27 Şubat 2013 Çarşamba

ETNOKRASİ (???)

            Bugünlerde etnik(!) takıntılar ne hikmetse moda oldu. Misak ı Milliyecimiz bile eline kalemi veya klavyeyi aldığında, adına etnisite denen çoktan demode olmuş bu laf ı güzaf’a dokunmadan edemiyor. Sanki somut konumuz azmış veya kalmamış gibi, bu derisi çatlamış eski göçebe otağı davulunu, hababam çalıp duruyor. Allahtan yanında bir de çergi klarneti üflemiyor. Bu icraatı uygularken de, ne yazık ki aslında sömürgeci devşirmesi bölücü eşkıyanın tuzağına düştüğünü idrak edemiyor.
            Hepinizin aslı, esasen Türk değil mi? Daha yolun başında, ihtişamınızdan korkanlar, size gücü yetmeyenler, birliğinizi bozarak sizi kolayca yutabilmek için, beyliklere dönüştürmediler mi? Onbinlerce yılın somut tarihinden, belge ve bulgularından, hala gerçek Türk varlığınızı bulup çıkaramadınız mı? Hala mı onu sorguluyorsunuz behey gafiller.
            Toplumumuza sinsice monte edilmiş bazı asosyal parazitlerin asıl amacı, etnisite palavrasını, ‘Ben kimim’ diye sorgulamasını bekledikleri, hedeflenen amacı göremeyen içimizde ki safdillerin(!) ağızlarına pelesenk yapmak, dolayısıyla da yurdumuzda paradoks haline getirmektir. Arkadan da anayasal sorgulamalar ve yeni uyarlamalar gelir ki, ondan sonra "Güle güle milli birliğimiz" demekse artık kaçınılmaz olur.
            Sert önlemler almak istediğinizde de artık çok geç kalmış olur, kendi elinizle değiştirdiğiniz anayasanızı ihlalden, uluslararası arenada haksız duruma düşer ve bölücülerinizi resmen haklı ilan etmiş olursunuz. Bu heriflerin ve karıların bütün uğraşları, bu doğrultuda akıp gitmiyor mu, bu bağlamda gündem(!) oluşturmuyor mu? Küreselci emperyalist, aynı nedenle bu güruh’a sınırsız ödemeler yapmıyor mu zaten. Böyle bakınca da birliğimizi yok etmek üzere angaje edilmiş bu kimliksiz ya da çakma kimlikli paçavralara, akil insanlarımız oyunlarına geldikçe de, başarısız oluyorlar diyebilirmiyiz? Hele de eskiden düşünüyor’muydunuz böyle saçmalıkları anımsayın.
            İş bir kere böyle ahmakça sorgulanmaya başlarsa, arkası kolay gelir. Bu hastalık bir kere yayılırsa, tut tutabilirsen. Eline bayrak alan yola düşer, şakayla başlayan, önce kaotik eyyamcılığa, sonrasında da içinde boğulacağımız lağım çukuruna dönüştürür vatan dediğimiz tek varlığımızı. Yoksa Etnokrasi(!) adlı muhayyel bir devlet formu hayalini mi kuruyor acaba böylesi fantastlar. Bak bu da Demokrasi kavramı üstüne daha da iddialı yeni bir zırva olur ki, patent hakkımı isterim o zaman.
            İşte tam da bu noktada, bir empati çağrısı yapmak elzem oldu bana. 3 yaşında ki torunumu yuvadan getiren servisi karşılayarak kendisini kucağıma alıp öptüğümde, servisin camlarından bana sevecen veya kayıtsızca bakan çocukların arasında, kindar ve kızgın bakışlara da rastlıyorum. Bu küçük gözlerin sahipleri, ne yazık ki çok ihtiyaç hissettikleri aile sevgi ve ilgisinden nasıl yoksun büyüdüklerini, kıskanç bakışlarıyla o kadar açık ortaya döküyorlar ki. O çocuklara çok acıyorum aslında. Belki bizdeki etnokratların(!) asıl dertleri de budur; belki de bir aile sevgisinden mahrum büyümüşlerdir kimbilir? Tek tek isimlerin üstünde durmaya hiç gerek yok. Çünkü isimleri ve ne oldukları hiç önemli değil. Önemli olan bizden olmadıklarıdır.

            Ulan kim diker Çerkez’i, Kürt’ü, Laz’ı, Gürcüyü, Abaza’yı vs. diye sorgulamalı bizdeki etnikçiler aslında. Şayet üstümüzde Türk Ulusu şemsiyesi açılmasaydı, adamdan bile sayılamazdık bu dünyada. Unutmayalım ki, hepimiz sadece Türk Ulusunun ve onun payitahtı yüce Türkiye Cumhuriyeti vatanının bir vatandaş bireyi olabilmiş isek ancak, beşeri özgün ve saygın bir varlığa sahibiz demektir. Öyle ya varmı başka bir resmi kimliğiniz, kelle kâğıdınız.
            İşte amaçlanan da, aslında kimlik aidiyetimizin elimizden alınmasıdır. O zaman başta kimliğimiz olmak üzere, hiçbir varlığımız da kalmayacaktır. Yoksa özlemini çektiği bu mudur? İçimizde ki gafillerin, kuş beyinli karacahillerin. İşte Atamız da bunu söylemeye çalışmıştı bizlere. Türk değilseniz bile iftiharla Türk olun ve öyle de kalın. Çünkü Âdem’in bile babası ve Allahın askeri olan Türk’ün sırtı yere gelmemiştir ve asla gelmeyecektir de bu dünyada. Türk’ün Toprağı, beşeri aşağılık komplekslerinin, insanı sıkan harici etkilerin yansıması olan rüyalarında bile, onurlu başı hep yukarıda kalan, adil, erdem sahibi ve mangal yürekli insanların vatanıdır. Bunun kıymetini çok iyi bilelim.

            Rahmetli Atatürk’ümüzün günahı neydi. Kimseyi aşağılamadı ki Türk demekle, bilakis yüceltti, adam sınıfına soktu. Esasen ümmet kimliğinizle, 600 yıldır yeterinden fazla aşağılanmamış’mıydınız? Şayet yüce Atatürk de bu aşağılanmayı size layık görseydi, elini bile sürmezdi ki zaten yok edilmiş KİMLİĞİNİZE. Geçiverin de aynalarınızın karşısına o halde, seyredin içlerinde belki de kendinize yakıştırdığınız çakma kimliklerinizi. Bakalım o zaman kendinize acımayacak’mısınız? Ve sokun lütfen o çitlenbik beyinlerinize artık, ancak TÜRK seniz varsınız…

                                                                                  Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder