Yapay ve çok tartışılır tek adam
güdümlü Cumhurbaşkanlığı sisteminin asla Türk ulusunun geleceği olmayacağı, ulusça
da denendikten sonra artık bizatihen yasa koyucular tarafından da açık olarak idrak
edilmiştir. Ve başta AKP iktidar lobisinin tamamına yakın bütün üyelerinin de bu
bilinç doğrultusunda idari önlem almak zorunda kalacaklarının önü açılmıştır.
Özetle de bu demek oluyor ki
Cumhurbaşkanlığı sisteminin ve TBMM dokunulmazlığının yeni bir anayasal revizyonla
tekrar temel doğrusuna getirilmesi ve Erdoğan’ın artık kenara çekilme vaktinin
de gelmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda ise AKP artık Erdoğan pozisyonuyla
yola devem edemeyecek ve en azından kalan demeyelim; ama zorunlu yapacağı bir
iç revizyonla yeni bir İktidar ivmesi yakalayarak, hiç olmazsa yeni bir koalisyon
şansı elde edebilme umudunu öngörüyor olsa gerektir.
Yani AKP bünyesinde bundan sonra Erdoğan
’sız bir yeniden yapılanma artık elzem ve de görünür olmuştur. Parti üyeleri bu
yadsınamaz gerçeği ne kadar anlayabilmişlerdir bilemeyiz. Lakin aksi halde AKP
Partisi de tarihimizde yok olmuş İktidar Partileri arasındaki yerini derhal
almış olacaktır. Bu akıbeti kader haline getirmemelerinin tek şartı ise tek
adam otokrasisinden acilen kurtulmak olacaktır. Hatta bunu yapmakla da ülkenin
önünü açmak ve kaybolan itibarını yeniden kazandırmak gibi çok önemli bir
realiteye öncülük ederken aynı zamanda yeni bir siyasi ikbal elde edebilme umudu
yakalamış olacaklardır.
Çünkü USA da ki İktidar değişikliğinden
sonra yaşanacak yakın günler, ne anlatmaya çalıştığımı açıkça ortaya
çıkaracaktır. Burada Biden, Pompeo vs. isimleri önemli değil; ama önemli olan
USA yönetiminin bundan sonra arkasına alacağı ve tek güvencesi olan, Okyanustan
esen çok uluslu sermaye rüzgârıyla, son yolculuğunu nereye kadar ve nasıl
götürebilecek olduğudur, bizim için esas alınması gereken ana unsur. Bu bağlamda
da başımıza hakkıyla getirmeyi umduğumuz İktidarın yapı elementleri, çok daha
dikkatli ve itinalı seçilmek zorundadırlar. Zira yaşadığımız son deprem bile iskân
binasından önce Devlet binasının, amacına uygun ve çok doğru yapılmış olmasının
önemini, artık hepimize öğretmiş olmalıdır. Çünkü doğru bir Devletin binaları da
her zaman doğrudur.
Emperyalist dünyada eğitilerek
yetiştirilen Türk kimlikli ajanlar şimdiden bu noktada hayli tescilli iç siyasamıza,
yeni umutlar gibi sürülmeye başladılar yine. Öyle ya USA yönetim değişikliği nasıl
belli olacaktı yoksa. Oysa daha seleflerinin bıraktıkları pislikler henüz temizlenemeden,
yenileri siyasaya yedirebilmek için siyasi statükonun çerçeve rötuşlarının da
yapılması gerekecektir hiç şüphesiz. Dolayısıyla ileride yeni Hükümeti kurmak
üzere bu elemanların muhalefet partilerine ve para piyasamıza amaca uygun
kalıplarla monte edilmeleri gerekmektedir yeniden. Ki yarı sömürge de böyle
olunur ve böyle kalınır. Ne yaparsınız, körle yatan şaşı kalkar, yani 50’lerden
bu yana devamlı yatıp kalktığımız Amerikan klasiği de budur işte. Bu yüzden de zaten
artık geleceğimize bile şaşı bakmıyor muyuz?
Bu şaşılığın düzeltilebilmesi ise
doğrudan, başta CHP olmak üzere bütün muhalefet Partilerinin, laik ve bağımsız
milli, yani Kemalist prensipte, yeniden parti içi revizyonlarını yapmalarını elzem
kılan yeminli bir aksiyon birliğini gerektirir. Üzerimizdeki sinsi emperyalist menfaat
oyunları ise ancak bu sayede akamete uğratılabilir. Yoksa önümüzdeki yeni
siyasi iktidar da sadece yine milletini uyutacak ve eskileriyle yeniden tekrarın
tekrarını yaşatacaktır. Ve tekrardan kokuşma, ihlal ve rüşvet suçları birbirini
takip etmeye başlayacaktır.
Sözün
özü dersek; İKTİDARA SOYUNAN BÜTÜN PARTİLER, İLK ÖNCE İÇLERİNDEKİ ANTİ MİLLİ
KOKARCALARINDAN KURTULMAK ZORUNDADIRLAR. Çünkü aynı acıyı tekrar yiyecek millet
değildir artık Türk milleti.
Devletin
hele de bir sağlık Bakanının işi, bütün vatandaşlarının hasta olacağını söylemek
değil, aksine bütün vatandaşlarının sağlığını nasıl koruyacağını, ikna edici
bir ilmi çerçevede ortaya koymak olmalıdır. Yoksa diğerleri tarafından kahredilerek,
akıl sağlığını kaybettiği gerekçesiyle tımarhanelere kapatılmış, aslında
dışardakilerin çoğundan daha akıllı olan içerdeki gariplerin söyleyeceği en son
söz bile değildir. ‘Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir’ mealindeki ve maalesef bir
Sağlık Bakanının ağzından dökülen bu sözler…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder