'Milli balansımızın safraları' olarak tasarladığım yazımın başlığını,
asrın projesi olarak tanımlanan 'BOP' nedeniyle değiştirdim. Siz istediğiniz
gibi kabul edin lütfen. Son günlerde, angaje edilmiş bazı internet baykuşu
çoluk çocuğun yaptığı bütün iş; sahte isimli atmasyon sitelerden, mesnetsiz
veya aslına tam kontra kurgulanmış yalanlardan, manipülatif çakma belgelerden,
ciddi ciddi notlar alarak bunları, başta Atatürkümüz olmak üzere, milli
kurtuluş tarihimize karşı kullanmaktır. Gemi artık iyice azıya alan bu
tıfılların, nereden, nasıl ve kimler tarafından organize edildiği, herhalde
devlet sırrı da değildir artık.
Öyle ya, Pensilvanyalı Fetonun okulları ne için var. Yurdumuza
yerleştirilen ve 6000 kadar olduğu söylenen CIA ajanının en az 4000 kadarı, bu
okulların mezunu ve üstümüze saldıkları Amerikan Yeniçerileri, kendi
çocuklarımız değiller mi aslında. Bunlar, ellerindeki tüm aslı astarı olmayan
belge dedikleri paçavralarla, tartışma programlarında polemikler yaratarak, orijini
körpe dimağları karıştırmak olan hedeflerine, ulaşmaya çalışacaklardır da hiç
şüphesiz. Ayrıca vatansever insanlarımızı karalamak adına her türlü dijital sahtekârlık
da, bunların başının altından çıkmıyor mu zaten. Esasen de bu işler için farklı
tarzlarda ödemeler yapılıyor, menfaatler sağlanmıyor mu kendilerine.
Esas
üstünde durulması gereken ise; bu ipsizleri ciddiye alarak, sahiplerinin sırtlarına
basarak bile seviyelerine erişemeyecekleri, ahde vefa sahibi, güzide
aydınlarımızın karşılarına oturtan zihniyettir. Çünkü böylelerini ciddiye
almak, onları asla hak edemeyecekleri seviyelere taşımak demek olur. Oysa bu
kansızlar, aslında Demokrasinin "Otokrasi"
yapıldığı bir ülkede, sadece sanal demokrasi haklarını kullanıyorlar ki,
ülkelerinde bunun da hiçbir kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Ciddi olarak
başlayan tartışma programlarında, tarihin nasır tutmuş sayfalarına karşın,
ellerinde yalan, zırva ve takıyeden başka da kozları olmadığından, doğal olarak
program içinde pasifize ediliyor, ciddiye de alınmıyorlar esasen.
İşte
tam da bu noktada ortaya çıkıyor asıl tehlike. Çünkü oynadıkları senaryo
gereği, ağlamaklı oluyor, konuşma haklarının kısıtlandığı kurgusuyla,
kendilerini acındırarak, aslında genç insanları provoke ediyorlar. Araştırma ve
sorgulama özürlü, aynı bağlamda çağdaş ve milli eğitim hakları gasp edilmiş eğitimsiz
gençlerimizden de, yeni taraftarlar kazanıyorlar. Zira hepimizin bildiği gibi
gençler, protestoyu protesto ederler sadece. Çok daha sonra oluşur, gerçek
istidlal kafacıklarında. Çoğu kere de iş işten geçince, bu hep böyledir
genelde.
Yani
yasak olanı, men edileni, sosyo-etik değil kabul edileni protesto etmektir.
Gençliğin ne hikmettense en ortak paydası. Hep öyle değil miydik? Bu durumda da,
sömürgeci iblis tarafından ustaca kullanılıyorlar demektir. İşte bu ülkenin
bazı medya aktörleri ise, aracı oldukları böylesi şov programlarıyla, bir
yandan isteyerek veya istemeden, sömürgecinin oyununa gelirken, diğer yandan izleyicilerini
de kapana girmiş tavşanlar konumuna düşürüyorlar. Bunları sizde tanıyorsunuz
hiç şüphesiz. Tehlike ise, son günlerde - ki kimler aracı(!) oluyorsa -, bu
neviden manipülatif tartışma programlarının yoğunlaşmakta olduğudur. Bu yüzden de
çok dikkatli olmak zorundayız.
Tüm
bu dernek, cemaat kurbanı çocuklarımızın, boşuna boy büyütmüş ana ve babaları
dururken, çocuklarını suçlamanın haksızlık olacağını düşünüyorum doğrusu. Diğer
yanda ise, yok etmek istediğine aslında bedava zehir bile dağıtmayan
emperyalist iblisin, bizim çakma imam Fetoyu kullanarak açtığı devşirme (çağdaş
Yeniçeri) okullarında, çocuklarının kanlarının ince ince zehirlendiğini, kendi
milli eğitimleri de gasp edilmiş cahil ana ve babaların önceden
kestirebilmeleri, elbette mümkün olamazdı. Neticede hangi ana baba, yok haliyle
bedava eğitim kazandıracağını düşündüğü evladının, bırakın devşirilmesini, bir
de üstüne 'vatan haini' yapılmasını ister
ki. İşte geç kalan istidlal nedeniyle, "Cehaletin gözü kör olsun"
diye de boşuna söylenmemiştir.
Bakınız,
kapatılan Köy Enstitülerinden itibaren kurgulanmış bir sarmal içinde, yüce
Atatürkümüzün kurduğu “Bağımsız Türk Ulusu Bireyi” olarak eğitim alabilmemizi
sağlayacak Milli Eğitim sistemimizin, kısırlaştırılmasının ana nedeni, nasılda
çıkıyor ortaya değil mi? Ve bu cehalet nasıl da bugün emperyalistin elinde
bizlere karşı kullandığı en tesirli bir silaha dönüşüveriyor. Yani tohumu ek
yabanı büyüt, zamanı gelince de biç. İşte adına küreselcilik denen bugünkü
emperyalizm de, ancak böyle bir cehalet zemininde yeşerebilen yabani; ama çabuk
gelişen bir bitki gibidir.
Aslında
sömürgeci adına asrın projesi budur, BOP MOP değil. Düşünün şimdi, BOP tasavvur
bile edilebilir miydi; şayet bugünkü arada derede kalmış Türkiye yerine, vatanımız
olan en değerli ve üstünde sadece en güçlü olanın barınabildiği bu topraklar –
ki Almanlar Anadolu’muza ‘Goldene Platz an der Sonne’ yani ‘güneşte ki altın yer’ derler - üstünde, Atatürkün
Milli Eğitimiyle yediden yetmişe eğitilmiş, kendi ayaklarının üstünde
durabilen, adam gibi bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti olsaydı. Ve yüce Atatürk’ten
sonra gelen çakma devlet adamları ve Gladio komutanları, şayet rahmetli
Atatürkümüzün yarısı kadar adam olabilselerdi. Desenize yeni Atatürkümüz, yine
iddiasız halkın içinden kendi kendine yetişecek, ne dersiniz?
Zamanında
Atatürkün de çok iyi bildiği gibi, Karadeniz insanımızın her üç evinden birinde
silah imal edilebilir. Sağlam ve güvenilir insanlardır. Yobazın, Allahsızın
bile sağlamı onlardan çıkar; ama vatanını satanı çıkmamıştır şimdiye kadar.
Atanın Kurtuluş Savaşını, Samsundan başlatması da hiç tesadüf değildir.
Geneline bakıldığında, kadim Türk Ulusunun her üç evinden birinde, yeni bir
Atatürk doğmuş veya doğacak olduğu da kendiliğinden anlaşılır. Dolayısıyla da,
bu milletin Atatürkleri bitmez. Hiç kuşkunuz olmasın. Eritildikleri potada bile
yeniden doğmuşlar ve sonsuza dek doğacaklardır da. Nitekim yok olanı var
edemeyeceğin gibi, var olan cevheri de yok edemezsin. Bu içinde yaşadığın
evrenin varoluş nedenidir. O halde akil olacak ve bununla yaşamayı da bileceksin.
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder