Aslen örtülü bir Cumhur ittifakı ortağı
olmaktan başka da bir becerisi kalmamış olan Perinçek’in hele de Taliban’ın Atatürk
bileşkeli bir kurtuluş Savaşı verdiği benzetmesi, bırakın eleştirip, yorum
eklemeyi dosdoğru alaya alınması gereken bir zırvadır. Dünyada bir emsali daha
olmayan kutsal Kurtuluş Savaşımız; hem de böyle ne idüğü belirsiz İslam’la dahi
ilişkisi olmayan, emperyalist palyaçosu, çapulcu, bir terörist sürüsünün
emperyalist güdümlü hareketiyle özdeş kılınması gafletiyle, nasıl
kıyaslanabilir. Oysa Perinçek Taliban ile Tayibanı özdeş kılsaydı çok daha
akılcı davranabilirdi.
Kurtuluş Savaşımızın aslında
emperyalist alemin topuna birden açılmış bir bağımsızlık savaşı olduğunu bilmek
istemeyen bir davranış, belgesel tarihi bile dıştaladığından, emperyalist
güdümlü çapulcuları ve onları destekleyen İstiklal Harbimizin kaçaklarının
torun ve evlatlarını eleştirmekle bile onları adam yerine koyarak, asla taviz
vermemelidirler tüm düşünür aydınlarımız.
Türkiye’nin sallan yuvarlan dış
politikasıyla özdeş ve bilhassa henüz bir hedeften ziyade kaotik bir kargaşaya
doğru yol olan Taliban mağduru Afganistan’ın, hiçbir bileşkesi olamaz. Olsa,
olsa USA tarafından eline tutuşturulmuş ve tutuşturulacak olan yeni strateji
planları olmuş ve olacaktır da elbette. Çünkü Taliban’ın bunca yıldır yaşatılıp
büyütülmesinin şüphesiz ki bir hesabı vardır. Ve Taliban’ın Afganistan’ın yeni
sahibi olmasıyla da bu hesabın kesilme vakti gelmiştir artık.
Böylece Erdoğan Devletinin, yurtlarından
kaçan veya öyle görünen Afgan göçmenlerini, %50 demografik bir yoğunluk oluşturacak
seviyede, ivedilikle vatandaş yapması gerekecektir. Çünkü mevcut yandaş ve seçmen
kadrosunun artık Erdoğan’ın Başkanlık süresini uzatabilme ve onu taşıyabilme olanağı
yoktur. Ve AKP yönetim kadrosu da çok iyi biliyor ki mevcut şartlarda Erdoğan’ın
çakma Başkanlığının da artık devamlılık şansı kalmamıştır.
28 Şubat olaylarını temsil eden eski
ve yaşlı Subayların 20 yıl sonra tutuklanarak yeniden yargılanmak üzere ceza evine
konması tutarsızlığının, şimdi yeni bir Başkanlık affıyla Erdoğan’ın artık
cilası dökülmüş imajının, böyle bir manevrayla yeniden parlatılması düşünülmüştür
muhtemelen de. Halbuki unutulan, Erdoğan cephesinin artık yeni boya ve cila
tutamayacak hele gelmiş olmasıdır. Ki bunun aksini, erişilmez servetine rağmen
Rockefeller dahi kendi cephesini düzeltebilmek için döktüğü servetlere rağmen başaramamıştı.
Erdoğan bunu nasıl yapabilsindi ki,
nitekim eski makinanın artık toptan yenilenmesi gerekmektedir. Ve halen yeni
bir ittifak arayışı içinde olan Erdoğan modeli bitmiştir artık. Bunu elbette bütün
umutlarını Erdoğan’a dayamış olan USA ve AB taifesi de iyi bilmektedirler
şüphesiz. O halde şimdilik bize de farz olan, son saati beklemektir. Çünkü göçmen
yerleştirmenin demografiyi değil; ama bir iç harp aranjmanı da olabileceği asla
unutulmamalıdır. Çünkü USA böyle sol gösterip sağ vuruşları hep uygulamıştır. Aman
dikkat, tufaya gelen bu defa da biz olmayalım. Zira böyle bir sonuçtan
emperyalist cephesi çok mutlu olacaktır.
USA Afganistan’dan çekilmiş
olabilir. Lakin bu durum Taliban kontrolünü, lojistik desteğini, yakın
gelecekte alacağı siyasi profili de terk etmiş olduğu anlamını asla taşımaz.
Her ne kadar Rusya, Çin gibi hem de yakın komşu olan iki Dünya devinin de büyük
ilgi ve dikkatleri üstlerinde olduğu halde. Türkiye’mizin ne yapacağına gelince;
bu iş tamamen Erdoğan’la tamam deyinceye kadar da uçuk, kaçık AKP Reisinin ruh haletiyle
bilinen seviyede kalmaya mahkûm olarak devam edecektir. Yani bu durum devam
ettiği sürece de anti emperyalist bir dik duruş asla beklenemeyecektir.
Dava dosyasının aynı torbaya
konduğunu – ki haklı da olabilir – iddia eden Bayraktar adlı adama bakın ve ‘daha
fazla açıklarsam beni öldürürler’ diyerek kendisi gibi itirafçı olacaklara da
gözdağı vererek, geri adım atıp nasıl da kendi sahiplerine yarandığını görün.
Demek oluyor ki kümesinden kaçamayan horozla yeni kümes kuramazsınız. Çünkü eski
kümeslerinden kurtulamayan horozlar sonunda birbirlerine binmeye başlayarak,
bir zamanlar kendilerinin de horoz olduğunu unuturlar ve neticede yemek tabağında
biterler. Böylece ancak kümeslerinden kaçabilen horozlarla yeni kümesler kurulabileceği
de kendiliğinden açıklanmış olur.
Bahçeli sadece kendisini ve
Partisini Erdoğan’a taşıtmak istediği için Cumhur ittifakını destekliyor. Oysa
Erdoğan’ın hem de hanidir, kendisini taşıyacak bir ittifaka ihtiyacı vardır
aslında. Ne var ki böylesini de bulmak pirinç çuvalında iğne arar hale
getirmiştir Erdoğan ve yandaş kadrosunu maalesef. Ve bu arada AB ve USA’nın
Afgan göçünü de Türkiye de tutmak istemelerinin ana nedeni, vakti geldiğinde
Doğuya karşı bir duvar oluşturmak ve sömürgeleşen Türkiye Federasyonları
projesinde, laik Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı da kullanmak içindir muhtemelen.
30 Ağustos Zaferi olmasaydı, 29 Ekim
Cumhuriyet kutlaması da olamazdı. Dolayısıyla büyük Atatürk’ün ve Türk
Milletinin asıl ebedileşme nedeni laik Türkiye Cumhuriyetidir. Bu nedenle de Zafer
Bayramı’nı asıl bu nedenle kutlamak gerekir. Çünkü Atatürk şayet kendisinden
istendiği ve beklendiği gibi Osmanlı devşirmesi, İslam bozuğu, hilafi ve oligark
bir Devlet ve onun Diktatörlüğüyle yetinmiş olsa ve Saraya da taşınsaydı, bugün
ne Atatürk’ümüz ve ne de Türkiye Cumhuriyeti’miz var olabilirdi.
Ne ki ahlak ve adalet dediğimiz
erdem ve yaratıcı akıl olan deha ile yüklü Atatürk’ümüzü, başkalarına kolayca yapıldığı
gibi kimse kandırıp iğfal edemediği içindir ki Atatürk kendisi kalarak, önce Kemalist
ve sonra da Türk Milleti ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu Ata’sı olabilmişti…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder