12 Eylül 2019 Perşembe

SATHI GÖZLEM..


            İdlib, Afrin, YPG, PYD, PKK falan derken kapımızda bekleyen kılıç artığımız teröristler, artık içimizde icraata yönelmek üzere hudutlarımızda mevzilendiler. Öyle ki emperyalistler bu birikimi,  bundan sonra ki planları dâhilinde, ülkemize karşı da bir tehdit unsuru yaparak önünün açılmasını isteyen Erdoğan’ın eline büyük bir koz verdiler.

            Hala, bu belanın da müsebbibi olan AKP İktidarının kuyruğunda kaldıkça, kapımızın önünde bu beslemelerini boşuna bekletmeyen USA haramisinin, yakında bunları içimize salmak için gün saydığını da hiç akıldan çıkartmamak gerekiyor. Bir de bunları içimizden cımbızla ayıklamaya kalkarsak, seyredin siz Dünyayı. Bu seyir de altından mı, yoksa üstünden mi olur, kişisel göreceliğe bağlıdır artık.

            Ondan sonra bir de Çekiç Güç köprübaşlarını, yol kavşaklarını vs. tutunca; eh artık en iyisi daha fazla söylemeyelim de moral bozmayalım, arkası da bize kalsın. Yalnız bilelim ki gücü, gücü yetene bir baskın senaryosunun, ana baba günlerimiz için hazırlanmakta olduğu da gün gibi ortadadır.

            Eski Roma fobisini yüzyıllardır taşıyan Yahudi, şimdilerde USA ile ittifak içinde geliştirmekte olduğu Akdeniz ve Kürdistan projelerine bel bağlayarak, aynı bağlamda yeni Roma Metropolü olarak öngördükleri İstanbul bileşkesinde, eski Roma fobisini, yeni Roma hobisi yapma gayreti içindedir. Bu zincir projeler paketinin, ne kadar elle tutulur ve açılır olup olmayacağını, nasıl olsa en yakın günler, ister istemez gösterecektir.

            Bir yanda emperyalist kulvarda hal ve gidiş bu yönde iken, İstanbul’un Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları alelacele ve elbirliğiyle gönül koyarak, gümbür gümbür mütevazı vatandaş İmamoğlu’nu, Belediye Başkanlığına atayarak, yılların AKP saltanatına da son verdiler.

            İşte bu İmamoğlu şimdilerde harikalar yaratıyor ve yaratmaya da devam edeceği anlaşılıyor. Bütün suiistimalleri tarifsiz bir ciddiyet ve sorumluluk bilinciyle ortaya koyarken, vatandaşların sevgi ve hayranlıkları, kendisine giderek katlanıyor. Demek ki vatandaş son 17 yılın yolsuzluğu ve adamsızlığında öyle bunalmış ve doğru adama hasret kalmış ki şimdi bulduğunu da neresine koyacağını bilemiyor. Yani aklı erdemin sosyal psikolojisi anlayacağınız.

            Aydınlar, doğruyu bilen, adil, ahde vefa sahibi, düşünen ve araştıran insanlar demektir. 1950 seçimleri galibi Menderes’in meclis açılış konuşmasında, bir defa bile kurucu ve kendi siyasi varlığının dahi nedeni olan yüce Atatürk’ten bahsetmeyişi, aydın kitle tarafından, karanlık geleceğini de tayin eden en büyük etken olarak kabul edilmişti.

            Şimdi ki AKP iktidarı ile - ki onlarda eski DP nin devamı olduklarını beyan etmişlerdi - 1950’lerin DP iktidarı arasında fazla bir fark yoktur aslında. Bunlar da netice itibarıyla Atatürk ve Türk kavramını inkâr ettikleri için, DP ile aynı kaderi saatleri çalınca ister istemez paylaşacaklardır nasılsa.

            Çünkü 14 Mayıs seçim zaferini en büyük inkılap olarak betimleyen ve bugün bile hala devam eden Atatürk inkılabını elinin tersiyle iten Menderes, makûs kaderini daha yolunun başında kendi eliyle yazmıştı. Ve sonunda da ceman korktukları başlarına da geldi esasen.

§ Menderes, yıllarca Halk Partisinin Halkevleri Müfettişi olarak çalışmıştır. Kendini bu işe, tam ve yürekten vermişti. Kendisi de Halkevleri kurmuş, bunların açılışında nutuklar vermişti, bu hizmeti tam 15 yıl sürdü. Meselâ Aydın Halkevinin 1950’daki açılışında şöyle konuştu.
«Milletimizin yükselmesi yolunda her ihtiyacı gören ve sezen Büyük Gazi, içtimai hayatımızda, kültür hayatımızda, çok derin bir boşluğu ve çok şiddetli bir ihtiyacı da görmüş, bu boşluğu dolduracak ve ihtiyaca cevap verecek bir tesis ve teşekkülün esasını kurmak, temellerini almak şerefini de kazanmıştır.»
Halk Partisi üyesi ve partinin Halkevleri Müfettişi iken, Menderes’in görüşü» inanışı buydu. Hâlbuki Millet Meclisinde ve 4.V.1951 de, “Başvekil olarak nutkunda Menderes, Halkevlerini şöyle vasıflandırıyordu:
«Halkevleri, Halk odaları kurmak, gençlik teşkilâtını ele almak, Faşistçe düşünce ve telakkilerin mahsulüdür. Bunlar, içtimai bünyemiz içinde tamamıyla abes, beyhude, geri ve yabancı uzuv halindedirler.» (İhtilalin Mantığı ve 27 Mayıs İhtilali– Ş.S. Aydemir s.184)

Yukarıda ki çelişki, Menderes’in iki ruhlu kişiliğini (ikircikli) gösteren çok tutarlı bir tarihi belgedir mesela ve bu da size çok iyi tanıdığınız birini anımsatmıyor mu? İkilinin, kişilik, icraat ve kader uyumlarına da ortak bir empatiyi çağrıştırmıyor mu?


Son olarak Mardin de Özel Harekât Şube Müdürünün öldürülmesi, ister istemez dikkatleri Çekiç Gücün üstüne çevirdi. Çünkü terörün giderek daha fazla dikkat çekmesi amacıyla, üst rütbeli ve liyakat adamlarımızı hedef almaya başlaması ve bunda da netice alması; bu olayların Çekiç Gücün çevreye intikalinden sonra artmaya başladığı da dikkate alınınca, ancak profesyonel bir enformasyon ve yönlendirmeyle açıklanabilir. Yoksa tetikçi baldırı çıplaklar sürüsünden, böyle organizasyonlar beklemek pek olası değildir.

Nasıl da yapay bir oldubitti darbesiyle ve hemen ardından yağmur gibi yağan KHK’larla Ergenekon’un ardından milli ordu eğitimi de iğdiş edilince ne günlere geldik değil mi dostlar. Hoş bunları daha 16 Temmuz'da da yazmıştım amma... Bedii Faik’in bile ‘bu millet bu Devlete yakışmıyor’ dediği bizim millet, Şeytanının tokadını yiye yiye sonunda ve artık mevtayı bulacağını idrak ettiğinde, aklı başına gelecek herhalde.

Teknoloji hayli ilerledi. Artık Okyanusların diplerinde bile tarihi kazılar yapılıyor. Her yerde açılan hidrokarbon kuyuları, çeşitli ve sayısız yapılar için yapılan kazılarda vb. ön Türk tarihiyle ilgili kim bilir ne bulgular elde ediliyor. Lakin bunların açıklandığını hiç duydunuz mu? Sadece bizim ülkemizde yaptığımız kazılarda ele geçen bulgularla, lütfen veya usulen ilgileniyorlar.

Şimdi düşünelim o halde! Şayet toprakların altından kendi olası tarihleriyle ilgili tarihsel bulgular ortaya çıksaydı, bizim tarihimizi bile kendilerine mal edenler, kim bilir nasıl yaygara yaparlardı. Demek ki kendi tarihimizi bile derinleştirmek ve gerçek Dünya uygarlığını da ortaya çıkarmak, yine bize kalıyor. O zaman ha gayret gardaşlar. Çünkü misakı vatan için önce sathı müdafaa, sathı müdafaa içinde de önce sathı gözlem gerekir…
                                                          
                                                                         Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder