Yaşın,
başın, halin, ahfadın hiç önemli değil. Adın ve kimliğin de, tık deyince gecen gündüzün
eşitlenir, mevsimlerin kaybolur, kafan boşalır, rahatlar, kuş gibi de uçarsın
zamanı olmayan mekânlara. Çünkü mekânını bile değiştirmek üzere, tanrı maddene
soğurularak, mikro evrenlere doğru seyahatin başlamıştır artık. Halk deyimi ile
de; yani bir tıklık, bir arşın kefenlik canın var kardeşim sonuçta. Pekiyi ne
düşünüyorsun şimdi bu hususta?
En büyük düşmanı olan yokluk ve
cehaletle savaşıp kazanan, yoktan var ederek adam sınıfına soktukları
tarafından da, bugün ismi bile silinmeye, unutturulmaya var kuvvet çalışılan,
muhteşem garibanım; örnek aldığı Muhammed gibi fakir doğup, hazinelerin üstünde
oturabileceği halde, onunla aynı yaşlarda ve onun gibi çulsuz ölen Atatürk’üm,
adam gibi adamım benim. İşte benim sayfam, bunları söylemek istiyor bugün…
Malum her şey eski ağıza yeni taam
anlamına, YENİ yaftasıyla sürülüyor ya; yeni Diyanetin de yeni makara(!)
fetvaları, Müslümanların kafalarını karıştırırken, diğer taraftan da Hükümet
partisi AKP’nin dinsizliğini veya İslam’a gerçek bakışını da ortaya koyuyor
aslında. Esasen makara olmaktan da öte sapkın ruhlardan neşet eden fetvalara en
ağır protestoların, gerçek Müslümanlardan geldiğine bakınca da, bu tespitimizin
teyidini fazlasıyla almış oluyoruz.
Erdoğan’ın yeni kimliği, oynadığı
son İsrail/Amerikan yapımı filmin senaryosu gereğidir. Şimdi bu filmi dikkatle
izleyip; ama fazla da kapılmayın da uyanık kalın. Film demişken, acaba “bin bir
surat” adlı filmi izlemiş miydiniz? Bilelim ki, günlük yaşantımızda peş peşe
izlediğimiz bütün sahneler, daha önceleri izlediğimiz bildik Amerikan
filmlerinden alıntılardır. Bu satırları yazarken, Sultanahmet’ten bir patlama haberi
geldi. İşte yine ve yeni bir bildik sahne daha dedim. Amaç, Türk evladına korku
salıp, havlu atmasını sağlamak, oysa hiç bu mümkün olabilir mi?
Daha
önce de “ya büyük bir bomba İstiklal Caddesinde de patlarsa”, diyen ve korku
salmaya yönelik, art niyetlerini açıkça beyan eden Amerikan elçisini anımsadım
nedense birden. Sadece günahsıza acıdığım için de, Allah bütün günahsız
mağdurları korusun diyorum.
Şimdi iyi düşünelim. Bakın sahte - daha
doğrusu, karşılıksız – Dolar ihracı nelere muktedir oluyor. Sadece Dünya
ekonomisinin dengelerini bozmakla kalmayıp, ipsiz Lejyonerlerin ceplerine girerek,
onları vicdansız terörist sürüleri, emperyalist tetikçileri eşkâlinde nasıl da insan
kasaplarına dönüştürüyor. Rollerine göre kullanılan maskelere bakıldığında,
şayet kazara bir de Başkanlık aradan çıkarsa, 180 derecelik yeni bir dönüşün,
13 yıldır ezberlemiş olmanız gereken geniş repertuvar karakteristiğini de
resmin üstüne oturttuğunuzda, başınıza neleri getirebileceğine de empati
oluşturun isterseniz biraz.
Dolaylı
olarak da görülüyor ki; Amerikalının gözünde, gelişme ülkeleri seviyesinde bir
sömürge olarak kabul edildiğimiz için, diğer sömürgelerinde uygulattığı gibi,
bizi de parlamentosuz, kolay ve engelsiz sömürebilmek üzere, “bize özgün”
– ne demekse - aldatmacasıyla, aslında Latin Amerika tipi bir Başkanlık
modelinde dayatılmasını, Erdoğan ve Hükümetine ha babam şırınga ediyorlar. İşte
bu nedenle de AKP Hükümeti ve Erdoğan tarafından sürekli ve ısrarla anayasa
değişikliğinin empoze edilmesi, aslında Türk Ulus Devleti’nin silinerek,
Başkanlığın önünün açılması esası nedeniyledir.
Sözün
özü dersek; Okyanus bahçesinin yabangülü Ami’den (Almanlar Amerikalı için böyle
der) ve avenesinden sadece ülkemize değil, Erdoğan’a da hayır gelmez. Üstünde
oturduğu Anadolu’muz ise kara elmastır. Veya Almanların tabiri ile de “Goldene
Platz an der Sonne” (güneşteki altın yer), bu durumda da ülkesinin kıymetini
bilip, mademki de Türkiye Cumhuriyetinin en yüce makamında oturuyor, aklını
başına alıp; Putin’e kıvrak bir dönüşle günah çıkarmalı, Suriye ve İran gibi de
aynı safta ve Avrasya/Asya koruyucu kalkanı arkasında kalmalıdır. Zira aklın
yolu da budur.
Tekrarlarsak,
bu neresinden bakılsa en akılcı çözümdür. En başta da kendisi adına, ne var ki
Putin’e, kendisi yerine onlarca da saygın kimlikte bir aracı yollamalıdır.
Çünkü sırtından kesik yemiş hiç kimse bunu yapanı kendisine muhatap almaz. Bu
görev için en iyi aday da Perinçek’dir. Sayın Perinçek de elçilik görevini, milli
birliğimiz adına severek üstlenecektir kuşkusuz. Şimdi düşünün, kurtarıcı
Perinçek, kurtulanda başta Erdoğan. Ne kadar enteresan; ama böylesi emperyalist
taifesini, emperyalistten kurtarmak adına Dünya tarihinde de bir ilk ve o kadar
da alışılmadık bir çözüm olur kim bilir…
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder