14 Kasım 2014 Cuma

NAMUS MESELESİ..

            Soma faciasının asıl mağduru ve akıl sağlıkları kavağa çıkmış acınası sorumluları, kafa kafaya verip, güvenlik teraneleriyle yumurtlayıverdiler. Ama müşterek yumurtalarından güvenlik yerine ÇİP çıktı. Yani anlaşılan, bundan sonra maden işçilerinin kıçlarına çip takıp madenlere salacaksın. Adamcıklar toprağın altında sıkışıp kalınca da, o çipler devreye girecek ve göçüğün diğer ucuna tünel kazıp adamları salimen çıkaracaklar mı demek oluyor şimdi bu?

            Hadi ulan güldürmeyin adamı. Sen toprağın altındaki adamın ölüsünü bile ailesine teslim edemeyeceksin veya da çürüyüp tanınamaz hale gelince, lütfen, onu da şov yaparak vereceksin, sonra da üstüne bir de buna güvenlik tedbiri diyeceksin. Çipin sinyalinden, adamın kaç metrede gömülü olduğunu bilmen neye yarayacak ki, onu kurtaramadıktan sonra ve sizde de bu kafalar varken. İnsanla dalga geçmeyi aştık da, yoksa vatandaşın a..sını becermek yetmedi de, bir de beynini mi mikelemeye kalkıyorsunuz acaba?
           
            Şimdi biz de bunu sorunca, zülfikar'a mı dokunmuş oluyoruz arkadaşlar. İyi be! O halde bütün sıkıntılarınızı da söyleyin de, hepsini birden halledelim. Toptan dokunalım o zülfikar'a o zaman, bakalım nasıl zülfikarsa o! En doğru ve adınıza şüphesiz en akıllıca olanı; artık bırakın bu işleri de, daha fazla da saçmalamayın ve de rezil etmeyin kendinizi ansızlar.

            Sanki son iki Cumhurbaşı arasında ki muhteşem fark, ikisini mukayese ettikçe, selefin hesabına her geçen gün artı yazarak büyüyorken, sizin olanın borç bakiyesi de sürekli kabarmıyormuş gibi. Selef, tasarrufu ve adamlığı ile ülke hazinesine, hizmet süresince daima kazandırmışken, sizin halefse, bırak hazineye kazandırmayı, 1000 odalı ve savuşma tüneli bile ihmal edilmemiş sarayı ile birlikte, daha ilk gününden itibaren, her geçen gün onu daha da bir batırmıyormuş gibi...


            Kafama takılan diğer bir sorun ise; gençlerimizin, kendileri gibi sivil Amerikan gençlerine - ki asker bile olsalar, olay esnasında sivildiler - çuval geçirerek, maalesef bizim TSK nın yere düşen yüzünü, yerden kaldırabileceklerini düşünmeleri, yanlış ve safçaydı. Hiç bir şeyin farkında olmayan ve neye uğradıklarını bile anlayamayan o gençlerin durumuna da, kendi adlarına empati oluşturmaları, kendilerini daha çabuk olgunlaştıracaktır. Çünkü unutmasınlar ki, onların ülkelerinde de kendi arkadaşları okuyor veya staj yapıyorlar.

            Çuval geçirilenler şayet üniformalı olsalardı, olay uluslararası siyasada daha ciddi bir hüviyet kazanacak ve sivil halklar tenzih edilmiş olacaktı. Bu bağlamda da mesaj direkt olarak Amerikan emperyalist Burjuvasına, ordusuna ve diğer resmi kurumlarına verilmiş olacaktı ve doğru olan da buydu. Ayrıca adım gibi de biliyorum ki, yüce Atatürk yaşıyor olsaydı, neticede resmi hüviyetleri olmayan ve sadece turist olarak orada bulunan yabancı gençlere yapılan bu olayı, asla onaylamaz; "çuvalı askerimiz, askerlerine geçirir, sizler sadece anlamlı ve vakur bir protesto duruşu sergileseydiniz, daha da büyürdünüz çocuklar" derdi sanırım. Bunu da bir baba nasihati olarak, bir kenarlarına yazsınlar.

            Ne var ki, şayet bu tiyatral bir aksiyon, yani AKP + ABD anlaşmalı yeni ve Türkiye'mizde çuval nedeniyle halkta biriken kinin, giderek kan davasına dönüşmemesi için, tansiyonu düşürmek amacıyla yapılan bir kandırma şovu değilse ancak, bu yazdıklarımın arkasında olduğumu da belirtmek isterim. Yani birileri bizi yine keriz yerine koymaya kalktılarsa ve sonra tükürdüklerini yine yalamak zorunda kalacaklarsa, günahı kendilerine aittir, biz vasıta olmayız.
            Buna rağmen hepimiz çok iyi biliyoruz ki; biz Türkler, şayet o Amerikalı askerler adam gibi üniformaları içinde, yeni bir nefsi müdafaa cephemizde, karşımızda durabilecek güç ve cesarette olsalardı, onları daha fazla adamdan sayar fakat yaşlı veya genç gözlerinin yaşına da bakmazdık.

            Her ne kadar namusunu, kendisinin temizlemesi zorunlu olan TSK nın onurunun, bu aksiyonla kurtulmadığını ve bu kafayla da asla kurtulmayacağını ve olayda bir öntasarım olabileceğini düşünüyor olsam da; her halükarda o gençlerimizin, - vaktaki saflıkları nedeniyle kullanılmış bile olsalar - ahde vefa ışıltılı, henüz şerefsizlik ve sorumsuzlukla tanışmamış, bakir alınlarından öpmek isterdim. Bu gençlerimiz, her şeye rağmen sapına kadar Kemalist ve antiemperyalist dik duruşlarıyla, en azından üniformalı ağabeylerine de adamlık dersi vermiş oldular. Hepsine ve kendilerini doğuran analarının ak sütlerine, helal olsun...

           
            Tam son noktayı koyup yazımı kapamaya hazırlanıyordum ki, birden TV de karşıma Dersim çıkıverdi. Benim de tersim yine dönüverdi. Şimdi gel de elin mahkûm, bir iki satır daha yazma dedim kendi kendime. Düşüncesizce ve çok acemice kullanılan, aslında aklımdan kovmaya da çalıştığım 'Dersimli Kemal' polemiği ile bütün CHP algım tersyüz olmuşken, üstüne de özür dilemeler, falan, filan derken. Efkârım da kabarıverdi yeniden. Neler oluyor arkadaşlar, ne anlatmaya çalışıyorsunuz?

            Belki sizler o zaman da, yaşamla ölüm arasında bağımsızlık savaşı verilmekte olan bu ülkede, sanki sıkıntılarımız yeterli değilmiş gibi vatanı sırtından bıçaklamaya kalkan bölücü eşkıyadan, o en kahırlı şartlarda bile özür diler ve vatan hainleri olarak da tarihe gömülürdünüz kuşkusuz.

            Ama çok kanlı bir bağımsızlık savaşını, dik duruşu ve adam oluşuyla yedi düvele karşı kazanmış ve tam bağımsızlaştırdığı vatanını, ümmetken, millet yaptığı Türk Milletine armağan eden bir Mustafa Kemal'e, emperyalistin bugün olduğu gibi o zamanda kucağında oturan bölücü eşkıyaya, asla o özrü diletemezdiniz işte. Ve şayet bugün varsanız, ülkenizde böyle rüzgâra karşı tükürebiliyor, böyle de yükseklerden sallayabiliyorsanız, o yüce önder, vatan haini, bölücü eşkıyadan ve sahiplerinden özür dilemediği için varsınız. Bunu da sakın ola unutmayın. 

            Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti, bugün de aynı şartları yaşasa, aynı yollardan tekrar geçerdi, kuşkunuz olmasın. Nitekim "Kürdüm" diyen vatandaşlarımızın bile çoğunluğu, bu vatanda Türklerden bile nerdeyse daha fazla ulusalcıyken, emperyalistin parmakladığı birileri, hala Anadolu Türkmenlerini, çakma ve olmayan Kürt isyanları çıkarttırmaya kışkırtıyorlarsa ve bunlar akıllanmamakta da ısrarcı olacaklarsa, bu ülkede Dersimler tekrar tekrar yaşanacaktır da.

            O halde bir yandan açılım saçılım diyorken, diğer yanda küstahlığı ve silahı elden bırakmayan, emperyalist emzirmesi PKK eşkıyasına, neden hesap sormaya kalkıyorsunuz? Bırakın herifler yapsınlar o zaman ne yapacaklarsa. Nedense ve kimin kayığına bindiyseniz, artık günahı sizin olsun; ama sizden istenen veya misyonunuz zaten bu değil miydi? Bu arada aranızdan Hamzaçebi adlı arkadaşınızın bizim çuvalcı gençlerimize, "kahramanlık yapacaksanız Irak'a gidin" ya da benzer bir ifade kullandığını duydum.

            Asil gençlerimizin yerine bu arkadaşa yüksek sesle ben cevap vermek mecburiyetinde kaldım. Hatta bu ani çıkışımı beklemeyen eşim bile korktu: "O dediğini sizler yapacaktınız. Yoksa yerinize onu da bizler mi yapsaydık. Pekiyi siz ne yapacaksınız. Sadece mecliste lütfen, arada bir usulen tıkırdayıp, geri kalanda da parmak çevirip veya uyuklayarak, ballı aybaşlarınızı mı bekleyeceksiniz bizim vatanımızda", diyerek onların adına cevap vermek zorunda hissettim kendimi. İşte böyle arkadaşlarınız da var ne yazık ki yüce Atatürk'ün ve bu Cumhuriyetin ASAL partisinde. Ve maalesef direksiyon da şimdilik onların elinde gözüküyor.

            Yoksa sayelerinizde milletinizin yarı tok yaşadığı ülkenizde, ballı vekil maaşlarınızı ve emekliliklerinizi ömür boyu size ödeyebilecek, bir devletiniz kalmaz mı diye korkuyorsunuz acaba? Söyleyin şunun bir esbabı mucibe sini de bilelim biraderler. Ya da daha doğrusu sizler, ne yaptığınızın, ne söylediğinizin, neyi ve kimi temsil ettiğinizin sahiden bilincin demisiniz? Yoksa CIA gerçekten, uzaktan kişilik kontrolü programını devreye soktu da, ilk kobaylar sizler mi oldunuz...

                                                                            Serendip Altındal
Video Kanalım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder