Soma
faciasının asıl mağduru ve akıl sağlıkları kavağa çıkmış acınası sorumluları,
kafa kafaya verip, güvenlik teraneleriyle yumurtlayıverdiler. Ama müşterek
yumurtalarından güvenlik yerine ÇİP çıktı. Yani anlaşılan, bundan sonra maden
işçilerinin kıçlarına çip takıp madenlere salacaksın. Adamcıklar toprağın
altında sıkışıp kalınca da, o çipler devreye girecek ve göçüğün diğer ucuna
tünel kazıp adamları salimen çıkaracaklar mı demek oluyor şimdi bu?
Hadi ulan güldürmeyin adamı. Sen
toprağın altındaki adamın ölüsünü bile ailesine teslim edemeyeceksin veya da
çürüyüp tanınamaz hale gelince, lütfen, onu da şov yaparak vereceksin, sonra da
üstüne bir de buna güvenlik tedbiri diyeceksin. Çipin sinyalinden, adamın kaç
metrede gömülü olduğunu bilmen neye yarayacak ki, onu kurtaramadıktan sonra ve
sizde de bu kafalar varken. İnsanla dalga geçmeyi aştık da, yoksa vatandaşın
a..sını becermek yetmedi de, bir de beynini mi mikelemeye kalkıyorsunuz acaba?
Şimdi biz de bunu sorunca,
zülfikar'a mı dokunmuş oluyoruz arkadaşlar. İyi be! O halde bütün
sıkıntılarınızı da söyleyin de, hepsini birden halledelim. Toptan dokunalım o
zülfikar'a o zaman, bakalım nasıl zülfikarsa o! En doğru ve adınıza şüphesiz en
akıllıca olanı; artık bırakın bu işleri de, daha fazla da saçmalamayın ve de
rezil etmeyin kendinizi ansızlar.
Sanki son iki Cumhurbaşı arasında ki
muhteşem fark, ikisini mukayese ettikçe, selefin hesabına her geçen gün artı
yazarak büyüyorken, sizin olanın borç bakiyesi de sürekli kabarmıyormuş gibi.
Selef, tasarrufu ve adamlığı ile ülke hazinesine, hizmet süresince daima
kazandırmışken, sizin halefse, bırak hazineye kazandırmayı, 1000 odalı ve
savuşma tüneli bile ihmal edilmemiş sarayı ile birlikte, daha ilk gününden
itibaren, her geçen gün onu daha da bir batırmıyormuş gibi...
Kafama takılan diğer bir sorun ise;
gençlerimizin, kendileri gibi sivil Amerikan gençlerine - ki asker bile
olsalar, olay esnasında sivildiler - çuval geçirerek, maalesef bizim TSK nın
yere düşen yüzünü, yerden kaldırabileceklerini düşünmeleri, yanlış ve safçaydı.
Hiç bir şeyin farkında olmayan ve neye uğradıklarını bile anlayamayan o
gençlerin durumuna da, kendi adlarına empati oluşturmaları, kendilerini daha
çabuk olgunlaştıracaktır. Çünkü unutmasınlar ki, onların ülkelerinde de kendi
arkadaşları okuyor veya staj yapıyorlar.
Çuval geçirilenler şayet üniformalı
olsalardı, olay uluslararası siyasada daha ciddi bir hüviyet kazanacak ve sivil
halklar tenzih edilmiş olacaktı. Bu bağlamda da mesaj direkt olarak Amerikan
emperyalist Burjuvasına, ordusuna ve diğer resmi kurumlarına verilmiş olacaktı
ve doğru olan da buydu. Ayrıca adım gibi de biliyorum ki, yüce Atatürk yaşıyor
olsaydı, neticede resmi hüviyetleri olmayan ve sadece turist olarak orada
bulunan yabancı gençlere yapılan bu olayı, asla onaylamaz; "çuvalı
askerimiz, askerlerine geçirir, sizler sadece anlamlı ve vakur bir protesto
duruşu sergileseydiniz, daha da büyürdünüz çocuklar" derdi sanırım. Bunu
da bir baba nasihati olarak, bir kenarlarına yazsınlar.
Ne var ki, şayet bu tiyatral bir
aksiyon, yani AKP + ABD anlaşmalı yeni ve Türkiye'mizde çuval nedeniyle halkta
biriken kinin, giderek kan davasına dönüşmemesi için, tansiyonu düşürmek
amacıyla yapılan bir kandırma şovu değilse ancak, bu yazdıklarımın arkasında
olduğumu da belirtmek isterim. Yani birileri bizi yine keriz yerine koymaya
kalktılarsa ve sonra tükürdüklerini yine yalamak zorunda kalacaklarsa, günahı
kendilerine aittir, biz vasıta olmayız.
Buna rağmen hepimiz çok iyi
biliyoruz ki; biz Türkler, şayet o Amerikalı askerler adam gibi üniformaları
içinde, yeni bir nefsi müdafaa cephemizde, karşımızda durabilecek güç ve
cesarette olsalardı, onları daha fazla adamdan sayar fakat yaşlı veya genç
gözlerinin yaşına da bakmazdık.
Her ne kadar namusunu, kendisinin
temizlemesi zorunlu olan TSK nın onurunun, bu aksiyonla kurtulmadığını ve bu
kafayla da asla kurtulmayacağını ve olayda bir öntasarım olabileceğini
düşünüyor olsam da; her halükarda o gençlerimizin, - vaktaki saflıkları
nedeniyle kullanılmış bile olsalar - ahde vefa ışıltılı, henüz şerefsizlik ve
sorumsuzlukla tanışmamış, bakir alınlarından öpmek isterdim. Bu gençlerimiz,
her şeye rağmen sapına kadar Kemalist ve antiemperyalist dik duruşlarıyla, en
azından üniformalı ağabeylerine de adamlık dersi vermiş oldular. Hepsine ve
kendilerini doğuran analarının ak sütlerine, helal olsun...
Tam son noktayı koyup yazımı
kapamaya hazırlanıyordum ki, birden TV de karşıma Dersim çıkıverdi. Benim
de tersim yine dönüverdi. Şimdi gel de elin mahkûm, bir iki satır daha yazma
dedim kendi kendime. Düşüncesizce ve çok acemice kullanılan, aslında aklımdan
kovmaya da çalıştığım 'Dersimli Kemal' polemiği ile bütün CHP algım tersyüz
olmuşken, üstüne de özür dilemeler, falan, filan derken. Efkârım da kabarıverdi
yeniden. Neler oluyor arkadaşlar, ne anlatmaya çalışıyorsunuz?
Belki sizler o zaman da, yaşamla
ölüm arasında bağımsızlık savaşı verilmekte olan bu ülkede, sanki
sıkıntılarımız yeterli değilmiş gibi vatanı sırtından bıçaklamaya kalkan bölücü
eşkıyadan, o en kahırlı şartlarda bile özür diler ve vatan hainleri olarak da
tarihe gömülürdünüz kuşkusuz.
Ama çok
kanlı bir bağımsızlık savaşını, dik duruşu ve adam oluşuyla yedi düvele karşı
kazanmış ve tam bağımsızlaştırdığı vatanını, ümmetken, millet yaptığı Türk
Milletine armağan eden bir Mustafa Kemal'e, emperyalistin bugün olduğu gibi o
zamanda kucağında oturan bölücü eşkıyaya, asla o özrü diletemezdiniz işte.
Ve şayet bugün varsanız, ülkenizde böyle rüzgâra karşı tükürebiliyor, böyle de
yükseklerden sallayabiliyorsanız, o yüce önder, vatan haini, bölücü eşkıyadan
ve sahiplerinden özür dilemediği için varsınız. Bunu da sakın ola
unutmayın.
Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti,
bugün de aynı şartları yaşasa, aynı yollardan tekrar geçerdi, kuşkunuz olmasın.
Nitekim "Kürdüm" diyen vatandaşlarımızın bile çoğunluğu, bu vatanda
Türklerden bile nerdeyse daha fazla ulusalcıyken, emperyalistin parmakladığı
birileri, hala Anadolu Türkmenlerini, çakma ve olmayan Kürt isyanları çıkarttırmaya
kışkırtıyorlarsa ve bunlar akıllanmamakta da ısrarcı olacaklarsa, bu ülkede
Dersimler tekrar tekrar yaşanacaktır da.
O halde bir yandan açılım saçılım
diyorken, diğer yanda küstahlığı ve silahı elden bırakmayan, emperyalist
emzirmesi PKK eşkıyasına, neden hesap sormaya kalkıyorsunuz? Bırakın herifler
yapsınlar o zaman ne yapacaklarsa. Nedense ve kimin kayığına bindiyseniz, artık
günahı sizin olsun; ama sizden istenen veya misyonunuz zaten bu değil miydi? Bu
arada aranızdan Hamzaçebi adlı arkadaşınızın bizim çuvalcı gençlerimize,
"kahramanlık yapacaksanız Irak'a gidin" ya da benzer bir ifade
kullandığını duydum.
Asil gençlerimizin yerine bu
arkadaşa yüksek sesle ben cevap vermek mecburiyetinde kaldım. Hatta bu ani
çıkışımı beklemeyen eşim bile korktu: "O dediğini
sizler yapacaktınız. Yoksa yerinize onu da bizler mi yapsaydık. Pekiyi siz
ne yapacaksınız. Sadece mecliste lütfen, arada bir usulen tıkırdayıp, geri
kalanda da parmak çevirip veya uyuklayarak, ballı aybaşlarınızı mı
bekleyeceksiniz bizim vatanımızda", diyerek onların adına cevap vermek
zorunda hissettim kendimi. İşte böyle arkadaşlarınız da var ne yazık ki yüce
Atatürk'ün ve bu Cumhuriyetin ASAL partisinde.
Ve maalesef direksiyon da şimdilik onların elinde gözüküyor.
Yoksa sayelerinizde milletinizin
yarı tok yaşadığı ülkenizde, ballı vekil maaşlarınızı ve emekliliklerinizi ömür
boyu size ödeyebilecek, bir devletiniz kalmaz mı diye korkuyorsunuz acaba?
Söyleyin şunun bir esbabı mucibe sini de bilelim biraderler. Ya da daha doğrusu
sizler, ne yaptığınızın, ne söylediğinizin, neyi ve kimi temsil ettiğinizin
sahiden bilincin demisiniz? Yoksa CIA gerçekten,
uzaktan kişilik kontrolü programını devreye soktu da, ilk kobaylar sizler mi
oldunuz...
Serendip
Altındal
Video
Kanalım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder