16 Ocak 2018 Salı

TASLAK..

             Bu yazıya TASLAK adını bilhassa verdim. Çünkü belli bir amacım yoktu. Sadece son gelişmeler yeni bir beyin jimnastiği oluşturmam bağlamında bu ismi yakıştırmama neden oldu. Bir yanda hudutlarımızda kümelenen ABD Lejyoner çetelerine (adları her neyse) “Hoşt!” diye sesleneceksin, diğer yanda İncirlik’ten, sana silah doğrultan çetelere sürgit yapılan ABD desteğine devam diyeceksin.

ABD ve AB ne defalarca gideceksin; ama iştirak ettirildiğin protokollerde sanki koca bir Devletin Cumhur başı gibi değil de bir servis elemanından fazla ağırlığın olmayacak. Sadece ellerini sıkıp sırtlarını okşayacak ve yok halinle bol bol sipariş vereceksin. Buna rağmen adamlara posta koyduğunu sanacak, takımında da o algıyı yaratacaksın. Hadi canım gülerler adama.

            Bu nasıl bir nanedir dostlar, buna bir aydınlatıcı cevabı olan var mı acaba? Şeytan dürtüyor da akla bazı düşünceler geliyor. Yoksa bir zamanlar Bush biraderiyle BOP eş başkanlığını üstlenen Erdoğan; şimdilerde Trump muhalefetiyle gizli bir ittifak içine mi girdi. Böylece Trump Hükümetini, sonuç alamayacağı bir projeyle ülkesini büyük bir zarara uğratmasının yanı sıra bir de otoritesini, Dünya genelinde rezil eden bir düzeye düşürdüğü nedenleriyle, azledilmesini mi sağlamaya çalışıyor acaba diye soruyorum kendime.

Çünkü daha önce “yolumuza ABD ile devam edeceğiz” açıklamasını da boşuna yapmadığına göre, elbette beklediği karşılığını alacaktır diye düşünmeden edemiyorum doğrusu. Bu karşılık ne olur derseniz; herhalde emperyalist, misyonundan memnun olduğuna göre, kendi iktidarıyla eski husumetleri yok sayan ve gittiği yere kadar tam destekli yeni bir teknik, finansal ABD himayesi (sömürge antlaşması) olabilir mesela. Yoksa bu durumun başka da bir izahı mümkün görünmüyor.

Ayrıca bu gidişatta ABD ordusunun da sonunda müdahil olmamasına imkân kalmayacaktır. Yani paralı askerleri telef oldukça, ABD resmi (ordu) kanadı Lejyoner paravanının arkasında daha fazla gizlenemeyecektir. Ya mukadder sondan önce pılı pırtıyı toplayıp savuşacak, ya da kabak gibi ortada kalacaktır. Zira bir ifadeyle de yakında kepleri düşünce kelleri görünecektir.

Aynı bağlamda Ortadoğu da yeni bir Israil, ABD Kürdistan etiketli ortak gücü yapılanmasına; BRIC’li biraderler, İran, Suriye ve Irak başta olmak üzere, ulusal birliğini ve kimliğini savunmak isteyen herkesin karşı olmak zorunda olduğu da bir gerçektir. Hele bir de Ortadoğu çöllerinin, denizlerle çevrili, dört mevsimin yaşandığı, altıyla üstüyle en zengin vahası olan Türkiye’nin, neredeyse emperyalist sırtlanların bir yeni Sevr paylaşımına gebe bırakıldığı bu en stratejik bölgede ve o sırtlanların meydanı boş sanıp yeniden azdığı hem de böyle bir dönemde.

İşte böyle bakıldığında ve oluruna bırakıldığında, bir Üçüncü Dünya Harbi kaçınılmaz olur ki aslında bu da aklı başında herkesin isteyebileceği en son şeydir. O halde meselenin tanımlamaya çalıştığım doğrultuda çözülmesinden başka da bir olanak var mıdır?

İşte düz mantığın sonunda varmak zorunda olduğu son nokta da bana göre budur. Yani sonunda Trump muhalifleri (öteki neoliberaller), ABD iktidarını tekrar ele geçirdikten sonra küskün Dünya ile barışı yeniden sağlayıp makyavelist emellerini yine bir uzun vadeye yatırarak, zorunlu olarak tekrar zamana oynamak veya yeni bir Bahara ertelemek zorunda kalacaklardır.


Diğer bir önemli güncel ise CHP İstanbul İl Başkanlığına seçilen bayanın, CHP’nin Kemalist özeğini düşündüren trajik durumudur. Sizi bilmem; ama o bayan, bilhassa da açık “Atatürk neferi olmadığı” ve aynı mealdeki bölücülere servis yapan beyanlarıyla, bir CHP üyesinden ziyade ABD fonlarıyla ülkemizde bolca yeşeren federasyoncu STK’lardan birinin aktif bir üyesiymiş gibi geldi bana. Yoksa kocasının Rum kökenli olması sorun değildi elbette. Çünkü bize lazım olan kendi kimliği ve görüşleridir.

Hal böyle olunca da böylesi kimliklerle, CHP nüvesindeki Kemalist yapının nasıl aynı safta yer alabileceği ayrı bir tartışma konusu olmuştur kuşkusuz. Ve bu soruya da önce, artık son yol ayrımına gelmiş ve hedefini tespit etmek zorunda olan CHP yönetimi cevap vermelidir herhalde. Çünkü geleceği olmayan bir ileri iki geri adımla, bir hedefe varılamaz, kendimizi aldatmayalım. Yoksa kurtulmak zorunda olduğumuz AKP den hiç bir farkınız kalmaz.


İğne batırdığın insanın ne hissettiğini anlayabilmenin tek yolu aynı iğneyi kendine de batırmandır. Demek ki düşünmeden hissedemezsin. epikürist döneklikse, kişiliksizliktir. Bu kadın için de, erkek için de böyledir. Öyle ki tartışma konusu bile yapılamaz.

O halde zitat: Anladık varsın da; ama bunun farkında mısın?

                                                                       Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder