Daha iki gün evvel Kuvvacı
tiratlarınla bizleri umutlandıran sen, ne oldu da böyle 180 derecelik yatay bir
bükülmeyle adeta yere uzanırcasına, aziz yurdumun bölücülerine, evlatlarımızın
katili dağ çakallarına ellerliyle gül uzatan içimizde ki vatan hainlerine, hem
de yok halinle bir de kredi açmaya kalktın. Siz bittikten sonra, sizlere kimin
kredi açacağının(!) da hesabını yapmış olsaydın bari.
Can düşmanlarımızın bile her
vesileyle söylediği ‘Çocuklarımız ölmesin’ palavrasının
arkasına saklanırken, nereye koşuyor o zaman ahde vefanız, Kemalist erdeminiz
ve Kuvayi Milli(!) kimliğiniz. Söylediklerimin her zaman arkasındayım. Şayet birine
inanmışsam kimliğine de kendi adıma el basarım. Bugüne kadar da insan kaynağı
konusunda, hiç aldanmadım; amma velâkin ve mademki yazgı oldu, şimdi bende
kendimi sorguluyorum doğrusu. Gerçek CHP’li dokusunu yansıtmayan böyle bir
yapay ikilemde kaldığınız sürece, bu vesileyle verdiğim rahatsızlığın da hiç
kusuruna bakmayın beyler. Özden CHP’li bazı dostlarım, benden böyle bir yazı
yazmamı rica ettikleri ve bende mevcut durumda bunu uygun gördüğüm için, yazmak
zorunda hissettim kendimi. Kelimelerimin de her zaman ki gibi arkasındayım
dostlar.
Ayrıca gerçek CHP lilerin, İşçi
Partisine transfer kat sayısının giderek yükselmesi de, size “UYARI ÖTESİ SALVO” (karineye kıl payı kalmış
demektir) olmalıdır. Bilmem anlatabildim mi? Şahsen adıma ben de, aktif CHP
üyesi olmadığım halde, böyle bir transfer çağrısı almış olanlardan biriyim. Ne
var ki, 40 yıllık nikâhlı eşimi aldatmak gibi geliyor bana, CHP yi sorgusuz
terk etmeye kalkmak yine de. Dolayısıyla taşıdığım yüzüğü hemen kenara koymak,
etiğime sığmıyor ne hikmetse.
Eğri oturalım ama doğru konuşalım
hiç olmazsa. Yoksa bizden, yani Türk Ulusundan sakladığınız bir şeyler mi var? Yoksa
hasmın olan Erdoğan, kendine yakışır yeni bir dönüşümle, birdenbire kankan mı
oluverdi? “Ben size meclisi bırakayım, siz de beni
BAŞKAN(!) yapın” derken ve muhtemelen de destek alacağını hesapladığı
Joni’den aldığı gazla, “Hele o zaman görün, ben sizi gösterdiğim yere nasıl
olsa oturtmasını iyi bilirim” diye de düşünürken, acaba Allah korusun sizi de
mi tufaya getiriverdi? Yoksa çok daha vahim şeyler var da, çaktırmadan durumdan
istifade etmek amacıyla kendinize’mi saklıyor, birlikte oluşturacağınız ortak
bir sömürge iktidarı aşkına, ikili yeni bir kumpas mı kurmaya kalkıyorsunuz? Yoksa
hayatlarınızı bile etkileyecek ciddi bir Amerikan tehdidi var da bunu birlikte
mi paylaşıyorsunuz?
Hiç unutmayın ki, Türk Ulusunu bizatihen
etkileyecek olan böyle bir kararı, asla kendi başınıza alamazsınız, bu size
düşmez. Bırakında kendi kaderini şerefli Türk Ulusu, on binlerce yıllık tüm muhteşem
tarihinde olduğu gibi yine kendisi tayin etsin. İyi biline ki, bu yüce ulus buna
da fazlasıyla muktedirdir. Şayet durum böyleyse, yol yakınken bu sıkıntınızı bir
an önce ulusunuzla paylaşın, içinizde saklamayın: Yoksa tarifsiz; ama çok
talihsiz bir bedel ödemek zorunda kalırsınız. Özellikle de yerinde olsam böyle
bir durumu acilen halkımla paylaşır ve nemalanacağım, yere batası sanal
kariyerimi ise yok sayardım sayın kardeşim.
O halde bütün yapacağın iş, Atatürk
gibi sadece halk’ına güvenmek olacaktır. İçinizde ki sizden olmayan sızıntılara
değil. Unutmayın ki, Mustafa Kemal’i Atatürk yapan yüce Türk Ulusuna olan
güveniydi ve Türk Ulusu olmasaydı bir Atatürk olamazdı. Sadece bu nedenle bile,
bu ulusun daha nice Atatürkler çıkaracağı kendiliğinden anlaşılıyor. Bundan hiç
kuşkunuz olmasın. Şayet değilseniz bile gönüllü Türk olun ve öyle de kalın.
Çünkü TÜRK doğal bir kaynaktır. Esasen bu
yüzden, Hz Muhammedin de Allahın askeri
dediği ve İslamın bugünlere taşınmasının da tek nedeni olan Türk Ulusu, yok
edilmeye çalışılmıyor mu? Ki ne mümkün…
Naşı bile dimdik duran yüce
Atatürk’ün, sevgili yurduna sahip çıksın diye kurduğu partisi, asla bükülmekten
kamburu çıkmışların partisi olamaz. O halde bundan sonra partidaşlarınızı, daha
rafine analiz etmek durumundasınız. Zira içine sürüklendiğiniz bu talihsiz
yamulmada yoldaşlarınızın bazılarından - ki parti de onların etkisinin fazla
olduğu görülüyor - rütial ivmeli yanık kokuları alınıyor. Esasen daha rahmetli
Atatürk’ün bile şaibeli ölümünden başlayarak, 45 lerde partinin içindeki
üyelerinin marifetiyle (mesela Celal Bayar ve arkadaşları) partiyi bölerek iktidarına
son veren bu kabalist dernekleri değilmiydi? Sonra da mızrak çuvala sığmayınca,
60 larda da yine bu üyelik ilişkilerinden ötürü, Papadan icazet alınamaması
nedeniyle, arkadaşları ipte sallanırken, ilmikten kurtulan da aynı zat ı
muhterem değilmiydi.
Lağım farelerinin kozmik odalarına kadar
sızdığı aziz yurdumuzda, arşivlerimizde kemirilmemiş ne kadar tarihi belge
kaldığının bile envanterine sahip değiliz. Allahtan halkımızın henüz nifak eli
değmemiş eski sandıklarından, arada sırada neşriyatlar yapılıyor da
öğreniyoruz, kapalı tutulan gerçeklerimizi. ODTÜ ile fütursuzca uğraşan, oraya
da, Amerikan sömürge eğitimi düzeneğini(!) yerleştirmeyi misyon edinmiş, Tayyip
Erdoğan ve Çankaya’da ki kankası, bir Robert Kolejle(!) bırakın uğraşmayı, ona yan
gözle bile bakamazlar. Çünkü orası tescilli Amerikan Mason karargâhıdır.
Şimdi dikkat et kardeşim
Kılıçdaroğlu. Şayet lider kalmak ve sancağını yüce Ata’nın da katına taşımak
istiyorsan, yol yakınken içinde ki sıkıntıları, Ata’nın aziz ulusuyla
paylaşmalısın, yoksa tarifsiz vebal ödersin. Yüce Atatürk 30 larda boşuna
yasaklamamıştı bu dernekleri. Zira bunlar içine sızdıkları bütün toplumların
kanını emen vampirlerdir. Ne var ki, güneş doğduğunda hepsi yeraltına
iniverirler işte. Tıpkı Atatürk güneşi doğduğunda indikleri gibi. Şimdi ise ne
yazık ki yeniden semirmelerine müsait, bir karanlık ortam oluşmuştur güncelimizde.
Sizlere düşense, ulusal güncelimizi onların lehine daha fazla karartmak değil,
aksine güneşimizi yeniden ağartmaktır.
Hal bu olduğuna göre de şimdi sana
iki defa kolay gelsin demek istiyorum. Yalnız unutmaman gereken tek husus,
Atatürk gibi, aziz Türk Ulusuna her zaman, özellikle de en umutsuz anlarında
bile güveneceğindir. Yeter ki onların inanç ve itimadını sarsma. Yoksa yüzü ne
kadar iyiyse, tersi yedi düvelin de yakinen tanıdığı gibi, çok beterdir.
Muhtemel bir yenidünya harbinde,
Amerika ilk hedeftir. Konvansiyonel bir savaşta bile kendisini kurtaramayacaktır. Hatta
böyle bir savaş tasarlamak bile, kendi sonunu daha erken tetikler. Amerikalı da
bu geleceğinin farkındadır. Yaşamını uzatabilmek için, yaşamak zorunda kalacağı
dünya üzerinde ki en değerli topraklar, bizim Anadolu (Aşağı Türkeli) ve yukarı
Türkeli olan Avrasya’dır. Anlayacağınız büyük Kürdistan(!) masalı, gerçekte
bahane, İsrail ile ortaklaşa, en değerli topraklarımız olan Güneydoğu
Anadolu’muzun üstüne oturma planları ise şahanedir.
Bırakın bizim saf vatandaşlar, büyük
Kürdistan(!) masalına sahiden inanıp dursunlar. Evrensel bir gelecek vaat eden
bu değerli bölgemizi, kim kaybetmişte(!) onlar bulmuş. Şimdi yaptıkları ise bu
inancı körükleyip Kürtleri iyice gaza getirmek ve ilk önce Anadolu pastasını
onlara kestirerek kendileri yemek ve bu bağlamda da İran, Suriye, Irak ve
Türkiye’ye gözdağı vererek, onlara yeni ayarlar çekmektir. Anlaşılan bu ilk
safha, iktidar & muhalefet ortaklığıyla tutmuş
gözüküyor. İkinci safhada ise İsrail ile birlikte, ‘Büyük
Kürdistan’ kriptolu yeni yerleşkelerinin finansmanını, yerleşim planını,
proje ve stratejilerini oluşturacaklardır. Sonrası ise, nasıl olsa yakalarından
olmuş dutlar gibi silkeleyecekleri Kürtler için, tufan olacaktır. Onları; ama
sonlarına kadar kullanacak, geri kalabilenleri ise Batı Anadolu, Irak, Suriye,
İran ve Mezopotamya’da eriyip tarih olacaklardır.
Çünkü bizim topraklarımızda her
açıdan gelecek vardır. Ve bu topraklar Türklere bırakılmayacak(!) – ki yine bir
Mason söylemişti, size de tanıdık geliyor olmalı - kadar da değerlidir onlar
için. Ayrıca geleceğin sanayileri için çok zengin kaynaklar (Uranyum, bor vs.)
vaat ederken, konvansiyonel harp tehlikesi bile neredeyse sıfırdır. Zira buna,
kendilerine komşu böyle bir yerleşke de, ne Rusya, ne Çin, ne Japonya ve ne de
Kore, Hindistan gibi diğer dünya devleri müsaade eder. Bizim ordumuzu ise
şimdilik pasifize ettiklerine inanıp, hedef aldıkları Anadolu parçamızı da, Irakta
ki rezervleriyle paralayıp kolayca, kurtlar sofrasına servis yapabileceklerini düşünmektedirler.
Bu
arada atladıklarıysa, ezelden beri asker doğan Türk Ulusunun, aslında (Çoluk,
çocuk, genç, ihtiyar hatta yatalak ve engellileriyle) 75 milyonluk koca bir
ordu olduğudur ki, işte böyle bir güç bütün dünyaya bile yeter. Hele Irakta ki 50.000
askerlik rezervleri ise, bu Türk gücüne sabah kahvaltısı bile olamaz. Bunu
herhalde kedileri de biliyor olmalılar. Ne var ki, bazen Allah’ın bile zar
attığına inananlar da var bu dünyada işte.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder