Hepinizin aslı, esasen Türk değil
mi? Daha yolun başında, ihtişamınızdan korkanlar, size gücü yetmeyenler,
birliğinizi bozarak sizi kolayca yutabilmek için, beyliklere dönüştürmediler
mi? Onbinlerce yılın somut tarihinden, belge ve bulgularından, hala gerçek Türk
varlığınızı bulup çıkaramadınız mı? Hala mı onu sorguluyorsunuz behey gafiller.
Toplumumuza sinsice monte edilmiş bazı
asosyal parazitlerin asıl amacı, etnisite palavrasını, ‘Ben kimim’ diye
sorgulamasını bekledikleri, hedeflenen amacı göremeyen içimizde ki safdillerin(!)
ağızlarına pelesenk yapmak, dolayısıyla da yurdumuzda paradoks haline getirmektir.
Arkadan da anayasal sorgulamalar ve yeni uyarlamalar gelir ki, ondan sonra
"Güle güle milli birliğimiz" demekse artık kaçınılmaz olur.
Sert önlemler almak istediğinizde de
artık çok geç kalmış olur, kendi elinizle değiştirdiğiniz anayasanızı ihlalden,
uluslararası arenada haksız duruma düşer ve bölücülerinizi resmen haklı ilan
etmiş olursunuz. Bu heriflerin ve karıların bütün uğraşları, bu doğrultuda akıp
gitmiyor mu, bu bağlamda gündem(!) oluşturmuyor mu? Küreselci emperyalist, aynı
nedenle bu güruh’a sınırsız ödemeler yapmıyor mu zaten. Böyle bakınca da
birliğimizi yok etmek üzere angaje edilmiş bu kimliksiz ya da çakma kimlikli paçavralara,
akil insanlarımız oyunlarına geldikçe de, başarısız oluyorlar diyebilirmiyiz?
Hele de eskiden düşünüyor’muydunuz böyle saçmalıkları anımsayın.
İş bir kere böyle ahmakça
sorgulanmaya başlarsa, arkası kolay gelir. Bu hastalık bir kere yayılırsa, tut
tutabilirsen. Eline bayrak alan yola düşer, şakayla başlayan, önce kaotik
eyyamcılığa, sonrasında da içinde boğulacağımız lağım çukuruna dönüştürür vatan
dediğimiz tek varlığımızı. Yoksa Etnokrasi(!) adlı muhayyel bir devlet formu
hayalini mi kuruyor acaba böylesi fantastlar. Bak bu da Demokrasi kavramı
üstüne daha da iddialı yeni bir zırva olur ki, patent hakkımı isterim o zaman.
İşte tam da bu noktada, bir empati
çağrısı yapmak elzem oldu bana. 3 yaşında ki torunumu yuvadan getiren servisi
karşılayarak kendisini kucağıma alıp öptüğümde, servisin camlarından bana sevecen
veya kayıtsızca bakan çocukların arasında, kindar ve kızgın bakışlara da
rastlıyorum. Bu küçük gözlerin sahipleri, ne yazık ki çok ihtiyaç hissettikleri
aile sevgi ve ilgisinden nasıl yoksun büyüdüklerini, kıskanç bakışlarıyla o
kadar açık ortaya döküyorlar ki. O çocuklara çok acıyorum aslında. Belki bizdeki
etnokratların(!) asıl dertleri de budur; belki de bir aile sevgisinden mahrum
büyümüşlerdir kimbilir? Tek tek isimlerin üstünde durmaya hiç gerek yok. Çünkü
isimleri ve ne oldukları hiç önemli değil. Önemli olan bizden olmadıklarıdır.
Ulan kim diker Çerkez’i, Kürt’ü,
Laz’ı, Gürcüyü, Abaza’yı vs. diye sorgulamalı bizdeki etnikçiler aslında. Şayet
üstümüzde Türk Ulusu şemsiyesi açılmasaydı, adamdan bile sayılamazdık bu
dünyada. Unutmayalım ki, hepimiz sadece Türk Ulusunun ve onun payitahtı yüce
Türkiye Cumhuriyeti vatanının bir vatandaş bireyi olabilmiş isek ancak, beşeri özgün
ve saygın bir varlığa sahibiz demektir. Öyle ya varmı başka bir resmi kimliğiniz,
kelle kâğıdınız.
İşte amaçlanan da, aslında kimlik
aidiyetimizin elimizden alınmasıdır. O zaman başta kimliğimiz olmak üzere,
hiçbir varlığımız da kalmayacaktır. Yoksa özlemini çektiği bu mudur? İçimizde
ki gafillerin, kuş beyinli karacahillerin. İşte Atamız da bunu söylemeye
çalışmıştı bizlere. Türk değilseniz bile iftiharla Türk olun ve öyle de kalın.
Çünkü Âdem’in bile babası ve Allahın askeri olan Türk’ün sırtı yere gelmemiştir
ve asla gelmeyecektir de bu dünyada. Türk’ün Toprağı, beşeri aşağılık komplekslerinin,
insanı sıkan harici etkilerin yansıması olan rüyalarında bile, onurlu başı hep yukarıda
kalan, adil, erdem sahibi ve mangal yürekli insanların vatanıdır. Bunun kıymetini
çok iyi bilelim.
Rahmetli Atatürk’ümüzün günahı
neydi. Kimseyi aşağılamadı ki Türk demekle, bilakis yüceltti, adam sınıfına
soktu. Esasen ümmet kimliğinizle, 600 yıldır yeterinden fazla aşağılanmamış’mıydınız?
Şayet yüce Atatürk de bu aşağılanmayı size layık görseydi, elini bile sürmezdi
ki zaten yok edilmiş KİMLİĞİNİZE. Geçiverin de aynalarınızın karşısına o halde,
seyredin içlerinde belki de kendinize yakıştırdığınız çakma kimliklerinizi.
Bakalım o zaman kendinize acımayacak’mısınız? Ve sokun lütfen o çitlenbik
beyinlerinize artık, ancak TÜRK seniz varsınız…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder