Bu
yazıya TASLAK adını bilhassa verdim. Çünkü belli bir amacım yoktu. Sadece son
gelişmeler yeni bir beyin jimnastiği oluşturmam bağlamında bu ismi yakıştırmama
neden oldu. Bir yanda hudutlarımızda kümelenen ABD Lejyoner çetelerine (adları
her neyse) “Hoşt!” diye sesleneceksin, diğer yanda İncirlik’ten, sana silah doğrultan
çetelere sürgit yapılan ABD desteğine devam diyeceksin.
ABD
ve AB ne defalarca gideceksin; ama iştirak ettirildiğin protokollerde sanki koca
bir Devletin Cumhur başı gibi değil de bir servis elemanından fazla ağırlığın
olmayacak. Sadece ellerini sıkıp sırtlarını okşayacak ve yok halinle bol bol
sipariş vereceksin. Buna rağmen adamlara posta koyduğunu sanacak, takımında da o
algıyı yaratacaksın. Hadi canım gülerler adama.
Bu nasıl bir nanedir dostlar, buna
bir aydınlatıcı cevabı olan var mı acaba? Şeytan dürtüyor da akla bazı
düşünceler geliyor. Yoksa bir zamanlar Bush biraderiyle BOP eş başkanlığını
üstlenen Erdoğan; şimdilerde Trump muhalefetiyle gizli bir ittifak içine mi girdi.
Böylece Trump Hükümetini, sonuç alamayacağı bir projeyle ülkesini büyük bir
zarara uğratmasının yanı sıra bir de otoritesini, Dünya genelinde rezil eden bir
düzeye düşürdüğü nedenleriyle, azledilmesini mi sağlamaya çalışıyor acaba diye
soruyorum kendime.
Çünkü
daha önce “yolumuza ABD ile devam edeceğiz” açıklamasını da boşuna yapmadığına
göre, elbette beklediği karşılığını alacaktır diye düşünmeden edemiyorum doğrusu.
Bu karşılık ne olur derseniz; herhalde emperyalist, misyonundan memnun olduğuna
göre, kendi iktidarıyla eski husumetleri yok sayan ve gittiği yere kadar tam
destekli yeni bir teknik, finansal ABD himayesi (sömürge antlaşması) olabilir
mesela. Yoksa bu durumun başka da bir izahı mümkün görünmüyor.
Ayrıca
bu gidişatta ABD ordusunun da sonunda müdahil olmamasına imkân kalmayacaktır.
Yani paralı askerleri telef oldukça, ABD resmi (ordu) kanadı Lejyoner
paravanının arkasında daha fazla gizlenemeyecektir. Ya mukadder sondan önce
pılı pırtıyı toplayıp savuşacak, ya da kabak gibi ortada kalacaktır. Zira bir
ifadeyle de yakında kepleri düşünce kelleri görünecektir.
Aynı
bağlamda Ortadoğu da yeni bir Israil, ABD Kürdistan etiketli ortak gücü
yapılanmasına; BRIC’li biraderler, İran, Suriye ve Irak başta olmak üzere, ulusal
birliğini ve kimliğini savunmak isteyen herkesin karşı olmak zorunda olduğu da
bir gerçektir. Hele bir de Ortadoğu çöllerinin, denizlerle çevrili, dört
mevsimin yaşandığı, altıyla üstüyle en zengin vahası olan Türkiye’nin,
neredeyse emperyalist sırtlanların bir yeni Sevr paylaşımına gebe bırakıldığı bu
en stratejik bölgede ve o sırtlanların meydanı boş sanıp yeniden azdığı hem de böyle
bir dönemde.
İşte
böyle bakıldığında ve oluruna bırakıldığında, bir Üçüncü Dünya Harbi kaçınılmaz
olur ki aslında bu da aklı başında herkesin isteyebileceği en son şeydir. O
halde meselenin tanımlamaya çalıştığım doğrultuda çözülmesinden başka da bir
olanak var mıdır?
İşte
düz mantığın sonunda varmak zorunda olduğu son nokta da bana göre budur. Yani sonunda
Trump muhalifleri (öteki neoliberaller), ABD iktidarını tekrar ele geçirdikten
sonra küskün Dünya ile barışı yeniden sağlayıp makyavelist emellerini yine bir
uzun vadeye yatırarak, zorunlu olarak tekrar zamana oynamak veya yeni bir Bahara
ertelemek zorunda kalacaklardır.
Diğer
bir önemli güncel ise CHP İstanbul İl Başkanlığına seçilen bayanın, CHP’nin Kemalist
özeğini düşündüren trajik durumudur. Sizi bilmem; ama o bayan, bilhassa da açık
“Atatürk neferi olmadığı” ve aynı mealdeki bölücülere servis yapan beyanlarıyla,
bir CHP üyesinden ziyade ABD fonlarıyla ülkemizde bolca yeşeren federasyoncu STK’lardan
birinin aktif bir üyesiymiş gibi geldi bana. Yoksa kocasının Rum kökenli olması
sorun değildi elbette. Çünkü bize lazım olan kendi kimliği ve görüşleridir.
Hal
böyle olunca da böylesi kimliklerle, CHP nüvesindeki Kemalist yapının nasıl
aynı safta yer alabileceği ayrı bir tartışma konusu olmuştur kuşkusuz. Ve bu
soruya da önce, artık son yol ayrımına gelmiş ve hedefini tespit etmek zorunda
olan CHP yönetimi cevap vermelidir herhalde. Çünkü geleceği olmayan bir ileri
iki geri adımla, bir hedefe varılamaz, kendimizi aldatmayalım. Yoksa kurtulmak
zorunda olduğumuz AKP den hiç bir farkınız kalmaz.
İğne
batırdığın insanın ne hissettiğini anlayabilmenin tek yolu aynı iğneyi kendine
de batırmandır. Demek ki düşünmeden hissedemezsin. epikürist döneklikse,
kişiliksizliktir. Bu kadın için de, erkek için de böyledir. Öyle ki tartışma
konusu bile yapılamaz.
O
halde zitat: Anladık varsın da; ama bunun farkında mısın?
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder