1 Nisan 2013 Pazartesi

ASRIN PROJESİ..

 'Milli balansımızın safraları' olarak tasarladığım yazımın başlığını, asrın projesi olarak tanımlanan 'BOP' nedeniyle değiştirdim. Siz istediğiniz gibi kabul edin lütfen. Son günlerde, angaje edilmiş bazı internet baykuşu çoluk çocuğun yaptığı bütün iş; sahte isimli atmasyon sitelerden, mesnetsiz veya aslına tam kontra kurgulanmış yalanlardan, manipülatif çakma belgelerden, ciddi ciddi notlar alarak bunları, başta Atatürkümüz olmak üzere, milli kurtuluş tarihimize karşı kullanmaktır. Gemi artık iyice azıya alan bu tıfılların, nereden, nasıl ve kimler tarafından organize edildiği, herhalde devlet sırrı da değildir artık.
Öyle ya, Pensilvanyalı Fetonun okulları ne için var. Yurdumuza yerleştirilen ve 6000 kadar olduğu söylenen CIA ajanının en az 4000 kadarı, bu okulların mezunu ve üstümüze saldıkları Amerikan Yeniçerileri, kendi çocuklarımız değiller mi aslında. Bunlar, ellerindeki tüm aslı astarı olmayan belge dedikleri paçavralarla, tartışma programlarında polemikler yaratarak, orijini körpe dimağları karıştırmak olan hedeflerine, ulaşmaya çalışacaklardır da hiç şüphesiz. Ayrıca vatansever insanlarımızı karalamak adına her türlü dijital sahtekârlık da, bunların başının altından çıkmıyor mu zaten. Esasen de bu işler için farklı tarzlarda ödemeler yapılıyor, menfaatler sağlanmıyor mu kendilerine.

            Esas üstünde durulması gereken ise; bu ipsizleri ciddiye alarak, sahiplerinin sırtlarına basarak bile seviyelerine erişemeyecekleri, ahde vefa sahibi, güzide aydınlarımızın karşılarına oturtan zihniyettir. Çünkü böylelerini ciddiye almak, onları asla hak edemeyecekleri seviyelere taşımak demek olur. Oysa bu kansızlar, aslında Demokrasinin "Otokrasi" yapıldığı bir ülkede, sadece sanal demokrasi haklarını kullanıyorlar ki, ülkelerinde bunun da hiçbir kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Ciddi olarak başlayan tartışma programlarında, tarihin nasır tutmuş sayfalarına karşın, ellerinde yalan, zırva ve takıyeden başka da kozları olmadığından, doğal olarak program içinde pasifize ediliyor, ciddiye de alınmıyorlar esasen.
            İşte tam da bu noktada ortaya çıkıyor asıl tehlike. Çünkü oynadıkları senaryo gereği, ağlamaklı oluyor, konuşma haklarının kısıtlandığı kurgusuyla, kendilerini acındırarak, aslında genç insanları provoke ediyorlar. Araştırma ve sorgulama özürlü, aynı bağlamda çağdaş ve milli eğitim hakları gasp edilmiş eğitimsiz gençlerimizden de, yeni taraftarlar kazanıyorlar. Zira hepimizin bildiği gibi gençler, protestoyu protesto ederler sadece. Çok daha sonra oluşur, gerçek istidlal kafacıklarında. Çoğu kere de iş işten geçince, bu hep böyledir genelde.
            Yani yasak olanı, men edileni, sosyo-etik değil kabul edileni protesto etmektir. Gençliğin ne hikmettense en ortak paydası. Hep öyle değil miydik? Bu durumda da, sömürgeci iblis tarafından ustaca kullanılıyorlar demektir. İşte bu ülkenin bazı medya aktörleri ise, aracı oldukları böylesi şov programlarıyla, bir yandan isteyerek veya istemeden, sömürgecinin oyununa gelirken, diğer yandan izleyicilerini de kapana girmiş tavşanlar konumuna düşürüyorlar. Bunları sizde tanıyorsunuz hiç şüphesiz. Tehlike ise, son günlerde - ki kimler aracı(!) oluyorsa -, bu neviden manipülatif tartışma programlarının yoğunlaşmakta olduğudur. Bu yüzden de çok dikkatli olmak zorundayız.

            Tüm bu dernek, cemaat kurbanı çocuklarımızın, boşuna boy büyütmüş ana ve babaları dururken, çocuklarını suçlamanın haksızlık olacağını düşünüyorum doğrusu. Diğer yanda ise, yok etmek istediğine aslında bedava zehir bile dağıtmayan emperyalist iblisin, bizim çakma imam Fetoyu kullanarak açtığı devşirme (çağdaş Yeniçeri) okullarında, çocuklarının kanlarının ince ince zehirlendiğini, kendi milli eğitimleri de gasp edilmiş cahil ana ve babaların önceden kestirebilmeleri, elbette mümkün olamazdı. Neticede hangi ana baba, yok haliyle bedava eğitim kazandıracağını düşündüğü evladının, bırakın devşirilmesini, bir de üstüne 'vatan haini' yapılmasını ister ki. İşte geç kalan istidlal nedeniyle, "Cehaletin gözü kör olsun" diye de boşuna söylenmemiştir.
            Bakınız, kapatılan Köy Enstitülerinden itibaren kurgulanmış bir sarmal içinde, yüce Atatürkümüzün kurduğu “Bağımsız Türk Ulusu Bireyi” olarak eğitim alabilmemizi sağlayacak Milli Eğitim sistemimizin, kısırlaştırılmasının ana nedeni, nasılda çıkıyor ortaya değil mi? Ve bu cehalet nasıl da bugün emperyalistin elinde bizlere karşı kullandığı en tesirli bir silaha dönüşüveriyor. Yani tohumu ek yabanı büyüt, zamanı gelince de biç. İşte adına küreselcilik denen bugünkü emperyalizm de, ancak böyle bir cehalet zemininde yeşerebilen yabani; ama çabuk gelişen bir bitki gibidir.

            Aslında sömürgeci adına asrın projesi budur, BOP MOP değil. Düşünün şimdi, BOP tasavvur bile edilebilir miydi; şayet bugünkü arada derede kalmış Türkiye yerine, vatanımız olan en değerli ve üstünde sadece en güçlü olanın barınabildiği bu topraklar – ki Almanlar Anadolu’muza ‘Goldene Platz an der Sonne’ yani ‘güneşte ki altın yer’ derler - üstünde, Atatürkün Milli Eğitimiyle yediden yetmişe eğitilmiş, kendi ayaklarının üstünde durabilen, adam gibi bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti olsaydı. Ve yüce Atatürk’ten sonra gelen çakma devlet adamları ve Gladio komutanları, şayet rahmetli Atatürkümüzün yarısı kadar adam olabilselerdi. Desenize yeni Atatürkümüz, yine iddiasız halkın içinden kendi kendine yetişecek, ne dersiniz?

            Zamanında Atatürkün de çok iyi bildiği gibi, Karadeniz insanımızın her üç evinden birinde silah imal edilebilir. Sağlam ve güvenilir insanlardır. Yobazın, Allahsızın bile sağlamı onlardan çıkar; ama vatanını satanı çıkmamıştır şimdiye kadar. Atanın Kurtuluş Savaşını, Samsundan başlatması da hiç tesadüf değildir. Geneline bakıldığında, kadim Türk Ulusunun her üç evinden birinde, yeni bir Atatürk doğmuş veya doğacak olduğu da kendiliğinden anlaşılır. Dolayısıyla da, bu milletin Atatürkleri bitmez. Hiç kuşkunuz olmasın. Eritildikleri potada bile yeniden doğmuşlar ve sonsuza dek doğacaklardır da. Nitekim yok olanı var edemeyeceğin gibi, var olan cevheri de yok edemezsin. Bu içinde yaşadığın evrenin varoluş nedenidir. O halde akil olacak ve bununla yaşamayı da bileceksin.

Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder