Meral Akşener hareketini,
eli yüzü düzgün ve Türk vatanına hayırlı olacak bir muhalefet paragrafına
yazmış ve can ı yürekten de onaylamıştık. Ne ki son günlerde kulağımıza gelen
ve kendi tarafından da ifade edilen ‘yuvama dönüyorum’ başlığında oluşan
soruların ikna edici cevapları; yine tarafından verilmediği taktirde ahde vefa
özgünü vatandaşları tarafından kabul görmesi kesinlikle mümkün olmayacaktır.
Soru 1. Yuvana yani MHP’ye
bugünkü koşullarda geri dönmek Bahçeliyi destekleyip aynı bağlamda Cumhur
ittifakına da devam edeceğin anlamını mı taşıyor?
Soru 2. Yoksa bu geri
dönüş, MHP de köklü bir yeniden yapılanma ile Başkanlığın da değişmesi
bileşkesinde, bütünüyle Kemalist bir dayanışma içinde bir milli öze geri dönüşü
mü dile getiriyor?
Şayet ikinci sorunun cevabı
açıklık kazanırsa, buna hiçbir milli görüş sahibi vatandaşın itirazı olamayacağı
açıktır. Çünkü o takdirde olası bir CHP/MHP Hükümetinin tatminkâr, özlenen ve tam
da günün sorunlarına çözüm üretebilecek bir alternatif olacağı açıktır. O zaman
da bize bunu kutlamak düşer. Şener’in ağzından çıktığı söylenen bu ifade söylenti
bile olsa, neden ve kimden bu haberin çıkarılmış olabileceğini öngördüğüm için,
bu uyarıyı ilgili adreslere her şeye rağmen yapmak ihtiyacını hissettim.
Bugün Türkiye’miz, birisi
engellerle dolu, diğer ikisi ise açık gözüken bir üç yol kavşağındadır. Pekiyi
bizi nereye ulaştırır bu yollar. İçimizdeki Amerikalıların bilhassa tercih
nedeni olan birinci yol ABBD bileşkesinde bizi, eyaletler Cumhuriyeti sömürgesi
olmaktan başka da bir hedefe asla götürmez.
Bu yola alternatif gibi
duran ve arkası açık olduğu sanılan ikinci yol ise Arap Dünyası içinde yeni bir
Osmanlı paradigması bağlamında teokratik Panislamist Osmanlı imajlı, aslı ise
yeni bir ABD İslam sömürgesi olmaktan öte başka da bir sona çıkmaz. Bu iki
yolda bizi AKP dürtüsüyle, zorunlu olarak tekli veya koalisyon Hükümetli, neticede
havlu atacağımız hedeflere ulaştıracaktır sadece. Ne var ki çıkmaz gibi gözüken
lakin ancak Türk gücü ve dik duruşu ile açılabilecek olan üçüncü yol ise
Atatürk ilkeleriyle benimsediğimiz altı okun işaret ettiği; ama Pantürkizm olarak
betimlemediğimiz Kemalist yolumuzdur.
Ki aslında sapmak zorunda kaldığımız
ve sonuna kadar içinde kalmakla da yükümlü olduğumuz bu yol emperyalist engeller
ve tutucu Hükümetlerle bugüne kadar uzak tutulduğumuz, bundan sonra da
içimizdeki müstevli beslemelerle dışımızdaki sömürgeci sürüngenlerin, asla sapmamızı
istemedikleri tek yoldur. Ne ki işte sadece bu yol, Dünyada kimse yokken var
olmuş Türk evlatlarına yakışan, güçlü ve azimli başlarını ebede kadar gururla dimdik
omuzlarının üstünde taşıyabilecekleri tek yoldur. Bilmem anlaşılır oldu mu?
Burada ‘derin Devlet’
demeyelim; ama Türk evlatlarının derin köklerine doğru bir anımsatma yapalım.
Latinler Türklerin son yüzyıllarda birleşmelerini çeşitli desiselerle
engelleyip onları birbirinden faklıymış sanılan budunlara ayrıştırarak hatta sonuçta
kardeşi kardeşe de öldürterek, bu sayede ancak ve bin bir meşakkatle Türklerin
mirasları üstünde kendi Devletlerini ve teritoryal varlıklarını oluşturabilmişlerdir.
Bugünse görüldüğü üzere Türk gücü büyük Dünya güçlerini yine karşısına
almıştır.
Bu durumda ise Türk evladı
ne yapacağını yani nasıl ve neden öz birliğine sahip olmak zorunda olduğunu
yine çok iyi bilecek ve gerekeni de yapacaktır şüphesiz. Yalnız asla
unutulmaması ya da yadsınmaması gereken, acilen çözülmesi gereken bu sorunun yavaş
ve milli özünü asla temsil etmeyen bir Cumhur ittifakı ve otokratın liyakatsiz yandaş
kadrosuyla, hitlervari yapılamayacağının hesabını da elbette özenle yapmış
olacaktır.
Ve bu denge esasına dayalı
hassas birlikteliğe uyum sağlayamayacağı anlaşılan herhangi bir muhalefet
Partisi de derhal birlik dışı bırakılacaktır. Bu arada en yakın komşusu olan
Rus’a Türk’ten, Türk’e de Rus’tan fayda vardır esasen. Ve biz şimdi ön Asyalıyız
o halde ne işimiz vardır Atlantik ötesindeki ve asla bize uymayan abuk arayışlarda.
Rusya, Çin ve tarihimizin de bir parçası olan Hindistan ile yeni İpekyolu
projesinde tam birlik sağlanırken, yenisi ve daha gelişmişi tarafımızdan
yapılmadıkça en gelişmiş ve kendisini defalarca ispat etmiş bir savunu
silahımız olacak S-400 vs. kararlarının da sadece bizi bağladığı ve bağlayacağı
herkese kabul ettirilmelidir.
Kendi milli silah
bileşkeli ağır sanayimiz ve milli tarım mevzuatlarında ise Atatürk’ün yaptığı
gibi kimseye zerre taviz verilmemelidir. Bilinmelidir ki ancak bu yolun, hür doğmuş
ve hür yaşamak zorunda olan Türk evladının Milli bağımsızlığını pekiştirecek
tek çözüm yolu olduğu ve olacağı da biran bile akıldan çıkarılmamalıdır…
Serendip
Altındal
Özün Kişiliğinin Aynasıdır...
serendipaltindal.blogspot.com
serendipaltindal@gmail.com
Video Kanalım & Şiirlerim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder