6 Kasım 2016 Pazar

ŞER YUVASI..

           Kürdistan oyununda orta sahayı zorunlu olarak Türkiye + Rusya ittifakına bırakan ABD, sararan ümidini tekrar yeşertebilmek için PKK çetesini, Güneydoğumuzda ağırlıklı olarak şehir merkezli patlamalar gerçekleştirmeye odaklayarak yeni arayışlara girdi. Böylelikle de yöre halkını bir zamanlar olduğu gibi canından bezdirip bir iç isyana yönlendirebileceğini düşünüyor anlaşılan.

            Bir diğer düşünce de şayet halkı ayaklandırmaya yine de başarılı olamazsa, diğer tarafta Başkanlık şemsiyesi altında ki bir Erdoğan’a endeksli, federasyon paradoksuna bel bağlayacak olduğu yönündedir. Yani neresinden bakılırsa bakılsın, Anayasa ve dini ile oynanmış – yumuşatılmış –, Ulusal kimliğinden vazgeçirilmiş, federatif bir Türkiye ve/veya İslam Cumhuriyetini, Türk Milletine tek kurtuluş yolu olarak benimsetmenin hedeflendiği anlaşılıyor. Şaka gibi, yüce Türkiye Cumhuriyeti değil de, düşkünler yurdunda aşı yapılıyor sanki!

Yani sonuçta, özellikle de yerleşim merkezlerinde patlamalı yöresel terörün önünün alınamayacağı intibaının (algısının), vatandaş bireyler tarafından, ümitleri kırılmış ve kendilerini kötümser kılmak adına kabul ettirilmesinin, tasarlanmış olduğu görülüyor. Ve yine görülüyor ki TSK ile kora kor bir mücadeleye giremeyecek olan ve artık işi bu mecraya getirmek zorunda kalan ABD, Lejyonerleriyle de hedefine ulaşamayacağı çaresizliğinde olduğunu, bir kere daha ortaya koymuş oluyor.

Irak ve Suriye’nin Kuzeyinde planladığı Kürt koridorundan gittikçe uzaklaşan ve eriyen ABD, daha ne kadar katı tutumunda ısrar edebileceğini düşünüyor acaba? Bu arada düşmanlarımız kafalarındaki yeni Türkiye’yi oluşturuyor(!) ve yurdum insanı da pisipisine telef oluyorken, Sarayda ki Erdoğan, ‘yağmasan da gürle’ minvalinde sallamaya devam ediyor. Öte yanda baş İmamı Binali ise bir şeyler söylemeye çalışıyor. Ne mi söylüyor? Kem küm, küm kem…


İşin esasına bakarsanız, bırakın hesap kitap yapmasını, özverili, toplumu ayrıştırmayan, geniş açılı bir iç/dış politika uygulamasını, gelecek on gününü bile planlayabilmeye muktedir olmayan bir AKP Hükümetinden, acilen kurtulma mecburiyeti, her geçen gün daha da bir aciliyet kazanıyor.

Yürek karartan bu duruma ciddi olarak bir çözüm aranıyorsa; bir kere taraflar şapkalarını önlerine koyup tek parça halinde bir Atatürk Cumhuriyeti Türkiye’sinde ve onun bağımsız, bölünemezliğinde anlaşmak zorunda olduklarını kabul ederler. Yani bu bağlamda en küçük bir taviz dahi verilemezdir meraklısına ve tek tabanlı bir milli hükümet kurulması zorunlu hale gelmiştir.

İlle de ben Kürt’üm diyen şayet, aziz vatanımızda Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlık haklarını kabul edip o haklara uyarak yaşıyor veya yaşayacaksa, Türk Ulusunun bir Türk bireyi olarak ve Türk milletinin bağrında ilelebet yaşamaya devam eder. Değilse de defolup, arzu ettiği bir ülkeye gider. Yok, tek çözüm silah diyorlarsa, sonunda o silahlarının münasip yerlerine sokulacağını da bilmek zorundadırlar. Bilhassa da bu son madde, Demirtaş ve çetesine çok açık ve anlayacakları dilde tebliğ edilmeli, ihanet ve şer yuvası olan partileri de derhal kapatılmalıdır.

Çünkü HDP için artık deniz bitmiştir. HDP denen ABD kuklasının bataryasını çıkarmakta, aslında geç bile kalınmıştır. FETÖ, PKK açılımı, fundamental değerlerlerimizle oynanması ve HDP ihanet şebekesini meclise sokuncaya kadar, her yönde yolsuzluk dâhil, ülkeyi karartan ne kadar icraat varsa hepsinin tek sorumlusu olan AKP Hükümetini, kendi ekseni etrafında yapacağı 720 derecelik iki tur bile, Türk adaletinin elinden kurtaramayacaktır.

ABD adlı şarlatanlar ülkesinin sözcüsü Kirby nam birader, ‘tavşana kaç, tazıya kovala’ edebiyatına hemen sarıldı yine. Çünkü arka planda iğneden ipliğe donattıkları PKK’ya, Güneydoğuda ‘şehir içi patlamalarını kesin’ derken arkasından hiç soğutmadan, HDP ye yapılan tutuklamaları kınayan mesajını da araya sokuşturmayı ihmal etmemesi, başka da bir anlam taşırmıydı acaba?

Adı ve menşei ne olursa olsun emisyon ürünü olan ve senyoraj hakkından başka da hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan herhangi bir banknot – ulusal para birimi -, yaşam boyunca uluslararası tedavül birimi olarak kalamaz. Sonunda tedavül, tarih öncelerinde olduğu gibi yine altın vs. – edel metal – değer birimleriyle yapılacaktır. Hele de bir nükleer harp sonrasında. Dolayısıyla da altın, platin vs. gibi üst değer (edel) metal birim rezervleri boşuna harcanmamalı ve kötü günler için mutlaka saklanmalıdır.

Unutulmasın ki bugün de bir gün, yarınların tarih öncesi olacaktır. Ve o zaman altın vb. yine ulusların tek değer varlığı olacaktır. Ve sen hala Batı’mı, Doğu’mu deyip duruyorsun. Bak, bugün bile Batının bütün mal varlığı neredeyse Doğu’nun elindedir. Yarın müktesebatı da yine elinde olacak ve tamam mı devam mı haklarına Doğu karar verecektir. Tıpkı bir zamanlar ön atalarının elinde olduğu gibi. Senin özün aynı bağlamda geleceğindir ve o da doğudadır, bunu bil ve hiç unutma.

Batıda kalırsan en fazla manda; ama doğuda safını tutarsan, özüne dönüp tekrar adam olursun, bunu da unutma. Eğer Batı da olmalı diyorsan, onların kapısını, ancak bağımsız ve güçlü bir Atatürk Cumhuriyeti olarak çalmak zorunda olduğunu da asla aklından çıkarmamalısın ki orada bir söz hakkın olabilsin ve adam yerine de konabilesin.

Ya S&P palyaçolarının siyasal güne göre şerbetli, inişli çıkışlı, bizi kafaya almaya yönelik notlamalarına ne demeli. Emperyalistin uluslararası finans Mafyasının oynak rüzgârı olmaktan başka. Ve böylece de anlaşılıyor ki çok uluslu emperyalist, içimizdeki mandacılarından hala umudunu kesmedi…

                                                                       Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder