Yarınımızda bize biçilen kaderi oluşturacak olan olaylar çok yavaş
ilerliyor. Hâlbuki devinim hızlansa ya da biz hızlandırabilsek; olaylar çok
daha çabuk gelişecek. Heriflerin maskeleri itirazsız düşecek ve kelleri,
körleri kabak gibi çıkıverecek ortaya. Ve bilin ki Coniler de piyonlarının
arkalarına daha fazla saklanamayacaklardır o zaman.
Bugün bize hala dudak
bükenler, "benim hırsızımdan sana ne" diyenler, işte o zaman, yani
AÇILIM, AÇILDIĞINDA, topraklarından da olunca, çarnaçar, başlarına ne
geldiğini, 12 yıldır nasıl uyutulduklarını, istemeseler de anlamak zorunda
kalacaklardır mutlaka. Ne var ki o uyanış, kendileri adına bir hayli acıklı
olacaktır. Ama elleri mahkûm ve isteseler bile gıkları dahi çıkamayacaktır o
zaman. Neticede hak eden layığını bulmuş olacaktır. Allah adama bu yüzden AKIL
vermiş, sopası da yok ki arada bir, önünü bile göremeyen hödüğün kıçına
dokunduruversin.
Yavaş oluşumun tek
nedeni; arkalarında sürükleyecekleri suç ortaklarının, önce beyinlerini
yıkayarak hazırlayabilmeleri için, ihtiyaçları olduğu zaman sürecidir. Eğitim manipülasyonları
ve yandaş medya yaratılması boşuna mı yapılıyor. Çünkü bugünden manipüle ederek
yönlendirecekleri çocuklarımızın, yarın 18 yaşın üstüne çıkarak rüşt
sorunlarını hallettiklerinde, suç ortakları kervanlarına katılmalarına şiddetle
ihtiyaçları vardır da ondan. Çünkü ancak o zaman bugün sağlayamadıkları
ekseriyeti elde etmiş olacaklardır.
Durum bu olunca da
neresinden bakılsa tek çıkış yolumuz, ABD ve AB Gladyosunun bize uygun gördüğü
bu karanlık geleceğin önünü şimdiden tıkayarak ve biran önce de AKP belasından
kurtulup, kendi geleceğimizi kendimizin yazmasıdır. Bunun için de ilk şart;
Şeytan'ın oyununu bozarak, yavaş oluşan devinimi hızlandırmaktır.
Bu nedenle de, önce
direnmek ve Kuvayi Milli ruhla tam tekmil sokağa çıkarak, müstevli protestolu
sokak provokasyonu uygulamak, tek çözümdür. Sonuçta ne mi olur. İlk önce
millet, karşı devrim polisi, daha doğrusu da, başımızda ki haramiler çetesinin
ve Okyanus eksenli patronlarının, örtülü ödenek Lejyonerleri - ki bunların bile
maaşlarını, emekliye, asgari ücretliye bir kıymık zammı bile çok gören o ansız
maliyeci İngiliz ve tayfası onursuzca bize ödetiyorlar - ile karşı karşıya
gelir.
Ki onlar da milli
polisimiz değil, emperyalistin muhafız alayıdır aslında. Sadece bu gerçek bile,
bize şahadet yolunu açar nasıl olsa. Kanı ve gen yapısı bozuk kardeşimiz,
evladımız olacağına hiç olmasın daha iyidir çünkü. Öyle ya, üç kuruşluk menfaat
uğruna, büyük, küçük, kadın, erkek demeden ahde vefa sahibi akranlarını,
büyüklerini sokakta hunharca coplayan, kurşunlayan, gazlayan, sulayan adamların
olsa olsa genetik ve kansal sorunları olmalıdır. İşte sokaklarda giderek
artacak olan bu zorunlu buluşmalar da, haramiler için yolun sonu demek
olacaktır. Böyle bir olgudan ise, Azraillerinden bile fazla korkuyor, muktedir
ve çetesi.
Cemaate yönelik
tutuklamalar ve telef aksiyonları, tam bağımsız bir Atatürk Cumhuriyeti Türkiye’si
için, daha işin başlangıcında yapılıp bitirilmiş olması gereken operasyonlardı.
Anlayın bu güzelim Cumhuriyet, yurdumda 1947'lerden itibaren biriken
emperyalist atığının üstüne, hele son 12 yılın vurgunlarıyla saraylarını da
diken satılmışların önde gidenleriyle, ne hale getirilmiş.
Şimdi o dönemin suç
ortağı ve cemaatin mevcudiyet nedeni olan, siyasi mağduriyetini çoktan
kaybetmiş AKP için de, aynı operasyonlar çoktan yapılmalıydı. Şimdi bu
iktidarın, çok gecikmiş operasyonu yaparken kimseyi kandıramadığını ve
kendisini de asla temize havale edemeyeceğini söylemeye çalışmak bile abesle
iştigaldir.
Hele de bu
operasyonlara salt HAK VE ADALET yaftasıyla itiraz edenlere ne demelidir.
Kimdir ve amaçları nedir bunların, gerçekte kime hizmet etmektedirler, onu da
siz düşünün. Hiç unutulmasın ki, her mahkemede HAK sadece bir tarafındır. Ve
aynı davayı iki tarafın birden kazandığı görülmemiştir. Ne ki haksızın haklıya
dava açma hakkı da vardır her adalet sisteminde. Bir zamanlar çakma ERGENEKON
manipülasyonlarını tezgâhlayan aynı kansızlar, YURDUMUN ADAM EVLATLARININ
HAKLARINI gasp ettiklerinde ne yapıyor neler söylüyordunuz acaba(!!!)...
Televizyon kanallarında
ki bunlara yandaş medya da dâhildir. O kadar Atatürk lafı geçiyor ki, inanın
rahmetli babamdan bu kadar bahsedilse, "yeter artık" deyip kanal
değiştirirdim. Ne ki kimlik nedenim olan "ATATÜRK" bana ilaç gibi
geliyor. Hele de bu kara günlerde sanki yaşam iksirim gibi. Ve soruyorum
kendime; içi dışı güzel de olsa, enikonu bir insan, nasıl bu kadar sevilir,
nasıl bu cesamette özlenir.
Amerika ile daha
1947'lerde başlayan ikili flört, 1950'lerden itibaren de mecliste sembolik
koltuğu olan Amerika ile İmam nikâhına dönüştü. Son 12 yılda tavan yaptırılan
ruhsal ve bedensel sömürü bizi o denli bağımlı kıldı ki, ülkemi İmam nikâhına
bile gerek duyulmayan ve salya sümük emilen bir metres haline getirdi. Şimdi de
daha fazla tatmin olmak isteyen bu eski kodoş, çaresiz metresin mezarını da
kazmaya başladı. Sebep olanlar her yanlarına kına yakabilirler artık.
Bunları da anımsayınca,
bilin ki içi ve dışıyla güzel, o mukaddes insanın adını ne kadar çok duysam,
yaşama gücüm, ihtirasım ve hırsım o kadar artıyor. Bir ahde vefa insanı ve
özgün vatandaş birey olarak özümde hissettiğim müktesep haklarım, o nispetle
vicdanımı sızlatıyor. Küllen düşmanın kucağında ki AKP metresinden
kurtulacağımız güne özlemim ise, tarifsiz pekişiyor. Sizin de yüreğiniz sızladı
mı? O halde, haydi gelin şimdi birlikte söyleyelim:
Kim olursan ol! Senin de işin sonunda, bir çukurun dibinde, toprağa
gübre, böcekgillere de mama olmaktan başka da çıkış yolun yoktur kardeş. İşte
hepsi de o kadar...
Acep, bunu
da arada sırada bir düşünsen mi Recep…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder