Yeni
Devlet kurmaktan bahseden adı her neyse ki onu çoktan unuttum bile. Çünkü
böylelerinin hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan kimliklerinden ziyade, ne düşünüp
ne söylediklerine dikkat edilmelidir ki cephemize almaya bir nedenleri olup
olmadığını da anlayalım. Ne ki böylesi zehirli atık kovaları, susuz kırsalda su
bulma umudunda bile kullanılamaz olduklarından, nasıl olsa ele de alınmayacaklardır.
Bu evrende hiçbir şey olduğundan
fazla değildir. Çünkü her şeyin belirli bir ömrü vardır. Elbette ABD ve AKP de
buna dâhildir. Erdoğan mı? O sadece emperyalistin, Türkiye Cumhuriyeti sancak
gemisinin mendireğine burguladığı bir paslı vidadır, işte hepsi de budur. Çürüğü
ilerleyince o da nasılsa kendiliğinden düşecektir sonuçta. Bu vidaya bel
bağlayanlar ondan sonra yeni Devletimiz dedikleri Bedevi yerleşkelerini,
bakalım hangi diyarlarda kuracaklardır.
Tarihler
boyu süregelen Türk’ün ancak Türk tarafından elimine edilebileceği senaryosu,
şimdilerde Suriye ve Irak Kuzeyinde bizim gibi Oğuzeli’nin çocukları ve
kardeşlerimiz olan Kürtler(!) ve ABD silahları artı desteğiyle oynanmaktadır. Türk’ü
soy kardeşi olan Kürt’e karşı kışkırtarak Türk vatanını bölme sahnesiyle tamamlamak
üzere oynanan bu senaryonun sonunu görmek ise, birçoklarına nasip olmayacaktır.
Ve her şey gibi bu seferki de nasılsa tarih arşivinde yerini alacaktır bir gün.
Sana gelince Emevi tohumu, muhtemel
çıkış noktası olarak bel bağladığın Referandumu, Türk Ulusunun milli iradesi mi
sanırsın? Hayır, oylarını yangından mal kaçıran Bedevi hırsızlar gibi alelacele
torbalayıp, kopyala yapıştır evetlerinizle takas eden sen değil miydin, kanına fetbazın
ayak suyu karışmış müptezel(!) meczup.
Halkın milli iradesi olmayan ve asla
da olamayacak olan Referandum yaftalı bir Bedevi gaspını, kendinden ve yakın
çevrendekilerden başka yutacak bir başka enayi kaldı mı sanırsın artık bu
ülkede, behey gafil. Aç mıydın, açık mıydın, kimliğin mi yoktu. Anan baban
belli mi değildi. Devletinizi yeni kuracağınıza göre, demek ki kimliksiz,
dolayısıyla da vatansızmışsınız.
Oysa bu Cumhuriyet sizi de adam
yerine koymuş, size de kimlik vermişti. Şimdi bu mu batıyor yoksa kıçınıza. Ki
yeni arayışlar içindesiniz. Daha yetmedi mi beğenmediğiniz bu vatanı bunca
yıldır soyduğunuz, sağmal inek gibi sağdığınız. Oysa ahlak ve erdem
değerlerinize bakılmadan size de adam gibi adam olabilme şansı verilmişti bu
topraklarda. Acaba bu muydu sizi rahatsız eden, diğer adam evlatlarının yüzene
bakacak suratlarınız olmadığından.
Mademki böylesi bir delalet ve
ihanet içindesiniz, mademki belgeli gerçeklere bile yalan diyen karakter
düşüklüğünü kendinize erdem(!) kılmışsınız, aşağıya koyduğum alıntıda
yüzyıllarca evvel İslam Mütefekkirlerinden İbn Haldun’un söyledikleriyle bugün
bizim söylediklerimize bakın o halde, nasıl tam bir uyum ve ahenk içindeler.
Çünkü doğru olan haktır, adalettir, yani
adalet akıldır onun yolu da birdir ve önü de hep açıktır. Yani kimse önüne engel
koyamaz, hedefini hep bulur. Senin gibiler her ne kadar bunu göremiyor veya
anlamak istemiyor ve asla da doymaz ihtirasları nedeniyle anlamak istemeyecek olsalar
da, eninde sonunda aynı doğrunun güzergâhı içinde, tarihte hep olduğu gibi,
kendi aymaz kafaları da kırılacaktır.
İnsanlık tarihinde sayısız tefekkür,
mütefekkir, özdeyiş, söyleyiş ve birde sizler gibi epikürist münafıklar olmuştur
ve olacaktır da her zaman. Bu ülkenin kurucusu olan Türk Ulusunu ve onun
Devletini var saymadığın için onu temsil edemeyeceğine göre söyle; yoksa Trump
haramilerinin kıç kılıydın da, bunu mu yedirdin temsil ettiklerine.
Biliyormusun, insanoğlu muhteşem bir
yaratıktır özünde. Ne ki senin gibi bazı sapkın sefiller, bu ihtişamı sakata
getirir arada sırada; ama çabuk biterler Allahtan. Ve arkalarında, bir zaman
yaşadıklarını bilen de, varlıklarını hatırlayacak olan da çıkmaz genelde…
¶ Tabiatıyla haberlere yalan (ve tahrifat) karışmakta ve bunu gerektiren
bir takım
sebepler de bulunmaktadır. Bunların başlıcaları da şunlardır:
Bunlardan biri görüşlere ve mezheplere olan (aşırı derecedeki)
taraftarlıktır.
Şüphesiz ki, insan bir haberi kabul hususunda ruhen itidal hali üzerine
bulunursa,
tenkit ve üzerinde düşünme bakımından habere hakkını verir, doğrusu
yalanından
ayırt edilip ortaya çıkıncaya kadar araştırmaya devam eder. Bir görüşe ve
bir inanca
bağlılık ve taraftarlık insanın ruhuna işledi mi, kendine uygun düşen
haberleri işitir işitmez hemen kabul eder" Bu temayül ve taraftarlık
insanın basiret gözünü örter, tenkit
ve tetkikte bulunmasını engeller, yalan haberi kabul ve nakletme durumunda
kalınmasına
sebep olur. Haberlerde yalancılığı gerektiren sebeplerden biri de, o haberi
nakledenlere güvenmek ve onları mevsuk kabul etmektir. Bu durumda haberin
doğruluğunu veya
asılsız olduğunu tenkit ve tetkik ile ortaya koymak cerh ve ta ’dil ilmi
(Nakdu 'r-rica/
ilmi, personality criticisizm)ne aittir.
Bu sebeplerden bir diğeri (haberlerin naklediliş) maksatları hakkındaki,
gaflet ve
dikkatsizliktir. İmdi haberleri nakil ve rivayet edenlerin çoğu gördüğü veya
işittiği şeyin
maksadını
bilmez, haberi kendi zan ve tahminine göre naklettiği için hataya düşer.
Bu
sebeplerden başka biri, hallerin vakalara (ahvalin vekayie) nasıl tatbik
edileceğini
ve
durumu olaya uygulamayı bilmemektir. Haberlerde birbirine karışma ve
sunilik
hali meydana geldiğinden, haberci bunları (ayıklamadan) gördüğü gibi nakleder,
yorumunu
ve değerlendirmesini yapamaz. Hâlbuki suni müdahalelerle değişen
haber
bizatihi doğru olan vakayı aksettirmeyecek bir şekil almıştır.
(İbn
Haldun – Mukaddime s. 202)
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder