19 Ocak 2019 Cumartesi

AKADEMİ Mİ, AKADEMİSYEN Mİ..


             Benmerkezci insanlara bir de yüksek eğitim yüklerseniz, epikürist güdümlü ve sınır tanımaz liberal profilleri giderek, genelde maalesef tahammül edilmez asosyal bir idefizme dönüşür. Arada sırada rastlanan istisnalarsa bu kaideyi değiştirmez. Yılların tecrübesiyle, bugüne kadar rastladığım bütün aydın yaftalı, yarı aydınlarda bu ortak paydayı gördüm hep. Hele sınırsız liberal mentalde olanları aydın sınıfına sokmak Deveye neden hörgücün var demekle eşanlamlıdır. Aslında aydın olmak da gerçekte göreceli bir kavramdır. Çünkü dağ başında bir mağarada bile kimsenin tanımadığı bir aydınla karşılaşmak mümkündür. Ve sakın asla, asla demeyin.

            Bu nedenle de yüksek eğitimle, sadece idealist ve bilimsel odaklı akademisyenleri Devlet burslu yetiştirmek, yani Devletin bilimselini kendi bursuyla eğitmesi, aslında daha fazla toplum ve Devlet yararına olacaktır. Yoksa paralı parasız salt meslek okullarıyla sanayi ve kamu ihtiyaçlarını karşılamak, kalkınmış Batı ülkelerinde de olduğu gibi yeterlidir.

            Ayrıca insan okuma yazma dâhil her şeyi kendi kendine de öğrenebilir ve çok okuyup araştırarak, akli verilerini azami kullanarak kendisini mükemmel bir aydın haline de getirebilir. İşte aynı zamanda düzgün karakter, adalet ve erdem olan akıl, bunun için vardır.

            Öyleyse civarımızdaki insanlarla sosyal, siyasi, ekonomik, kişisel vs. herhangi bir iletişime geçmeden önce akli kişiliklerini bu perspektifle analiz edersek, herhâlde yanlış yapmamış ve kuvvetle muhtemeldir ki ileride de büyük pişmanlıklar yaşamamış oluruz. İşte yeni seçimler öncesinde de bireysel olarak çok büyük sorumluluk taşıdığımız anavatanımızın ve milli varlığımızın kaderi meselesinde, aday seçerken de aynı perspektifle karar vermek en fazla ihtiyacımız olandır.


            Tırlak Başkanının peşinden, Sezar’ın Roma’sına doğru yol alan USA, Dünyanın neredeyse yarısını da beraberinde götüreceğe benziyor. Şayet tırlak Başkan kafayı yememişse, evrensel psikoloji kitabı yeniden yazılmalıdır. Trump çılgınlığı, Erdoğan’a da öyle misyon bindirmeleri yükledi ki Meclise bile girerken önce tüfekli avcılarını yolluyor içeri, sanki yaban Domuzu avına çıkıyorlar gibi. Meclise gidip bunları kendi gözümle görmeye ise inanın vatanıma duyduğum ahde vefa katsayım el vermiyor. Ve yüreğim sızlıyor.

            Yalnız bu kadar korku hiç normal değildir ve ikrarında belirtisidir aynı bağlamda. Dolayısıyla bir suçluluk kompleksini de akla getirir. Demek ki birilerinin Reisi, koruma ordusuna rağmen kendisini hiç güvende hissetmiyor kendi ülkesinde anlaşılan. Ne ki kendi vatandaşından bu kadar korkan lider de liderlikte olmaz. O halde bu durum silahlı bir işgali çağrıştırıyor ister istemez.

            Aynı bileşke de, meçhule giden Türkiye adlı devasa geminin 80 milyon yolcusu, fırtınalı denizde önünü bile göremeden yol almaya çalışırken, Kaptanın her gece ziyafet sofrasında sonu gelmez tiratlarını dinlemekten o kadar bizar oldu ki Kaptan köşkünde lostromoyu bile görmeye razıdırlar artık. Kim bilir belki de budur, o tabansız korkunun gerekçesi. Yani suçluluk ve yetersizlik.
  
            Sayın Türker Ertürk Paşanın 9,5 dakikalık videosunda: CHP NE YAPMALI...
Sayfalarla anlatılamayanları, dinleyerek anlama şansına sahip olacaksınız. Sadece genel muhalefet kanadı değil, AKP içindeki muhaliflerin, daha doğrusu vatan sevdalılarının da izlemesi önemle tavsiye edilir. Genel muhalefetin bilhassa da CHP nin seçimlerde nasıl davranması gerektiği anlatılıyor.

            Trump’ın ağzı kapanmadan konunun kapanmayacağını söyleyen Bahçeli, yine desteksiz sallamış. Elinin altında Cumhur ittifakı var nasılsa. Cumhur sözcüsü de olduğuna göre, uzat elini de kapatıver bari. En iyisi de bırak, bize faydası olmayan Kilisenin Papazını da, önce ortağın milli tanklarımızı tankçılardan alıp, baharatçılara teslim ederken sen hala nasıl olup ta o ittifakı yürüttüğünü bir zahmet açıklayıver lütfen de, aydınlanalım hiç olmazsa. Yüzünüz kızarmıyorsa, vicdanınızda mı sızlamıyor ittifakçılar…

            Seçimlere 3 Ay varken tanıdık seçim tiyatrosu çoktan başladı. Öyle ki daha şimdiden sahte adreslerde, olmayan caddelerde, boş evlerde inanılmaz sayılarda fantom seçmen ikamet etmeye başladı. Hal bu iken muhalefet kanadından fazla rüzgâr esmiyor, sadece etkisiz bir Meltemden başka. Aslında Ertürk Paşanın tavsiye ettiği gibi yapabilecekleri en akıllı ve etkili muhalefet, seçimleri boykot edip Dünya kamuoyunun ilgisini çekmektir…
                                                                                   
                                                                     Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder