Vandallar (sapkınlar)
tarihin her dönem ve sahnesinde yeni kostüm, maske, fırka, parti, cemaat,
cemiyet, teşkilat, tarikat, dernek, dergâh vs. ile yer almasını bilmişlerdir.
Ve insanoğlu var oldukça da bu böyle olmaya devam edecektir. Resimdeki Vandalların
esir yurttaşın boğazına neler döktüğünü bilmiyoruz; ama bizdeki işi ve aşı olmayan
vatandaşların ucuz ekmek büfesini bile yakan Vandalların, ne yaptığını ve
resimde sembolize edilenle aralarında hiçbir fark kalmadığını da çok iyi görebiliyoruz.
Ve çok da iyi biliyoruz ki, bugünün Vandalları da yakın yarınlarda, toplu
temizlik başlayınca şüphesiz, yoklar tarihine göçmüş olacaklardır artık.
Vatan dedikleri
topraklardan, sapkın ideolojileri sebebiyle komşuları tarafından tarihte neden
hep kovulduklarını, bir türlü anlamak istemeyen ve Bayramı karşılayan bir Kadir
gününde bile en cici Bayram giysilerini giymeye hazırlanan, komşusu Müslüman çocukların
ve annelerinin yaşam birlikteliğini bitiren Talmud kökenli lanetlenmiş
Yahudilere bakılırsa; bu Dünyada kendilerinden başka hiçbir insanın yaşamaması
gerekiyor. Şimdi neden bu kadar sapkın oldukları daha iyi anlaşılır oldu herhalde.
Ve bana da bu nedenle şimdilik, Bayramınızı bile kutlayamadan, vatan dediğimiz
toprak ana sevdalısı bir Türk’ün gözyaşlarıyla bu kelamları dizmek kalıyor.
Yahudi yine rahat
durmuyor. Eski alışkanlığı yine nüksettiği için, bundan sonra Yahudi’yi USA da kurtaramayacaktır
artık. Eski Yahudiye Eyaletleri veya yerleşkelerinden, yani nerede toplu olarak
yerleştilerse, nedendir acaba çürük felsefeleri nedeniyle ve benimsedikleri geçimsizlikleri
yüzünden ya hep kovuldular ya da her daim topluca telef edildiler. Dolayısıyla
biraz da kendileri artık keplerini önlerine koyup, bunu soyuttan somuta düşünmelidirler.
Yahudi’nin aslında vatan olarak
da bilinen bir toprak parçasına hiç ihtiyacı yoktur. Çünkü o her yerde, hem de iyi
yaşamasını çok daha iyi bilir ve bunu da ister. O halde İsrail aslında bir Musevi
vatanı değil; ama USA’nın kendi emperyalizmi yolunda kurmaya çalıştığı yeni Dünya
güvenliği bağlamında, Kuzey ırakta oluşturduğu yapay bir Kürt ve arkasında yapay
bir soykırım ile toplamaya çalıştığı bir Ermeni Lejyonudur aslında.
Biden’in ise neticede bu aşırı
masraflı Lejyonlar yoluna kendi ülkesini bile satacak olduğu anlaşılmaktadır. Belki
de artık akıllanmaya başlayan vatandaşları onu daha önce satar kim bilir. O
halde hiç endişe duymasın. Nasıl olsa yakında Dolar da bitince Çinli, altın
rezervleriyle kendi ülkesini de satın alacaktır.
Lakin aynı düşüncenin
arkasına bazı AB Devletlerinin de saklanmakta olması, bu gidişle sonunda onlarında
sonlarını getirecektir. Bu arada bizim buralarda, hayatlarından bezdirdiği
insanlarıyla helalleşmeye kalkan Erdoğan, yoksa ayrılık sinyalleri mi
veriyordu. Ki o zaman akılcı davrandığını da söylemek boynumuzun borcu olur
doğrusu.
Amerika’daki Türklerin
bir kısım uzantısı, sıkı bir Amerikancılıkla Türk Hükümetini, USA menfaatleri bileşkesinde
esir almış durumdadır. Öyleyse AKP Hükümetinden kurtulmadan önce bu akortsuz gruptan
kurtulmanın zorunluğu, bilmem artık idrak edilebiliyor mu?
Hükümet hesabına başta
Mısır olmak üzere ihtilaflı komşularla yeniden uzlaşma havasına girmek, anlatmaya
çalıştığımız önerilerin en nihayet ciddiye alındığının bir göstergesi mi oluyor
acaba? Lakin her şeye rağmen yine de boşa veya kendi ganimetleri hesabına yatırılan,
20 kayıp milli kalkınma yılına rahmet okuyarak, fazla da umutlanmamanın
unutulmaması gereğini de hatırlatmak zorundayız.
Kudüs’te tam da Kadir
günü Müslümanlara karşı yapılan silahlı İsrail müdahalesi, Kudüs’ün bu aidiyet
hakkını nereden aldığını İsrail’e sormak hakkını da bütün izleyicilere verdi. Çünkü
vaktiyle Osmanlı toprağı olan bütün bu komşu Ülke topraklarına, bugün ancak
seyirci olabiliyorsak, İsrail’in de Kudüs’ün artık kendi aidiyetinde olmadığını
idrak etmesi gerekiyor.
O halde kimlere güvenerek,
canı istediği zaman komşularını telef etmek hakkına sahip olabiliyorsa, en
başta da Türklerin bütün eski topraklarına yeniden sahip olması gerekir. Ki bu
da şüphesiz yeni insan ve Devlet haklarının evrensel ve hukuksal muahedelerinin,
tamamen yenilenmesi demek olur. Ya da savaşla alınan savaşla verilir
adamsendeciliğine dönüşerek insan hakları yine ihlal edilir.
Bu arada Cumhurbaşkanı, Türkiye’yi
İstiklal döneminde terk eden Rumlara ‘gelin burası sizin de ülkeniz’ dediğine
göre bu söylemi kendisine yakışıyor olsa da kendisinin de onlardan olduğu veya
ülkeyi de artık satılığa çıkardığı için mi söylendiğinin de araştırılması
gerekiyor.
Böylece çevremizde olan her
şey bize o kadar yaklaşıyor ki yakında adaletsizlikten yok olma noktasına gelen
Dünya ve insanını adil bir Dünyada tekrar birleştirerek yeniden kurtaracak olan
Türklerin, tekrar işbaşında olacağını çıkarıyoruz, işte bu yaklaşımdan. Yani
kuşlar, çiçekler, börtü böcekler ve bütün yaşam savaşı vermekte olan tabiat ana,
kulağımıza yine bunları fısıldıyor. Tabi o günler geldiğinde de bugünkü Vandal
ve fetbaz yobazların çoktan temizlenip unutulmuş olacağını da bilmek bir sır olmuyor
artık…
Rusya’nın ikinci Dünya Harbini,
Nazi Almanya’sını yenerek sonlandıran Zafer Günü kutlamaları, kendi İstiklal
harbimizi de anımsatarak yüreğimi sızlattı. Çünkü Putin vaktiyle Atatürk’ün de
yaptığı gibi böyle bir anıda, güçlü bir Devletin neler yapabileceğini ve
çeşitli emperyalist entrikalarla nasıl baş edileceğini yine tartışmasız Dünyaya
servis ederken, beynimdeki düşünen; ama kararlı Kemalist kişiliğimle, iyi
günlerimizin yine bütün ışıltılarıyla yaşanacağına olan inancımı dimdik kafamda
taşıyordum. Ve bu düşüncelerin, bizi asla temsil etmeyen yapay bir misyoner Hükümetin
yalan ifadelerine, hiç ihtiyacı olmadığını da çok iyi biliyordum.
AKP iletişim merkezinin
CHP’yi karalamak üzere yaptığı görselin daha yayınlanmaya başlamadan iptal
edilmesi, aslında yurttaşın AKP ile ilgili her konuya hatta yalan ve hile bile
olsa, duyarsız kaldığı ve artık AKP ‘den kurtulmaktan başka da bir düşüncesinin
kalmadığını gösteriyor. Paralelinde derhal tespit de ediliyor ki bugün Türkiye’de,
Dünyanın herhangi bir yerinde de olduğu ve olabileceği üzere, diktatör Mafya Devletleriyle,
sakin yurttaşlar arasında yaşanan Vandal savaşlarından birisi daha yaşanıyor.
Ayrıca bu bağlamda her
söylentiye de itibar edilip yayınlanmamalıdır. Çünkü komplo nitelikli
söylentiler sadece, onları maksatla yayanlara yarar ve bizatihen yaşandığı
üzere de daima kaotik sosyal dalgalanmalar yaratır. Demek ki hakkınızdaki ispatı
olmayan söylentiler, düşmanınızın en etkili silahıdır sadece.
Sözün özü: Sevgili gönüldaşlar;
FETÖ ve beraberinde bir AKP dönemini yaşamış ve hala da yaşıyorsak, üstüne de çuval
giymekten bu yana, ERGENEKON güldürü parodilerini de hazmettiysek, biz Atatürk
ve Devrimlerini hiç hakketmemişiz ve Kurtuluş Savaşı da bizler için yapılmamış demektir.
Gelin bunun altını da hep birlikte imzalayalım o zaman…
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder