USA Dolarının saltanatı bitti artık.
Bundan sonra daha fazla da zirvede kalamaz. Altına veya mahalli kurlarla
ticaret esaslarına yani aslına dönüş kaçınılmaz olacaktır. Çünkü Amerikan
Doları bundan sonra, Dünya Devlerinin her geçen gün yükselen değer kurları
karşısında daha fazla da stabil kalamaz. Okyanus saltanatı artık ülke karasularıyla
iktifa etmek zorundadır işlerine gelse de gelmese de bundan böyle artık.
Dolar bundan sonra sadece bir süreliğine
daha, bizim gibi üçüncü Dünya ülkelerinin kurları karşısında o ülkeler içindeki
Amerikan beslemesi kuklalar aracılığıyla kısa vadeli spekülatif iniş çıkışlar
gösterecektir. Ülkemizde çoklukla yapılan Dolar muhabbeti de spekülatörlerden kaynaklanır
aslında. Ne var ki bu doğruyu da böylesi biraderlere bir türlü anlatamaz,
onları zinhar ikna edemezsiniz.
Onlar
sizden bunları belgelendirmenizi isterler. Ulan yaşadığınız gerçekler
belgeseliniz değil de nedir? Yoksa siz uyur gezer misiniz? O halde sentezini
yapamadığınız ve salt komplo dediğiniz bilimsel yaşamın içinde işiniz ne, diye
sormanız gerekecektir onlara. Ne var ki bu Amerikancılar, bir yandan sözde
milliyetçi, Atatürkçü diğer yandan da İmamın kayığında, göbekten bağlı
oldukları Amerikan menfaat sularında dolaşmaya devamdadırlar. Bu arada ikircikli
muhabbetlerindeki ‘ifrat’ Erasmus ’un deliliğe övgüsüne bile Rahmet okutur
hani.
Bir
de bu emperyalist trollerinin ortak paydası, Atatürk’le ağızlarını açmaları ve kalem
yaptıkları klavyelerini oynatmalarıdır. Ne var ki kendi adlarına altında
imzalarını taşıyan, siyasi görüş ve düşüncelerini açıkça ifade edebildikleri
somut bir makale bile bulamazsınız. Sadece sağdan soldan, lakin başkalarından
aşırdıkları ve kendilerine mal ettikleri bir takım kesik, kopuk aslında
anlamadıkları fikir alıntılarını paylaşmaktan başka. Ve diğerleri tu kaka
kendileri sanki sütten çıkmış ak kaşıklar, dâhilerdir mübareklerin. Ne denir sosyal
medya mugalataları bol olsun garı…
Libya
da Suriye de ve diğer Ortadoğu da hep kaybeden veya kaybedecek tarafa taraf olmak
zorunda bırakılan Türk evlatları, daha ne kadar emperyalist menfaatleri uğruna
kanlarını dökmeye devam edeceklerdir. Bunun gerekçesi sadece, yapay İslam görüntüsü
vererek Hilafete soyunmak ya da USA ön ayarlı İktidar mevcudiyeti baskısıyla, buna
sebep olanlarla birlikte Türk milletinin de emperyalist koruma köpekliğine
angaje edilmiş olması mıdır acaba?
Rocefeller’ler,
Roschild’ler ve diğer paragöz ailelerin Uluslararası şirketleri, vakıfları,
fonları aracılığıyla Ulusal Devlet yönetimlerine sızarak. Son hedefte yapay
zekayla bütün ulus Devletlerin seçmen, seçilen ve çocuklarıyla tamamen uzaktan
yönetilir hale getirilmesi, epidemik bir manipülasyonla bugün yeni bir Dünya Devleti
projesi versiyonu haline getirilmiştir.
Böylece
dijital aşılarla uzaktan yönetilecek olan insan organizmalarının, gerektiğinde
fişlerinin çekilerek sistem dışı bırakılmaları da meşru hale gelecektir. Bu
ithamlara belge arayanlar bu gerçeklere kendi sentezleriyle ulaşan yazarlarda
değil; ama hedef gösterilenlerde cevap nitelikli belgeleri aramak zorundadırlar
ki hep birlikte ikna olalım.
Şimdilik
görünen resim bize, bir nükleer Dünya savaşını geciktirecek asosyal tedbirler
ve uyarlamalarla yapay virüslü epidemiler kullanılarak, Dünya nüfusunu
azaltarak yükselen tansiyonu düşürme cihetine gidilmekte olduğu intibaını
veriyor. Ayrıca yeni Dünya düzeni de fırsatı kaçırmayarak ve kılık değiştirerek,
dijital çipli aşıyla paralel bir başka epidemi halinde yoluna kaldığı yerden devam
ediyor.
İyi
de Dünya sağlık güvenliği, dijital merkezli yabanıl bir güç kontrolü altına girmekle
ne kadar güvende olacaktır. Bu çocukların bile inanmadığı bir masal olmaz da ne
olur. Bazı uçuk kafalar bunun hayalini kuruyor olabilirler. Lakin bunu yine de bir
başka dijital güç olan İnternetle, gözleri, bilinçleri açılan 8 milyar Dünya
vatandaşına yedirmek nasıl mümkün olacaktır. İşte bu da çok daha güç bir başka
sorun oluşturmaktadır o birileri için.
Konuya
özgün insan hakları perspektifiyle bakınca da durum iyice, içinden çıkılmaz bir
hal alıyor. Çünkü Reformları Rönesansları bile geride bırakmış olan ve sürekli
evirilen insan toplulukları, insan hakları bileşkesinde bilimsel hümanist özgürlüğün,
yaradılışın temelinde yatan tek güç olduğunu, deterministik olarak da ortaya
koyarken, hatta bilim yoluyla tanrı denen o ilk nedene bile ulaşılabileceğini
biliyorken, böyle bir erken yok oluşa nasıl yol verebilecektir.
Hele
de sadece ülkemizde uygulanan 65 yaş üstünün sokağa çıkma yasağı, aslında tek
adam Hükümetinin köşeye sıkıştığı bu ekonomik dönemde, yeni cezalarla para
toplamaya meşruiyet kazandırmak için el attığı bir otokratik yöntemdir. Elbette
bunun acısı da önümüzdeki seçim döneminde sebep olan günah keçilerinden defalarca
çıkarılacaktır. İşte işin aslı budur, siz bakmayın Corona
i bahane laf ı güzafına.
Tam
da sıkıntılı ve sıcak bu günlerde yasaklara rağmen çok uzaklardan bile
sahillere koşmaya can atanlar, bir de sahillerindeki denize, sitelerindeki
havuzlara, insan aklının ermediği parasal yasaklar nedeniyle ayaklarını bile
sokamayan büyüklü küçüklü insanlarınızın da sıkıntılı durumuna, biraz empati oluşturarak,
halinize hiç olmazsa azıcık şükredin isterseniz.
Dinler
dahi tek gücü tanrıya bırakmışken, aynı insanoğlu birkaç para çılgınını dünya
insanının başına tanrı meclisi yaparak, kaderini o meclisin eline mi
bırakacaktır. Hadi canım geçiniz. Bunu düşünmek bile insanoğlunu hiç tanımamak
demektir. Bilin ki insanoğlu aslında tedavi amaçlı bile olsa genetiğinin değiştirilmesine
asla gönüllü olmaz. O halde evrensel sistemin güvenliği adına yapılabilecek en
akılcı çözüm, ekonomik ve bilimsel yapının tamamen Devletler kontrolünde toplanarak
uluslararası emperyalizmi artık emekliye çıkarmakla ancak mümkün olabilecektir.
Çünkü liberalist demokrasi masalının sonu mutlaka otokrasiyle biter. İşte bu da
Şeytan/tanrı olan insan doğası gerçeği nedeniyledir. O halde insanoğlu Şeytan/tanrı
kalmaktan da azat edilmelidir...
İçimizdeki
ve dışımızdaki ruhtan ve ahde vefadan yoksun Haramiler eliyle, tarihin dipsiz
çukuruna yuvarlanmak üzere olan yüce Türk varlığını, yeni bir doğuşa, hayatını
ortaya koyarak hazırlayan muhteşem Atatürk ile ulusça tanışmak şerefine nail
olduğumuz, 19 MAYIS 1919 günümüz hepimize kutlu olsun. İyi ki var olmuşsun
sevgili Atatürk…
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder