülmemiş ve gelişmiş olanların Mars'a bile üs kurmaya hazırlandığı çağdaş dünyada, geriden gelenler kervanına yanaştırarak, gülünç duruma düşürüyor aslında.

            Kendisine mi ne oluyor? Bir elinde ayna, diğerinde pudra, umurunda mı dünya otlağında dönüp duran, diktatöryasını bile yüzüne gözüne bulaştıran ve hiç bir kıymet i harbiyesi - bu da Osmanlıca - olmayan, bir garip varlık bakiyesi olan muhteremden, işte tüm elinizde kalan. Meraklısı buyursun tepe tepe harcasın...

           
            Aslında Kürtçe gibi sanal bir dil, daha doğrusu da lehçedir Osmanlıca. Bozuk Türkçe ile Arapça ve Farsça alıntılar harmanında, sadece belirli ve zamanın ruhuna uygun olarak, Türkmenlerin de başına geldiği gibi, kendi dönemlerinde, ön-Türkçenin bozularak, Kürtçe betikli lehçeye dönüştüğü - ki dünya üzerinde bugün bilinen 39 Türkçe lehçe mevcuttur - benzer şartlarda, aydın daha doğrusu da "SARAYLI" tabir edilen minimal bir azınlığın konuştuğu bir lehçeydi (dil değil), şu meşhur Osmanlıcanız. Ve sanal Kürtçeden de prensipte hiç bir farkı yoktur aslında, Osmanlıca adlı özeğinden saptırılmış, deha harikası, uzaylı dili olarak da tasvir edilen muhteşem Türkçemizden kurgulanan lehçenin.

            Sonuç olarak Osmanlıca, iliklerine kadar kanı emilerek kurutulmuş bir ümmetin nispeten mutlu bir azınlığının, zübük edebiyatı bağlamında 600 yılın saraylarında yavaş yavaş oluşturulmuş bir lehçe, daha doğrusu da öz Türkçemize bulaştırılmış bir lekeydi. Atatürk'ümüzün arıttığı ve döneminde bile çağının gerisinde kalmış olan aydın dili yaftalı ve özü uygarlık demek olan güzel Türkçemize sürülen bu kiri, şimdi birilerinin paşa gönülleri tatmin olsun diye, hem de uyum sağlamak zorunda olduğumuz bu uzay çağında, bilimselliği elimizin tersiyle iterek, çağın tekrar gerisine sarkıp, geleceğimizin tek umudu ve en değerli milli varlığımız olan, bilimsellik ateşiyle yanıp sönen, tertemiz çocuklarımıza mı tekrar bulaştıralım yani...

            Partisinin eski bir milletvekili tarafından eleştirildiği gerekçesiyle, adama hem de polis himayesinde destekli dayak attırırken, saray gaspıyla ve oldubittiyle yerleştiği Cumhurbaşkanlığı makamının nosyonunu, erdemini ve asalet halkasını dahi dıştalayan Makyavelist bir kimlik, ruh kökü bozuk tanımlamasıyla bütün karşıtlarını işaret ederken de, birilerinin atfettiği gibi aslında kendisini kesinlikle kastetmiyordu.

            Çünkü kendisini kastetmesi için, önce bir ruhunun olması gerekirdi ki, böyle bir kimliğin ruh taşıdığı düşünülemez dahi. O halde olmayan bir ruhun, nereden, hem de bozuk bir kökü olabilsindi. Ruhu olmayanın ruh kavramı da olamayacağına göre, bu bağlamda ki ifadesi de ciddiye alınamaz.

            Zira her salladığını ciddiye aldıkça, yeni ve taze bir gündemi karşınızda bularak zaman kaybediyor, oyuna getirilmiş oluyorsunuz. O nedenle kısaca diyebiliriz ki belki; konu savurmak olunca, tutarsızlığı asla tartışılamayacak olan bizim usta, aslında her zamanki gibi kendisini teyit ederken, yine çok haklıydı(!) el attığı hususta...

                                                                              Serendip Altındal

Video Kanalım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder