14 Ekim 2019 Pazartesi

ULU SENTEZ..


            Suriye’de Türk ordusunun hiç işi yoktu ve olmamalıydı da gerçekte. Ne ki daha başından itibaren bizim olmayan bir savaşın içinde yer almakla, bizi buna zorlayan emperyalistin ekmeğine bolca tereyağı döşerken esasında kendi başımıza da, belki torunlarımızın bile ödemek zorunda kalabileceği dertler aldık.

            Güzelim ‘yurtta sulh cihanda sulh’ prensibini terk edip, düşmanı bile ortada olmayan ve karşımızda açık cephe dahi bulunmayan bir mekânda, hudutlarımızı ve dost yaftalı düşman üstlerini kapatıp, kararlı ordumuzu hudutlarımızın İÇİNDE, gereğinde hemen saldırı harbine de dönüşebilecek bir aktif cephe harbine hazır tutmalıydık sadece. 

            Rahmetli İnönü zamanında ve azami CEO stratejik bir bölgede, Atatürk inkılabı sadakatiyle, kinci Dünya savaşı gibi evrensel bir kavganın bile dışında kalıp milli menfaatlerimizi korumasını bilerek, siyasetçi aklının en yüce örneğini bütün dünyaya da kabul ettirmiştik oysa.

            Ve ne yazık ki bugün Türk siyasa aklına hiç yakışmayan bir duyarsızlık ve ansızlıkla, haklı olduğumuz ve dolayısıyla haklı bir nefsi müdafaa ile yasal hakkımızı da alabilmek durumundayken, şimdi şaibeli bir konumda hakkımızı dahi nasıl alabileceğimizin hesabını yapmak zorunda kalıyoruz. Bu halimize ise Levanten mahallesinin köpekleri bile gülüyordur kuşkusuz.

            Çünkü birde bu zafiyetin üstüne çevre komşularımızla da sorunlu olurken, evlatlarımız da pisipisine telef oldular ve olmaktalar da. Lakin beğenmesek de bugün öyle bir noktaya getirildik ve hele de Trump’ın cesametinden büyük zırvaları ve ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ türkülerinden sonra, bir de Fırat’ın Doğusuna kadar olan kurtarılması gereken tampon bölgeyi de teröristten arındıramazsak şayet, işte o zaman daha da büyük bir kaybımız olacaktır. Ve artık o vakit, ‘yuh olsun ervahımıza’ demek de bize düşecektir.

            Ortaya çıkan görüntüden anlaşıldığına göre; USA, IŞİD bakiyesini illaki bize temizletmeye kararlıdır. Bugüne kadar AB ve USA’nın emperyalist paralarıyla teşkil edilen son Haçlı ordusu olan IŞİD yaftalı müstemleke ordusu bakiyesini temizlemek, yine Türk Ordusuna düşüyor desenize. Ziyan yok, biz Türkler alışığız buna tarih boyunca nasılsa.

            Bir daha yaparız ve böylelikle de muhtemel yeni bir Dünya savaşına da engel oluruz belki de.  Terörist sürüsüne verilen binlerce TIR dolusu silah ve askeri malzeme ne olacak derseniz. O da Türk Ordu envanterine giren, pahalı bir adı olmayan savaş ganimeti olur neticede. Eh olsun artık o kadar da, değil mi? USA da artık bir bardak su içsin bu savurganlığının üstüne.

            Bırakalım artık çeşitli illüzyonları, kelam ve kelime savaşlarını, birbirini suçlamaları. Çünkü bunların karın doyurmadığını ve kimsenin işine yaramadığını artık öğrenmiş olmamız gerekir. Zira kurgu ortadadır ve sonuç da bellidir. Tek yapılacak iş, bu duruma tek yumruk halinde odaklanmaktır artık dostlar.

            Öyleyse gelelim kıssadan sadede. Lakin bizatihi olarak anlayamadığım, koskoca Türkiye Cumhuriyetinin, nasıl olup da ülkenin ve Türk Milletinin asla çoğunluğunu temsil etmeyen, genelin ilkesiz bulduğu otokratik, emperyalist icadı ve kurucu anayasa suçlusu yapay bir Başkanlık senaryosuyla, böylesi eli kolu bağlı trajikomik bir duruma düştüğü veya düşürüldüğüdür. Şimdi gelin de ilk önce de bunu irdeleyelim isterseniz.

            Türk birliğinin Suriye’de ki en büyük hedefinin, özellikle de ırkdaşlarımız olan Türkmen göçerlerin, kurtarılmış bölgelerde güven içinde yerleştirilmelerinin önünün açılması olması gerekmektedir. İşte yalnız bu hedef dahi Suriye riskini, Türkiye ve Suriye açısından sulh içinde taşımaya değer.

            Harekâtı bahane eden ve artık ampulü patlamış AKP iktidarı, son kuvvetiyle hala yeni rantlar peşinde koşarken GDO’lu ürünlerin de kontrolünü kaldırıyor.  Siz anlayın artık bunun ne demek olduğunu. Arkasından da sallantıdaki iktidarını biraz daha uzatmak gayreti içerisinde,  muhalefeti de tamamen susturacak ve saf dışı bırakacak OHAL de gelirse şaşırmamak gerekecektir.

            Sıkıştıkça yardım aradığımız Tanrının bile Kâinatın selameti adına deterministik (bilimsel) kural ve kanunları vardır. İşte her şeyin uyum içinde, matematiksel ve harmonik bir disiplinde Kâinatı var edebilmesinin sırrı da buradadır. Yani tanrı yardımı istenirken bile öznel ve doğrusal bir sentezin haklılığı içinde olmak gerekir. Bu da her şeyden önce ulusal milliyetçi, sosyal bir sorumluluk bilinci ve anavatan müktesebatıdır…

                                                                       Serendip Altındal




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder