11 Ağustos 2017 Cuma

İHTİŞAM ADINA..

           Yeni Devlet kurmaktan bahseden adı her neyse ki onu çoktan unuttum bile. Çünkü böylelerinin hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan kimliklerinden ziyade, ne düşünüp ne söylediklerine dikkat edilmelidir ki cephemize almaya bir nedenleri olup olmadığını da anlayalım. Ne ki böylesi zehirli atık kovaları, susuz kırsalda su bulma umudunda bile kullanılamaz olduklarından, nasıl olsa ele de alınmayacaklardır.

            Bu evrende hiçbir şey olduğundan fazla değildir. Çünkü her şeyin belirli bir ömrü vardır. Elbette ABD ve AKP de buna dâhildir. Erdoğan mı? O sadece emperyalistin, Türkiye Cumhuriyeti sancak gemisinin mendireğine burguladığı bir paslı vidadır, işte hepsi de budur. Çürüğü ilerleyince o da nasılsa kendiliğinden düşecektir sonuçta. Bu vidaya bel bağlayanlar ondan sonra yeni Devletimiz dedikleri Bedevi yerleşkelerini, bakalım hangi diyarlarda kuracaklardır.

Tarihler boyu süregelen Türk’ün ancak Türk tarafından elimine edilebileceği senaryosu, şimdilerde Suriye ve Irak Kuzeyinde bizim gibi Oğuzeli’nin çocukları ve kardeşlerimiz olan Kürtler(!) ve ABD silahları artı desteğiyle oynanmaktadır. Türk’ü soy kardeşi olan Kürt’e karşı kışkırtarak Türk vatanını bölme sahnesiyle tamamlamak üzere oynanan bu senaryonun sonunu görmek ise, birçoklarına nasip olmayacaktır. Ve her şey gibi bu seferki de nasılsa tarih arşivinde yerini alacaktır bir gün.

            Sana gelince Emevi tohumu, muhtemel çıkış noktası olarak bel bağladığın Referandumu, Türk Ulusunun milli iradesi mi sanırsın? Hayır, oylarını yangından mal kaçıran Bedevi hırsızlar gibi alelacele torbalayıp, kopyala yapıştır evetlerinizle takas eden sen değil miydin, kanına fetbazın ayak suyu karışmış müptezel(!) meczup.

            Halkın milli iradesi olmayan ve asla da olamayacak olan Referandum yaftalı bir Bedevi gaspını, kendinden ve yakın çevrendekilerden başka yutacak bir başka enayi kaldı mı sanırsın artık bu ülkede, behey gafil. Aç mıydın, açık mıydın, kimliğin mi yoktu. Anan baban belli mi değildi. Devletinizi yeni kuracağınıza göre, demek ki kimliksiz, dolayısıyla da vatansızmışsınız.

            Oysa bu Cumhuriyet sizi de adam yerine koymuş, size de kimlik vermişti. Şimdi bu mu batıyor yoksa kıçınıza. Ki yeni arayışlar içindesiniz. Daha yetmedi mi beğenmediğiniz bu vatanı bunca yıldır soyduğunuz, sağmal inek gibi sağdığınız. Oysa ahlak ve erdem değerlerinize bakılmadan size de adam gibi adam olabilme şansı verilmişti bu topraklarda. Acaba bu muydu sizi rahatsız eden, diğer adam evlatlarının yüzene bakacak suratlarınız olmadığından.

            Mademki böylesi bir delalet ve ihanet içindesiniz, mademki belgeli gerçeklere bile yalan diyen karakter düşüklüğünü kendinize erdem(!) kılmışsınız, aşağıya koyduğum alıntıda yüzyıllarca evvel İslam Mütefekkirlerinden İbn Haldun’un söyledikleriyle bugün bizim söylediklerimize bakın o halde, nasıl tam bir uyum ve ahenk içindeler.

Çünkü doğru olan haktır, adalettir, yani adalet akıldır onun yolu da birdir ve önü de hep açıktır. Yani kimse önüne engel koyamaz, hedefini hep bulur. Senin gibiler her ne kadar bunu göremiyor veya anlamak istemiyor ve asla da doymaz ihtirasları nedeniyle anlamak istemeyecek olsalar da, eninde sonunda aynı doğrunun güzergâhı içinde, tarihte hep olduğu gibi, kendi aymaz kafaları da kırılacaktır.

            İnsanlık tarihinde sayısız tefekkür, mütefekkir, özdeyiş, söyleyiş ve birde sizler gibi epikürist münafıklar olmuştur ve olacaktır da her zaman. Bu ülkenin kurucusu olan Türk Ulusunu ve onun Devletini var saymadığın için onu temsil edemeyeceğine göre söyle; yoksa Trump haramilerinin kıç kılıydın da, bunu mu yedirdin temsil ettiklerine.

Biliyormusun, insanoğlu muhteşem bir yaratıktır özünde. Ne ki senin gibi bazı sapkın sefiller, bu ihtişamı sakata getirir arada sırada; ama çabuk biterler Allahtan. Ve arkalarında, bir zaman yaşadıklarını bilen de, varlıklarını hatırlayacak olan da çıkmaz genelde…

¶ Tabiatıyla haberlere yalan (ve tahrifat) karışmakta ve bunu gerektiren bir takım
sebepler de bulunmaktadır. Bunların başlıcaları da şunlardır:
Bunlardan biri görüşlere ve mezheplere olan (aşırı derecedeki) taraftarlıktır.
Şüphesiz ki, insan bir haberi kabul hususunda ruhen itidal hali üzerine bulunursa,
tenkit ve üzerinde düşünme bakımından habere hakkını verir, doğrusu yalanından
ayırt edilip ortaya çıkıncaya kadar araştırmaya devam eder. Bir görüşe ve bir inanca
bağlılık ve taraftarlık insanın ruhuna işledi mi, kendine uygun düşen haberleri işitir işitmez hemen kabul eder" Bu temayül ve taraftarlık insanın basiret gözünü örter, tenkit
ve tetkikte bulunmasını engeller, yalan haberi kabul ve nakletme durumunda kalınmasına
sebep olur. Haberlerde yalancılığı gerektiren sebeplerden biri de, o haberi nakledenlere güvenmek ve onları mevsuk kabul etmektir. Bu durumda haberin doğruluğunu veya
asılsız olduğunu tenkit ve tetkik ile ortaya koymak cerh ve ta ’dil ilmi (Nakdu 'r-rica/
ilmi, personality criticisizm)ne aittir.
Bu sebeplerden bir diğeri (haberlerin naklediliş) maksatları hakkındaki, gaflet ve
dikkatsizliktir. İmdi haberleri nakil ve rivayet edenlerin çoğu gördüğü veya işittiği şeyin
maksadını bilmez, haberi kendi zan ve tahminine göre naklettiği için hataya düşer.
Bu sebeplerden başka biri, hallerin vakalara (ahvalin vekayie) nasıl tatbik edileceğini
ve durumu olaya uygulamayı bilmemektir. Haberlerde birbirine karışma ve
sunilik hali meydana geldiğinden, haberci bunları (ayıklamadan) gördüğü gibi nakleder,
yorumunu ve değerlendirmesini yapamaz. Hâlbuki suni müdahalelerle değişen
haber bizatihi doğru olan vakayı aksettirmeyecek bir şekil almıştır.
(İbn Haldun – Mukaddime s. 202)

                                                                       Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder