Herhalde, son Balyoz kararlarından sonra ülkeyi aslında kimin
yönettiğine, kimsenin itirazı kalmamıştır artık. Bu da ne Erdoğan ne de AKP
hükümetidir. Semer gibi sırtımıza vurulan ve yeni yaşam statümüz haline gelen
hukuksuzluk kaosunun tek mimarı, Erdoğan, AKP ve Gülen cemaatini açık Lejyoner
olarak kullanan ABD&AB Gladyosudur aslında. Şimdi ise yediğimiz gaspın ve
şakilerinin adını açıkça yazmak ve bundan sonra ki stratejiyi de çok açık
ortaya koymak zorunluluğu hâsıl olmuştur artık. Düşmanımız deşifre kimliğiyle ortaya
çıktığına göre de, demek oluyor ki milli cepheyi açmak ve hattı savunmayı İstiklal
döneminde olduğu gibi, yine satıh bazında uygulamak da farz olmuştur bize.
Yaşamakta olduğumuz milli sıkıntıdan
çıkış yolu ise şimdilik, şayet Türk'ün önceden hesaplanamaz özelliği devreye
girmezse, önce yerel, sonra da genel seçimler olacakmış gibi duruyor. Her ne
kadar Balyoz davasının hukuksal yanını, bir hukukçu gibi irdeleyemesek de,
görüp yaşadıklarımızın yorumunu yapamayacak kadar da ümmi değiliz herhalde. Balyoz
kararları da dâhil olmak üzere, sona erdirmek zorunda olduğu Siyonist projenin
anayasal maddelerini topluma yedirirken, ne kadar zorlanacağını iyi bilen
Erdoğan, kendisine tanınan en son döneminde, işte bu misyonunu ya bitirecek ya
da bitirecektir. O sebeple de bu maddeleri, zamanlanmış paket postaları halinde
yollamaktadır. Sen hele bir paketin tamamını yedir, gerisini biz hallederiz
diye düşünüyordurlar herhalde patronları.
Buna göre, önünde sayılı günleri olduğu ve
çıkmaz yolda olduğunun kendisi de çok iyi farkındadır. Türkiye haricinde, ne
Doğuda ne de Batıda kıymık kadar ciddiye alınmayan Erdoğan’ın, sağında solunda
oturan, en güvendiği Türkiyeli(!) nemadaşları bile durumunun farkında oldukları
için, bunu kendisiyle paylaşmadan, onu idare ederek kendisinden en son dakikaya
kadar da istifade etmek zorundadırlar. Zira başka bir alternatifleri de yoktur.
Çünkü en kötü ihtimalle tası tarağı toplayıp yurt dışına kaçmadan önce,
küplerini azami doldurmaya mecbur olduklarının da bilincindedirler artık. Bunların
yurt dışında ki yatırımlarını mercek altına alırsanız, herhalde ne demek
istediğimiz daha iyi anlaşılır. Yerlerinde de kendi hamurlarından kim olsa, herhalde
aynı şeyi yapardı. Zira aklın yolu birdir.
Yine güncele dönersek; herkesin neredeyse ezbere bildiği hukuk
ihlallerinin, statiksel rakamlarını dökmeye de gerek yok, bir şeyler
bildiğimizi göstermek için. Ayrıca siyahın üstünde bembeyaz sırıtan gerçekleri de
görüp anlamak içinse, doktora filan da yapması gerekmiyor vatandaşın. Hepsinden
öte, bilmesi gerekenleri öğrenmek için, aslında okuma yazma bilmeye bile
ihtiyacı yoktur, öğrenmeye müsait normal bir insan beyninin.
Yalnız
sağlıklı bir karar verebilmesi için doktora filan yapması beklenmeyen; ama
yurdunun biran önce düzlüğe çıkmasını arzu eden her vatandaşın, yine de yapması
gerekenler vardır. Bunların en başında gelen de, seçimlere, vicdan ve akıl
süzgecinden geçirdiği oyu ile ağırlığını koyarak, çocuklarının da geleceğine
ambargo koymuş emperyalistin, başında ki iktidar yaftalı sırtlanlarını deliğe
süpürmek olacaktır.
Yoksa dikey kalkışla polis devletine
geçilirken, içimizde ki bazı safdiller, özellikle bize karşı "tavşana
kaç" siyaseti uygulayan küreselci BD insan hakları kuruluşlarından, hala
medet mi umuyorlar acaba. Diğer yanda Siyonist projelere bölgemizde ulus
devletler birer birer kurban ediliyorken, acaba içerde ki Atatürkçü
komutanlarımızın, aydınlarımızın beraat ettirileceğini mi sanıyorlar.
Tüm
vatan hainlerini tek sıra halinde Ulusal mahkeme duvarının önüne dizecek bir
milli devrimsiz, bu bataktan çıkış olduğunu ve bağımsızlığın sağlanabileceğini hala
safiyane düşünüyorlarsa, serçeler yesin çitlembik beyinlerini onların!!..
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder