12 Şubat 2014 Çarşamba

SEN SAĞ BEN SELAMET..

           Adamların daha işin başında Demokrasiyle bir göbek bağları yoktu. Şimdi de yok ve hiçte olmadı ki aslında. Demokrasiye ait ne varsa hepsi baş ustalarının iki dudağının arasındaydı hep. Tek bir amaçları vardı sadece, o da milli kaynakları özelleştirmek, emperyalist sermayeye pazarlamak ve bu işten de alabilecekleri komisyonu almak. Daha doğru bir ifade ile de, devlet babanın sağmal ineğini sağabildikleri kadar sağmak. Bunu da kusursuz yaptıklarına göre başarılılar demektir. O halde bir seçim dönemini daha hak(!) ettiler doğrusu.
            Hedefleri özetle ne mi? İşlemin sonunda:

            Yarısı kesilmiş bir Anadolu
            İdüğü belirsiz lejyoner dolu
            Gerisi mi?
            Kaknem kazulet
            Kara çarşaflı bir alamet
            Bize mi kalan
            Ne gam ne kasavet
            Ne vatan ne millet
            SEN SAĞ BEN SELAMET…        

            Hatta öyle de başarılı oldukları söylenebilir ki sonunda bu hırsları onları uluslararası sıralamada, hırsızlık rekorlarını altüst edecek seviyede liste başı bile yaptı. İşte 11 yıllık AKP hükümetinin, arkasında bırakacağı tarihi dış borç rekorunun yanında, dudak uçuklatan trajikomik bilançosu budur kısaca. Hal böyle iken, yani adam memleketi talan etmeye gelenlerin hizmetinde olduğunu, neredeyse bir de gazete ilanıyla açıklamayı düşünüyorken, hala birileri çıkıp, Demokrat olan gitme zamanını da bilir demiyor mu; işte o zaman 'hey tanrım ne zırvalar dinletiyorsun' tasavvufuyla, afakanlar basıyor bana bir anda. Yahu adamı kovsanız da gitmeyeceğini, hala anlayamadınız mı??? Eee o halde!!!
            Atlı Üsküdar'a atlamış, siz hala nelerden bahsediyor, neler anlatıyorsunuz adama yahu!. Hava raporu ya da pembe diziler anlatın daha iyi. Artık bu heriflerin, ülke selameti adına, biran evvel kurtulunması gereken kan emici vampirler, gemi azıya almış kuduz haramiler olduğunu, neredeyse yeni doğan bebeler bile anlatacak size bu ülkede.

            Tekil bir başlangıçla (Big Bang) yola çıkan ve yaklaşık 15 milyar yaşında olduğu hesaplanan evrenin, genişlemesi durduktan sonra büzülerek yine tekil bir sonla mı yok olacağı; yoksa kenarsız ve sonsuz mu olduğunun şiddetle tartışıldığı bir bilimsel evredeyiz artık. Bilim dünyası bu noktalardayken, insanların bambaşka dert ve sorunları varken, bakın biz nelerle uğraşıyoruz hala.
            Dünya Engizisyondan kurtulmuş, kâfir ilan edilen Galileo modern bilimin piri olmuş. Kaplumbağa sırtında olduğu sanılan dünya, neredeyse insanoğluna uydu olmuş; öyle ya, Astronotun mu dünya etrafında, dünyanın mı Astronotun etrafında döndüğünü, göreli uzay-zamanda söylemek kolay iş değildir, izafiyet kuramlarına göre.
                       
            İşte bir yanda bu konularda bilimsel beyin fırtınaları yapılmakta, fiziğin birleştirilmesi adına hesaplar, kuramlar, yeni sanayi dalları oluşturulmakta olsun, biz kendi kırık dünyamızda, hala bir delinin kuyumuza attığı taşı aramakla meşgulüz. Vay halimize ki ne vay! Hala koca evrende var bile olmayan bir Tayyip efendiden kurtulamamışız. Sanki bir kâbuslu rüyada gibiyiz. Hey tanrım, bu çağda hem de tarihi bile değiştirmiş Atatürk'ün Cumhuriyetinde, içinde bulunduğumuz bu ebleh ataleti anlaşılır gibi değil; ama iliklerine kadar da tartışılmalıdır.

            Hele de meselenin odağında, beşer tarihinin kendisiyle başladığı Türk insanı oturuyorsa ve ne yazık ki tarihten öğrenmesini de bilmiyorsak; ne yapsak, bir zaman tüneline girip geriye uzanarak, bu kronik hastalıktan kurtulmak için her şeye yeniden mi başlasak acaba...

Hamiş: Bazı dostlar hassastır, belki havlu attığımızı düşünürler. Gerçekler ciddi; ama pesimist görüntü sanaldır. Hiçbir Kemalist’in havlu attığı görülmüşmüdür. Çünkü biz terleyince, olsa olsa havlu üstümüze atlar…
                                                                                              Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder