Kuru
lafları arkaya iterek, önce olmazsa olmaz ihtiyaçlar listesiyle başlayalım
isterseniz:
1)
%10 barajı acilen düşürülerek, seçim öncesi meclisin MİLLİ
HÜKÜMET yolu mutlaka ve derhal açılmalıdır.
2)
ABD, AB Gladyosu ile buna NATO da dâhil, tek yönlü ve aleyhimize oluşan bütün
köprüler acilen atılmalıdır.
3)
Aslında kader birliği içinde olduğumuz, Asya Bloğu ile acilen ve tam bir
ittifak yapılarak kendilerinden, öncelikle de açık veren ordu envanterimiz,
milli silah sanayiimiz kendi ihtiyaçlarımızı sağlayıncaya kadar, mutlaka
tamamlanmalıdır.
4)
Kardeş Rusya ile özel ve yeni bir destansı İstiklal ittifakı yapılmalı, öncelikle
de Suriye politikasına tam destekle, yanında olduğumuz deklare edilmelidir.
5)
Yukardaki maddelere bir şekilde engel olabilecek Beştepe’de ki Beyaz Saray otoritesi,
geçiş hükümeti tarafından mutlak yok sayılmalıdır.
Tarifsiz
acılar yaşadığımız Ankara’da ki insanlık trajedisi bağlamında, daha da bir önem
kazanan yukarıda ki geçiş programıyla; öncelikleri yoğunlaşan ihtiyaçlarımızı
sıraladım. İçinde bulunduğumuz ve gün be gün kararan durum şartlarında, MİLLİ HÜKÜMET kurma mecburiyetimizin daha da artan önemi, herhalde artık en taş kafalarımızın da içinde
yer almaya başlamıştır umuduyla, bu bölümü noktalayalım.
Düşman
birdir ve tektir. Milli Müktesebatımızın karşısındaki güçlerin başında ABD&AB
Gladyosu vardır diyerek, tekrarı bir daha tekrarlayalım. İsrail’i de bu
güçlerin arasına neden sokmadığımıza gelince; öncelikle de ABD lobisi şayet arkasında
olmazsa, Israil tehdit olmaktan çıkar. Çünkü kendi başına kalırsa, aynı kafayla
Ortadoğu’da taret bile alamayacağını da iyi bilir.
O
halde ciddi olarak uzlaşarak, yoğunlaşacağımız hedef belli ve çok açıktır.
Öncelikle de bu hedefle olan bağımlıklarımızı tamamen sıfırlamak zorunda
olduğumuz da itirazsız kabul edilmelidir. Çünkü üstümüzdeki ekonomik
kontrolleri şayet kendi ellerinde patlarsa, bizi tekrar kafaya almak üzere derhal
ciddiye alacaklar, bu defa da onlar kapımızı aşındıracaklardır nasıl olsa, hiiç
kuşkunuz olmasın. Ne ki maymunun gözü artık açıldığından, bu defa tufaya
gelinmeyerek, bizden sadece nasihat alacakları da kesindir…
Çaresizliğinden,
şimdilerde varını yoğunu artık ülkemizdeki terör ve dolaylı bir iç harbe hasreden
ABD mafyası, sadece kendi ulusal güvenlik birimleri (CIA, NSA vs.) tarafından
özel olarak imal edilen laboratuvar ürünü insan/bombalarla – ki preparatlar ve çeşitli
kimyasallarla ölüme ve öldürmeye şartlandırılarak, robotlaştırılmış insanlar -,
başkent Ankara da bu vahşet gerçekleştirildi büyük olasılıkla.
Bu
insan-robotların tam da terör ve savaş karşıtı nedenli bir miting de ortaya
çıkması ve ABD’nin bitti denilen BOP senaryosuyla da örtüşüyor olması, hayli
manidardı. Acaba BOP, Arap Baharı yaftası altında, sadece Türkiye’miz için
yaratılmış küreselci bir tertip miydi gerçekte? Öyleyse, anakentlerimizde yeni
olaylara da hazırlıklı olmalıyız. Ve bizi teyit edercesine, olayın ertesi günü
hiç vakit kaybetmeyen, Kirby denen ABD asker bozuntusunun Türkiye’ye verdiği
ültimatom nitelikli; “PKK açılımına geri dön” mesajını da, bu olayın üstüne nasıl
yorumlardınız pekiyi.
Ayrıca
olayın hemen arkasından, Kandilden sarkan ve ” şayet güvenlik sağlanırsa, PKK
silah bırakır” mealinde ikinci bir gözdağı olan beyanı, sanki bunun bir
teyidiydi. Ayrıca olayın anahtarı da Demirtaş’ın “bu güçlerin her şeyi
yapmaya hazır ve muktedir oldukları” benzer ifadesinde asılıydı sanki. Yani
farkındaysanız, olayın üstüne Kirby’nin ki de dâhil olmak üzere, üst üste dört
tane gözdağı birden verildi bize. Daha suçlu mu arıyorsunuz? Netice itibarıyla iyi
bilsinler ki, korkan biz değil kendileridir aslında. Ve korkularının da
ecellerine faydası olmayacaktır.
Başkentte
patlatılan bombalar ve yapılan vahşi katliamla Türkiye Cumhuriyetine, tam da PKK
ile yoğunlaştığımız bu günlerde gözdağı vermeye kalkmak, şüphesiz Ortadoğu da
kendi resmini çizmek isteyen ABD ve hempalarının işine yarardı ilk önce. Ama bu
tedhiş olayı bu kadar basit de alınmamalıdır. Çünkü şayet seçimleri erteleyecek
ve iç harp kokulu bir kaotik durum ortaya çıkarsa, bu durumdan Erdoğan ve göbek
bağlı yandaşlarının dışında kalan, pislik bulaşmamış AKP’lileri tenzih edersek,
geriye kalanların da nasipleneceğini söylemek yanlış olmaz. Her şeye rağmen, ne
yapsalar Türk ile Kürt’ü karşı karşıya getiremezler, çünkü ikisinin de genetik postu
birdir aslında.
Katliamdan
sonra yapılan konuşmada; “Polemik yapmıyorum; ama bunlar yaşanmazdı, CHP ve
MHP’ye koalisyon teklif ettik kabul etmediler” söylemiyle polemiğin dik alasını
yapan Davutoğlu. İki partinin de ortak koalisyon şartlarını neden kabul
etmediğine veya saray korkusuyla edemediğine(!) nedense hiç değinmiyordu. Oysa
kendisine sorulması gereken sorular vardı. “Kılıçdaroğlu, Başbakanlığı bile size
bırakırken, ülkeyi soyanlardan hesap sorulacak prensiplerinden taviz vermeyiz
demesi mi, dokundu acaba size” diye sorulmalıydı mesela kendisine.
Dönüp
bir bakın çevrenize, çoluk, çocuk yaşam savaşı veren mültecilerle dolu. Bir
zamanlar ve yüzlerce yıl bizim tebaamızdı onlar. Şüphesiz bizim de
sorumluluğumuz var bugünkü sefaletlerinde. Ortadoğu milletlerinin kaderi
elbette çöl haramileri ile dağ eşkıyaları ikileminde heder olmak değildir. O
halde biran önce Rusya’nın safında yer almalı ve olması gereken düzeni yeniden
sağlamalıyız. Öyleyse yine kolları sıvayalım Emmioğullarım, haydin bakalım.
Oysa
Salip aynı Salip bir farkla ki, bu defa eşkıya kılığındadır. Onları dört defa
göğüsleyip topraklarımızdan def etmedik mi? Bir beşinci defa neden olmasın.
Ayrıca ezmeye çalıştıkları şerefli Türk kimliğimizi de, tekrar suratlarına
çarpmamız için fevkalade bir fırsattır, Ruslarla aynı cephede olmak. Çünkü
bugünkü mevcudiyetlerini, iki devlet birbirine borçludur da aynı zamanda. O
halde zaman şimdi ahde vefa zamanıdır yine.
Yeter
ki Türk çocuklarının önü açılsın. Kendi vatanımızda, kendi evlatlarımızı neden
Nobel adayları olarak yetiştirmeyelim. Neden milli eğitim eskiden olduğu gibi ücretsiz
ve bütün vatandaşlarımıza açık olmasın. Yeni Aziz’ler bizatihi neden kendi
vatanlarında yetişmesin, önce de kendi vatanlarını ihya etmesinler ki. İşte bu
bağlamda büyük fırsat yine önünüzdedir. 1 Kasım’a az kaldı. Şimdi iyi bilin ki,
AKP gibi kimliksizleri başınıza yine iktidar yaparsanız, yukarıda bahsedilen
yüceliklere ancak dürbün kurar ve yokluğunuzu yaşamaya devam edersiniz…
“Geçici seçim Hükümeti Başkanıyım,
AKP’yi temsil etmiyorum” diyebilen bir Davutoğlu, o halde derhal OHAL ilan edip hükümeti ile birlikte istifa etmiyorsa,
bunun iki nedeni vardır herhalde;
1) Siz bakmayın timsah
gözyaşlarına, vicdan taşımıyordur aslında.
2) Olacak olanlardan haberi vardır büyük
olasılıkla da(!)…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder